content

22 Tem

Kişisel Gelişim Dedikleri (II)

Bugün Türkiye'de Kişisel Gelişim’in karşısında iki grubun, iki tür tavır alışın olduğundan söz edebiliriz.
Birinci grubun, Kişisel Gelişim kültürünü batıdan olduğu gibi her şeyiyle nakledip kritiğe  tabi tutup ayıklamadan kabul eden, pazarlayan, rantını yiyenlerden oluştuğunu; ikinci grubun ise, ‘Bu tür şeylerin kültürümüzde, dinimizde yeri yoktur kardeşim, bunlar hırsı ve egoyu kamçılıyor, bizde alası var’ diyerek topyekün reddeden bir grup olduğunu söyleyebiliriz.

Tarihin kendi içinde sarkacın iki ucundaki salınıma benzer bir kanunu vardır: İnsanlık eğer tarihin bir noktasında maddi konularda çok ilerlemişse, ondan sonra gelen dönemde tamamen manevileşiyor. Mesela, Roma Uygarlığı bilindiği gibi hazcı ve maddeci bir medeniyettir. Roma'dan sonra gelen uygarlığı bir düşünelim, Hıristiyanlığın en uç şekilde yaşandığı tamamen dünyayı terk etmeye dönük bir dönem. Bu radikal Hıristiyanlık döneminden sonra dünyayı Yunan ruhuyla yeniden diriltme dönemi diyebileceğimiz Rönesans dönemi başlıyor. Bana göre bu çizgi batıda ikinci dünya savaşı ile birlikte yerini salt ruhsallaşma ivmesine bırakmıştır. Dolayısıyla biraz gecikmeyle de olsa kişisel gelişimde ruhçu yaklaşımlar son 20-30 yıldır kendisini ciddi anlamda hissettirmektedir. Yeni dalga, ruhçuluktur. Uzakdoğu dinleri zemininde yeşeren bir ruhçuluk. Ama ben ruhçuluğun da özünde bir ‘maneviyat’ olmadığını, insan doğasının açılımına ve ihtiyaçlarına yol açamayacağını düşünüyorum. Ruhçu söylemlerin mesela İslamiyet’in temel itikadi esasları ile karıştırılmasının, aynen benzer sanılmasının da ciddi bir tehlike arzettiğini düşünüyorum. Böylesi kimi çabaların da yakın gelecekte artacağını hissediyorum. Kişisel Gelişim’in ana paradigmalarını anlamadan, dipteki gayesini fark etmeden, örneğin Hazret-i Muhammed’i ya da Muhyiddin-i Arabi’yi ‘en büyük kişisel gelişimci’ ilan etmeniz hem kompleksli, hem de illetli bir tavırdır.

Ben şuna inanıyorum; yeteneksiz insan kadar insan olmaya uzak başka bir varlık yoktur. Yeteneklerini açamamış, kör kalmış, atıl durumda olan bir varlık, insan olmanın anlamından uzak duruyor.Önce insan olacaksınız, daha sonra başka birşey olabilirsiniz. Örneğin; İslam olmanın yolu da insan olmaktan geçiyor; gelenekte insaniyet-i kübra denilen hakikat buna işaret eder. İnsani Gelişim diğer bir tabirle kemalat-ı insaniye, insanoğlunun doğası ve fıtratı gereği gelişim yani kemalat isteğinde olduğunu kabul eder. Her insan diğer tüm varlıklar gibi doğası gereği kendisindeki yetenek ve potansiyeli alabildiğine açığa çıkarmak ister.Aslında yaratıcı da bunu bizden istiyor. Çünkü yaratıcının karşısında yeteneksiz insan, paslı bir ayna gibidir. Paslı bir ayna güneşi ne kadar yansıtabilir. Biz her an, her davranışımızla üzerimizde bir yansımaya yani tecelliye mazhar oluyoruz. Mesela ben zihinsel muhakeme gücümü geliştiremezsem, Allah'ın Alim ve Hakim ismini ne kadar yansıtabilirim. Kendimi tefekkür konusunda eğitmezsem Allah'ın ilgili ismini üzerimde nasıl yansıtabilirim. Dolayısıyla benim İnsani Gelişim’e yüklediğim anlam kemalat-ı insaniye odaklıdır. İnsani Gelişim Kişisel Gelişim’in asla bir alternatifi değildir.  Alternatif olmak ana artelin tali yolu olmak anlamındadır. Tasavvuf ve tarikat geleneğinde insanın onarımına, insanın insanlaşmasına giden bir yol vardır. Eskiden tekkeler bu işlevi görürlerdi. Bilindiği üzere daha sonraları bu işlevlerini kaybettiler. Tekkelere, kalbini, ruhunu, vicdanını, davranışlarını, adab-ı muaşeretini onarmak, kısaca insan olmak için gidilirdi. İlim öğrenmek için de medreselere gidilirdi. Buna karşın Batı genellikle pragmatik olmuştur, bir şeye ben bunu nerede kullanabilirim, nasıl faydaya dönüştürebilirim diyerek bakar. Ama hiç bir zaman mümin bir zihnin aklına ben bunu nasıl faydaya, ranta dönüştürebilirim, ekonomiye nasıl tahvil edebilirim sorusu gelmez. Çünkü mümin bir zihin mahiyetle uğraşır, kişisel faydalar ve sonuçla uğraşmaz. 

Gelenekten hareketle, Kişisel Gelişim’in içindeki güzel ve doğru yanları kullanarak insanın yeteneklerini daha iyi kullanması yönünde, insana hizmet edebiliriz. Çünkü daha evvel de zikrettiğim gibi yeteneksiz insan kadar, insan olmaya uzak bir varlık yoktur.Yeteneklerini açamamış, kendini bilme anlamında kendini gerçekleştirememiş bir insan hakkıyla aile de olamaz, kulluğunu da ifa edemez.  Fıtratı göz önünde tutarak, kişisel gelişim kültürünün içindeki bir takım temel hususiyetleri çözerek, insani gelişimle sentezleyerek, insani gelişimi de gelenekten ve geleneğin bugünkü temsilcilerinden yola çıkarak sentezleyip yeni bir yapı oluşturabiliriz. 
 

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank