content
04 Kas

Kendi Rızasıyla…

Yıl 2002…

Yer: Mardin…

13 yaşındaki N. Ç.nin kaderi o zaman, orada başladı.

26 kişinin aylarca süren cinsel istismarı ve tecavüzüne uğradı.

Bunların arasında kimler var?

Kaymakamlık yazı işleri müdürü, yüzbaşı, muhtarlar, korucular ve bildiğim kadarıyla ileri gelen esnaf takımı…

Vicdanı olan hiç kimse, yapılanın karşılıksız kalacağını aklına dahi getiremez.  

Ama karşılıksız kaldı.

N. Ç.’nin hayatını karartan 26 kişi şimdi serbest…

“Kendi rızasıyla” diye gerekçe gösterilen mahkeme kararı Yargıtay’da onandı.

Ona yardımcı olanlar şimdilerde AİHM’e gidiyor.

Ama ne fayda?

Ortada 9 yıl süren bir dava var.

Ve bu süre sonunda çıkan karar, evlere şenlik…

Bu garip karardan dolayı belki Türkiye ceza alacak…

Böylece hem Türkiye’nin hukuki duruşu yara alacak…

Hem de mağdureye hiçbir yararı olmayacak…

Aynı zamanda da bu karar, bu işlere meyilli olanlara emsal teşkil edecek…

Yani cesaret verecek…

13 yaşında bir kız çocuğu…

“Kendi rızasıyla…”

Demek ki; bu suçu işleyenler hâkime “Efendim kendi rızasıyla oldu.” dediklerinde yakayı kurtaracaklar.

Demek ki; bu durum karşısında mütecaviz, ne kadar çırpınsa da faydası olmayacak.

Yargıya her zaman saygımız var. Olmalıdır.

Ancak yargıya saygı duymakla, yargı kararlarını vicdan ölçütünde değerlendirmek farklıdır.

Benim “hukuk” deyince anladığım ve algıladığım, temelinde “vicdan” olan bir yapıdır.

Zira hukukun en büyük dayanağı ve yardımcısı bu kavramdır.

Zaten söz konusu karar, Türk toplumunun vicdanında karşılık bulmamıştır.

Bırakın bizim toplumu, yeryüzünde hiçbir insanın vicdanında kabul görmesi mümkün değildir.

En hayati soru da şu:

Bu saatten sonra ne yapılmalı ki; N. Ç.’nin acıları en aza insin?

Akıl ve vicdanla bağdaşacak bir cevabı olabilir mi bu sorunun?

“Adamların ağzını, burnunu dağıtacaksın.” desek, akılla bağdaşmaz.

“Adamlar mahkemeye çıkıp tüm Türkiye’ye yeterince rezil oldu.” desek, vicdanla bağdaşmaz.

İtiraf etmeliyim ki; bu sorunun bende bir karşılığı yok.

Zaten vicdani olarak işin içinden çıkamadığım için, bu anlamda duygu ve düşüncelerimi paylaşma ihtiyacı hissettim.

Olayın hangi boyutunu ele alırsak alalım, maalesef elle tutulur bir tarafı yok.

Vicdanları yaralayan bu olayın ışığında Kurban Bayramı’nı yaşayacağız.

Allah herkesin bayramını ve keseceği kurbanları kabul etsin.

Ancak N. Ç. ve onun gibilerin bayramları nasıl yaşadıklarını da düşünüp hayatımızı öyle yaşamalıyız.

Allah korusun; kendimizi onların yerine koyarak duyarlılığımızı gösterebilmeliyiz.

Evet… Verdiğimiz onca şehitlerden ve acılarla dolu Van depremini yaşadıktan sonra, ele aldığım bu konu, münferit gibi görülebilir.

Ancak öyle değil tabi…

Geleneksel aile yapısıyla her fırsatta övünç duyan bu toplum için N. Ç.’lerin başına gelenler, ciddi travmalardır.

Yapanın yanına kazanç olarak kaldığı sürece, daha nice insanımızın bu acılara maruz kalması ihtimali çok yüksektir. 

Başka N. Ç.’lerin hayatının kararmaması dileğiyle Kurban Bayramı’nızı kutlar, sağlık ve esenlikler dilerim. HOŞÇAKALIN

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank