content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
06 Ağu

Kimlermiş “Korkak Yahudi”?..

Sanırım daha 10-11 yaşları civarındaydık. Mahallede, sokak aralarında oyunlar oynarken, küçüklüğümüzün en gözde oyunlarından olan, kovboyculuk vazgeçemediklerimiz arasındaydı.

Köşe başlarından, ağaç tepelerine, tekerlek arkalarından kum yığınlarının ardına kadar saklanır, oyun icabı kızılderili olan arkadaşlarımızı avlamaya çalışırdık!.. Çocukluk işte. Ne güzel günlerdi...

Taa o zamanlardan aklımda kalan bir deyim vardı “Korkak Yahudi!..” diye.

Oyundan ya da mahalle kavgalarında, kavgadan kaçan arkadaşlarımızı “korkak Yahudi” diye kızdırırdık.

O çağlarımızda, korkaklığın ölçüsü Yahudi olmaktan geçiyordu. Yani Yahudilik, bir anlamda korkaklıkla eşdeğerdi.

Hatta yine o yıllarda “Yahudi’yi öldüreceğine, korkut daha iyi!..” gibi son derece veciz sözleri de belleğimize yerleştirmişiz.
İşte o günlerde, sokaklarda birbirimize “korkak Yahudi” diye oynadığımız zamanlardan birinde, hiç unutamadığım bir olay yaşanmıştı.
Şimdiki gibi iletişim araçları o zamanlarda bulunmadığı için haber kaynağımız ya radyoların haberleriydi, ya da gazetelerin sayfaları.
Rahmetli babam da hergün eve bir Tercüman bir de Akşam gazetesi getirirdi. Neredeyse, her sayfasını didik didik okurdum...
Yine böyle bir günde İsrail’in, Sina yarımadasını işgal ettiğini öğrenmiştim.

Bu haber üzerine yorumda bulunan rahmetli babam da, “Şu namussuz Yahudilerin yaptığına bak. Dağdan geldiler, bağdakini kovuyorlar şimdi...” demişti.

İşte, o zaman İsrailliler’in Yahudi olduğunu öğrenmiştim ilk kez.

Hatta, gazetelerdeki fotoğraflarda Sina çölündeki, Mısır askerlerinin arkalarına dahi bakmadan kaçarken, geride bıraktıkları askeri kamyonlar, tanklar, toplar yer alıyordu.

İsrail ile ilgili ilk bilgilerimi daha o zamanlarda alıyordum. Henüz 1,5-2 milyon nüfusa sahip Yahudiler, koskoca Arap alemini -ki, yaklaşık 50 milyonluk koca bir nüfusu- önlerine katmış kovalıyorlardı.

İlk aklıma gelen ise “korkak Yahudi” sözü olmuştu. Babama da bunu sormuştum!..

Madem biz Yahudiler’i korkaklıkla itham ediyorduk da, nasıl oluyordu bu korkak Yahudiler, 50 milyonluk Müslüman Araplar’ı önlerine katıp kovalıyorlardı.

Rahmetli babamın sözleri bugün gibi kulaklarımda... Demişti ki; “Araplar onlardan daha korkak da onun için... Hem korkak, hem de kalleş!..”
Çocuk aklımla doğru dürüst analiz yapamıyordum tabii ki. Ama yine de babamın bu sözünü kafamın içerisinde döndürüp duruyor, algılamaya çalışıyordum. Benim de yaptığım ilk iş, yine arkadaşlarımla oynadığım oyunlarda, korkup kaçanların ardından artık “korkak Yahudi” diye bağırmamak olmuştu.

Yıllar sonra, korkak dediğimiz Yahudiler’in 6 günde koskoca Sina çölünü nasıl işgal ettiklerini, üç ayrı cephede birden Arapları nasıl kesin yenilgiye uğrattıklarını öğrendim.

Hatırlamak için, internetten indirdiğim küçük bir notu da aşağıya alıyorum;
Altı Gün Savaşı, diğer adlarıyla "1967 Arap-İsrail Savaşı", "Üçüncü Arap-İsrail Savaşı", "Altı Günün Savaşı" veya "Haziran Savaşı", 5 Haziran 1967'de İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasında başlayan ve 6 gün süren savaşa verilen addır. Arap İttifakı'na Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir de asker ve silah yardımıyla katılmışlardır.

İsrail'in kesin üstünlüğü ile bitmiştir. Bu savaştaki önemli olaylardan biri de savaşı gözlemlemek üzere gönderilen USS Liberty adlı bir Amerikan gemisinin İsrail tarafından saldırıya uğramasıdır. Şimdiki birçok sorunun temelini oluşturur. İsrail topraklarını 4 katına çıkarmıştır. İsrail'in BM Kararını uygulamaması sonraki dönemde büyük sıkıntı oluşturmuştur.

Zaten, google’a Arap-İsrail savaşı diye yazdığınızda önünüzde yüzlerce bilgi geliyor. Bu nedenle burada bu tarihsel süreci verecek değilim.
Yalnız, yeni yıl öncesi ve halen devam eden İsrail zulmü karşısında Filistinliler’in yüzlerce ölü, binlerce yaralı vermesine dünyanın böylesine tepkisiz kalmasının ardındaki nedenleri de iyi anlamak gerektiğine inanıyorum.

İlk önce ve en etkili ses de Türkiye’den, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi.

İsrail ile böylesine göbek bağımız olmasına, tüm askeri helikopterlerimizi, uçaklarımızı, tanklarımızı modernizasyon adı altında İsrailliler’e yaptırmamıza karşın, Başbakan Erdoğan’ın böylesine sert tepki göstermesi, bence takdire değer bir davranıştır.

Öte yandan, yine İsrail’e askeri araçlarımızın modernizasyonu için ilk ihaleyi veren zamanın Başbakanı Necmettin Erbakan’ın partisi Saadet Partisi’nin de, İstanbul’da gerçekleştirdiği zülme son mitingi de yine aynı şekilde takdire değer bir girişimdir.

Yalnız şu var ki, bir kez daha dünya tarih sahnesinde yine tek kaldık. Bir tek tepki bizden geldi.

Koskoca Arap alemi, yine sessiz, yine korkak, yine kalleşliklerini alabildiklerine sergilemeyi sürdürdü.

Hem de kendi soylarından olan bir milletin, resmen soykırıma uğramasına böylesine tepkisiz, böylesine sessiz kalması, kabullenilecek bir davranış değil.

Yeri gelmişken, sormak istiyorum, böylesine korkak, böylesine soysuz, böylesine kalleş bir Arap aleminin sermayesini Türkiye’ye getirmek için neredeyse karşılarında bir takla atmadıkları kalan bizim hükümet mensuplarımız, hangi akla hizmetle böyle bir girişimde bulunur?

Bu adamlar zaten bizleri Yemen çöllerinde, Arap çöllerinde, İngilizlerin çil çil altınları karşılığında arkamızdan vurmadı mı? Ne çabuk unutuldu tüm bunlar?

Şimdi bu soysuz ve de kalleş Arapların, petro-dolarlarını Türkiye’ye getirip, onları burada mal mülk sahibi yapmak için, neredeyse bir taraflarınızı yalamadığımız kalacak!..

Yarın bir gün bu adamlar genlerine işleyen kalleşlik ve soysuzluk duyguları ile mutlaka bir şekilde bizleri yine satacaklar, yine bizlerden satın aldıklarını bize karşı silah olarak kullanacaklardır.

Kendi ırkına, kendi milletine karşı böylesine kalleş ve kahpelik içerisinde olan bir alemin, bizlere karşı dürüst davranmasını beklemek ise, salaklığın ötesinde geri zekalılığın en alasıdır sanırım.

Ayrıca, AB ülkelerinin İsrail’e arka çıkarken, “Kendi güvenliklerini koruyorlar” bahanesinin, neden Irak topraklarından ülkemiz topraklarına gelip, bizleri kendi vatanımızda vuran kahpe PKK’ya karşı yapılan operasyonlar için geçerli olmadığının da sorulması gerektiğine inanıyorum.
ABD’ye söyleyecek tek bir sözüm yok. Çünkü, biliyorum ki bizim hayranlık(!) duyduğumuz bu Amerika’yı, tamamen Yahudi lobisi idare ediyor.

Öyle ya dünya silah sanayinin yüzde 65’ini, dünya finans sektörünün de yüzde 60’ını ellerinde tutan Yahudiler’e karşı, ABD’nin de yapacağı bir şey yok. Onlar zaten burunlarından yakalanmışlar.

Yalnız, başta Almanya, İspanya, Polonya, Rusya olmak üzere buradaki Yahudiler’in toptan kovulması nedeniyle, bir nebze de olsa bu ırktan arındırılmaya çalışılan Avrupa, neden böylesine sessiz kalıyor?

Tek nedeni var, Yahudi ırkının Müslüman ırkı yok etmesi...

Bunun geçerli hiçbir başka nedeni yok.

Zaten, Müslüman dünyanın ve Arap aleminin tamamen kör, sağır, dilsiz kaldığı bir ortamda, Yahudiler’in, Müslüman Filistin’i yok etme çabaları, günün birinde mutlaka neticesini verecektir.

Tarih sahnesinden Filistin ırkının nasıl yok edildiğini çocuklarımız ileride tarih kitaplarından okuyacaklardır.

Dünya, dört gözle bu katliamı, bu soykırımı, bu yok edilmeyi izliyor ve tepki göstermiyor.

Türkiye’den başka...

Haa, yine aklıma gelmişken, Ermeni kardeşleri için kanlı gözyaşları döken, ağıtlar yakan, onlardan özür dileyen bizim anlı-şanlı ve de şerefli(!) aydınlarımızın, Filistin ırkının yok edilmesi karşısında böylesine sessiz kalıp, Ermeni diasporasının yanı sıra Yahudi diasporasına da ne büyük hizmetlerde bulunduklarını yine hep beraber görüyoruz, değil mi?

Vay be!.. Para, pul, rant, insanı insanlıktan bile çıkartıyormuş meğerse... Gerisi havagazı...

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank