content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

26 Nis

Kim Bu Eski Ülkücüler?

Malum bir anayasa tartışmasıdır gidiyor. “Falanca bunu dedi filanca da şunu dedi. Aradan muhalefet golü yedi.” gibi tekerlemelerle Kamer Genç’in de epeyce renk kattığı bir tartışma epeydir hem sokakta hem de mecliste yaşanıyor. Ancak bütün bunlar yetmemiş ki şimdi de “Yırtık dondan çıkar gibi Eski Ülkücü" geyiği başladı.

Serde Ülkücülük var ya bir merak aldı beni sormayın. Niye derseniz, mevzuyu temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp fukara sofrasına getirenler, Ülkücünün kendisine vatan haini muamelesi yapan “iktidar beslemesi cemaat medyası” olunca merak katsayım iyice tavan yapmaya başladı.

Ülkücünün eskisi mi olurmuş? Kim lan bu Eski Ülkücüler? diyen arkadaşlardan biraz daha insaflı bir halet-i ruhiye ile başladım araştırmaya kimmiş şu Eski Ülkücüler?

Son zamanlarda bildiğim okuduğum haberleri bir kenara örkleyip, önce medyada “Eski Ülkücü” haberlerine bir bakayım dedim. Döktüm “google” abiye içimi. Vay anam vayyy… Memleketin bil cümle neşriyatı Eski Ülkücü haberleriyle kaynıyormuş da haberimiz yokmuş. Sanmam ki Ülkücü Harekât hakkında tüm ömrünce bu kadar haber çıkmamıştır hayırsız Bab-ı Ali’de ve sanal medyada.

Aklıma eski “zalim günler” geldi. Ben, Ülkücü Hareket’i 1990’larda tanıdım. Ülkücülerin cezaevlerinden çıktığı yıllar. Ülkü Ocakları’nın henüz “Bizim Ocak Dergisi” adıyla faaliyet gösterdiği yıllar. Ve tabii ki ilk göz ağrım MÇP’li yıllar.

O yıllar hakikaten zalim yıllardı. Biraz arabesk oldu ama öyleydi. Bir kere her şeyden önce devletin vurduğu yerden gül bahçelerinin açtığı yıllardı. Solcuların, tokadı sadece kendilerinin yediğini sandığı, o hınçla özellikle üniversitelerde üzerimize daha bir sert geldiği yıllardı. Solcuların kader arkadaşı ülkücülerin ağabeylerinin cezaevlerinde çile doldurduğu yıllardı.

En acısı ise, ceza evlerinde Ülkücüler; Şeriati’lerin, Mevdudi’lerin tezgâhından geçerken cemaat liderlerinin cami minberlerinden salya sümük cuntacı generallere methiyeler düzdüğü yıllardı. Amerikancı cuntaya henüz toz kondurulamadığı için Altan Biraderlerin köşelerinde cuntacı generallere kasideler mersiyeler methiyeler düzmeye devam ettiği yıllardı.

Malum ya, herkes kendi acısını büyük bilir. Solcular “Biz ezildik” diye ağlarken Ülkücüler de ayrı bir sırattan geçiyordu. Özal’ın dört eğilimi eğilmeyi bilen herkese bir “yal kapısı” açarken davasından taviz vermeyenlerin şansı pek de yaver gitmiyordu. Özal’ın eğilimleri, Ülkücülükle ilgisi olup da eğilmeye müsait olanların da bahtını tahtını parlatmıştı bu yıllarda. Türkeş’e sırtını dönenler, Semra Özal’ın elini öpenler, plajlarda O’na havlu, bornoz koşturma alçaklığına düşenlerin bahtı açılmış, tahtı yücelmişti mesela.

Depolitize olmuş bir toplumun genç bir üyesi olarak aşağı yukarı her ana babanın çocuğuna verdiği nasihatlerden ben de nasibimi almıştım ne yalan söyleyeyim: “Aman ha oğlum, Türkeşçilerle düşüp kalkma, Ocağa, Partiye gitme…”. Daha bir sürü “korkudan yüreği titreyen” ana-baba nasihati. Bilirsiniz, bilmem diyen bana göre yalan söyler.

Zehiri damardan almışsanız fer etmezmiş. Kim duyar, kim dinler? Fakat o günler bizler için öyle günlerdi ki, bugünkü Eski Ülkücü haberlerinin çokluğunu görünce “içim cızz… etti” doğrusu. Çünkü o günlerde tüm medya, söz birliği etmişçesine bizi görmezden gelirdi. Bir gün olsun MÇP ile ilgili bir haber çıkmazdı. Düşünün ki koskoca bir partinin Kongre’si var, bilmem kaçıncı sayfada dört satır bir haber ya vardı ya yoktu.

İçim nasıl acırdı bir Allah bilir bir ben. O yıllarda da tıpkı bugünkü gibi TRT, tam bir Pravda görevi görürdü. SHP Kongreleri’nin üç gün “Canlı Yayın” ile verildiğini hala bugün gibi hatırlarım da o TRT, MÇP kongresini basit bir trafik kazası kadar bile önemli görmezdi.

Tabi o günlerin anlı şanlı gazeteleri olan Sabah, Hürriyet, Milliyet gibi gazetelerin sayfalarında da kongre haberlerini çok aradığımı bilirim. İnsafı olanlar şöyle altı santimlik bir haberle günü kurtarırlardı. İtiraf edeyim, varsa şöyle küçük bir haber diğer arkadaşlarım gibi ben de sevindirik olurdum. Şimdi düşünüyorum da ne Aydın Doğan’a ne Dinç Bilgin’e ne de onun gibi, o dönemin muktedirlerine tetikçilik yapan medya patronlarına zerre kadar acımıyorum. Onlar bunu hak ettiler. Onlar; bu faşizmden medet uman, ondan beslenen ve bu devranın ebediyen süreceğini sanan ahmaklardır. Onların başına gelenler yarın da bugünün faşizm severlerinin başına gelecektir hiç şüpheniz olmasın.

Neyse, konuya dönelim tekrar.

Dedim ya, bu kadar çok haberi bir arada görünce bir tuhaf oldum. Şöyle haber kaynaklarına bakarak bir listeleme yaptım; haberleri veren sitelerin aşağı yukarı hepsi iktidar beslemesi cemaat yandaşı siteler ve haber kaynakları.

Vay be dedim. Bu cemaatçiler de bizi amma severmiş? Bayram değil seyran değil. Bir şeyler oluyor diye işkillendim doğrusu. Bunda bir iş var diyerekten epey bir haberin içine girdim, “Eski türkücü pardon Ülkücü” ağabeylerim, reislerim kimmiş diye epey baktım. Bir hayli zamandan sonra gözümün önünde hep aynı isimler dönmeye başladı.

İyi de ben bu isimlerin hepsini bilirim ve hiç birisi 1992’den beri ülkücü hareketin hayrına bir iş tutmadığı gibi, af buyurun yaralı parmağa işememiş adamlar. Tamam, bir kısmının ocaklarda, partide reislik, başkanlık yapmışlıkları vardır. Doğrudur. Ancak “ülkü” olarak tanımlanan büyük davalar bezirgân malı değil ki bir kere sattıktan sonra geri parasını ödeyip yeniden alasın.

Ülkücü Hareket üç şey üzerine kuruludur. “Lider-Doktrin-Teşkilat”. Bu üçü bir aradaysa Hareket mensubiyeti vardır. Bu ÖSYM’nin yaptığı çoktan seçmeli sınavlara benzemez. Abi Doktrin hoş da Lider’le aram iyi değil, Teşkilat’ın başkanına da kıl oluyorum, bu ikisi olmazsa olmaz mı diyemezsiniz…

Çarşaf çarşaf haber olan ağabeylerimizin hemen hepsi bu üç umdeyi bir arada tutamamış, bu üç kaide arasında uzun ömürlü bir harmonizasyon yaratamamış muzır ve ülkü yorgunu abiler. Kısacası Ülkü’nün getirdiği ağırlığı ve yorgunluğu iktidar ve cemaatlerin yağlı sofralarında gidermeye çalışan reisler.

Haklarında uzun uzun yazmayacağım, ancak herkesin dilindeki ifadeyle söyleyecek olursak bu gruba girenlerin hepsi bugün günahkâr sofralarda kemik yalıyor…

Yine de bu Eski Ülkücülere kategorik olarak kısaca bir göz atmakta fayda var.

  • MHP Kurucuları diye lanse edilen bir takım isimler. İyi de haberi yapan öküzler, MHP diye bir parti tarihte hiç kurulmadı ki. Kurulduysa kim kurdu nerde kurdu?
  • Ökkeş Şendiller ve O’nun merhum reisinin 1992’de başını çektiği bölücü operasyonda MÇP’den kopan kimi isimler. Bu zavallılar, ülkücü olmanın ağırlığını kaldıramayıp, Ülkücü Hareket’in tarihinde ilk defa grup kurma imkanına kavuştuğu gün cemaatin vaatleriyle partiden istifa edip daha o günden tezgahlanan Amerikancı senaryolara zemin hazırlayan adamlardır. Ökkeş Şendiller, bizler, o günlerin Ocaklarında bir kırık sandalyede nöbetleşe iki kişi sırayla uyurken, seni ahde vefa ile vekil olarak meclise gönderdik, bizi temsil et diye. Sen ne yaptın hatırlıyor musun?
  • Rahmetli Başbuğ’un kendisi de bu Eski Ülkücü taifesine dahil edilmiş. Evet, yanlış duymadınız. Cemaat medyası tetikçilikte sınır tanımaz olmuş bir halet-i ruhiye ile daha düne kadar adını küfür saydıkları Alparslan Türkeş ile ilgili şimdilerde sık sık haber yaparak O’nun da mevcut anayasa değişikliğini desteklediğini yazıyorlar.
  • Devlet Bahçeli ile başlayan dönemde partide barınamayan kimi isimler. Bunlar içerisinde o dönemde ANAP’tan, DYP’den ve başkaca partilerden aday olan pek çok şahsiyet var. Ayrıca Devlet Bahçeli ile yaşadığı iktidar mücadelesinde kaybeden bazı isimlerin de adı arada bir bu grupta geçiyor.
  • Mağdur Ülkücüler diye lanse edilen kimi şahıslar. Ülkücü Hareket içinde yer alıp da hakiki Ülkücü olanlardan mağdur olmayan kim var ki? Mağdur olmayanlar ise hep birilerinin Truva Atı rolüyle Hareketi mecrasından çıkarmaya çalışan provokatörlerdi. Hiçbir mağduriyet, şeref ve haysiyet sahibi hiçbir kimseye Amerikancı cemaatlerin değirmenine su taşıma hakkı vermez.
  • Mevcut hükümetin koskoca bakanının (Zafer Çağlayan) bile Ülkücülerin kafir sayıldığı bir parti içerisinden cesurca bir çıkışla “Ben de eski bir Kürt Ülkücüyüm” demesi gözlerimi yaşarttı. İktidar olmuşuz, iktidarı içerden fethetmişiz de enayilerin haberi yok. İyi de abicim senin türkücülük işinden bizim niye hiç haberimiz yok?
  • Araştırmayı yaparken sonradan imana gelmiş bir Yüce Türk büyüğüne de rastladım. “Hayatımda hiç MHP’li olmadım” demesine karşın Ülkücülerden de vatansever olduğundan dem vuran kırk yıllık cemaatçi kalemşor Ahmet Turan Alkan’dır bu yüce insan. Ne diyeyim son nefeste de olsa iman imandır.

Sizler çevrenizde hep Ülkücü olarak geçindiniz ama sizler şunu iyi bilin ki: Sizler hep çevresindeki insanların kulaklarını tırmalamaktan başka bir hüneri olmayan kötü bir TÜRKÜCÜ’sünüz.

Bizler de şunu çok iyi biliyoruz ki:

Kullanılmak için sıraya girmiş olan bu ”Eski Ülkücüler” taifesi, ne zaman Türk Milliyetçilerini vurmak için lazım olsalar, her an hazırdırlar.

ATSIZ  sizler için ne demişti hatırlar mısınız?

Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden,

Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.

Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden,

İtler bile gülecek kimsesizliğimize.

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank