content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

15 Eyl

Kayıp Kolun Hikâyesi

“ Hanım Ebru’nun neden canı sıkkın?”

“Yine aynı şey Semih, okulda arkadaşları ‘Baban kolsuz.’ demişler.”

Sol elindeki kaşığı çorba kâsesinin içine bırakıp, tabağın sağında üçgen şeklinde katlı duran kâğıt peçeteyi alarak ağzını sildi. Masadan yemeğini yemeden kalktı. Kızının odasına doğru yürüyerek kapısının önünde durdu. Sonrada tek eliyle tıklatıp içeriden gelen sesle odaya girdi.

Baba kız sustular bir müddet. Ebru’nun şaşkın bakışına aldırmadan saçlarını okşayıp başını göğsüne yasladı. Uzak hayallere daldı.

“ Biliyorum kızım benden utanıyorsun. Böyle olmayı ben de istemedim ama bazı şeyler var ki insanın kendi elinde değil. Ödevin yoksa sana bir hikâye, daha doğrusu benim kolumun hikâyesini anlatayım. Sen de büyüdün artık bunu anlayabilirsin.”

Evet, manasında başını sallayan kızının yatağına oturup sırtını yasladı. Gözleri karşısındaki duvara değil de sanki uçsuz bucaksız sonsuzluğa bakıyordu.

“ Güzel kızım sen bizim oraları hiç görmedin yazı başka, kışı başka ilkbaharı ve sonbaharı başka çilelidir. Her sene olduğu gibi o yıl da tarlalar biçilmiş, harman dövülüp, kışlık mensil[1] tedarik edilerek ambarlara doldurulmuştu. İşlerini bitiren köy halkı zorlu günlerine hazırdı artık.”

“Karın etrafı beyaza bürüdüğü o ilkindi vaktinde kapımızın önündeki harman yerinden gelen bağrışma sesini duyunca dışarı koşmuştuk. O zamanlar yedi ya da sekiz yaşındaydım. Anlayamadığım kargaşa arasında bir o tarafa bir bu tarafa koşturuyordum. Benden iki yaş küçük olan kardeşim Sancar da ben nereye gitsem arkamdan oraya geliyordu. Adımızı aldığımız Semih Sancar’ın adı soyadı gibi bir birimizden ayrılmıyorduk. Belki de yaşananları oyun zannediyorduk o zamanlar.”

‘Ağam yapma etme köpek bu, sözden anlamaz ki vallahi bağını kopardığını görmedim.’

‘O zaman bağdan kopan köpeğe sahip olmamanın ne demek olduğunu göreceksin ...!’

‘Ağam yapma küfretme bana.’

‘Sen köpeğine sahip çıkma, gelsin benim bağdaki köpeğimi boğup öldürsün bende susayım öylemi? ’

‘ Ağam sövme ne olur. Hayvan bu.’

“Uzunlamasına istiflenmiş otluğun köşesine durmuş oyun oynayanları seyreder gibi olanları seyrediyorduk. Sesler iyice yükselmiş, kavga bağını kıran köpek meselesinden çıkmış başka boyut kazanmıştı. Babaannem, annem, amcamın eşi ve kavga sesini duyan komşular dışarı çıkmış kavgayı yatıştırmaya çalışıyordu. Bütün bu çabalara rağmen sakinleşmemişti. Hırsını sözle alamayan amcam koşarak eve gitmiş, elinde tüfekle geri dönmüştü.”

“Üçüncü kardeşime hamile olan annem, babama doğrultulan tüfeğin önünde durmuş;

‘ Ağam yapma, ağam şeytana uyma.’ diye yalvarıyordu.”

“Amcam;” ‘Sultan gelin çekil aradan.’ ”diye bağırırken ben de hemen annemin yanına koşup sarıldığımda ardı ardına patlayan silah sesiyle annem olduğu yere yığıldı. Benim de kolumda dayanılmaz sızı ve elimi ıslatan sıcaklık vardı.”

“Sanki dünya durmuş, herkes olduğu yerde kalakalmıştı. Bağrışmalar yerini şaşkınlığın sessizliğine bırakmıştı. Annem yere sırtüstü uzanmış karnından sızan kan, karı kırmızıya boyuyordu. Babam ayakta ölmüş gibi nefessiz durup, gözlerini yerde yatan anneme dikmişti. Amcam ise elinde tüfekle öylece durmuş bize bakıyordu.”

“Sessizlik ne kadar sürdü bilmiyorum. Ortalık babaannemin haykırışlarıyla, çığlıklarıyla inlemiş, harman yeri insanlarla dolmuştu. Her kes bir şeyler söylüyordu. Ben ise kolumdaki dayanılmaz sızıyla diz üstü çökerek önümde upuzun yatan anneme bakıp çığlık çığlığa ağlıyordum. Sancar da gelip yanıma oturmuş boş gözlerle etrafa bakınıyordu. Bir ara annem yüzünü bana çevirip;”

‘ Ağlama paşa oğlum geçecek.’ “ Dediğinde canının acısını gözlerinden süzülen yaşlarda görmüştüm.”

“Sonra neler oldu baba.”

“O zamanki şartlar çok zordu. Köyümüzün toprak yolu yağan kardan çamur haline gelmişti. Köyün minibüsünü çağırmışlardı ama yolda saplanıp kalmıştı. Saatlerce süren mücadele sonunda annemi ve beni at sırtında ana yola indirmişlerdi. Yoldan geçen üstü çadırlı bir kamyonu durdurmuş kasasına battaniyeye sarılı olan annemi uzatmışlardı. Benim kolumu da eski bir bez parçasıyla bağlamışlardı.”

“Sepeleyen karın altında kamyonla yol alıyorduk. Kucağına sığındığım babaannem ve birkaç akraba daha vardı. Battaniyenin altında inleyen anneme baktıkça kahroluyordum. Onun o hali kolumun acısını unutturmuştu bana.”

“Gözümü açtığımda hastane yatağında buldum kendimi. Sağ kolum kısa ve sargılıydı. Çocuk aklımla ne olduğunu önce anlayamadım. Ağrısına dayanamayıp ne kadar süre ağladım bilmiyorum, hemşirenin vurduğu iğne beni uyutmuştu. Kendime geldiğimde etrafımda merhamet seslenişleri ve acıyan bakışlar vardı.”

“Bir hafta sonra dayım beni hastaneden çıkarıp, kendi evine götürdü. Günlerce süren iç burkan sessizliğin nedenini kapı arkasında konuşulanlardan duyduğumda gözyaşları içinde koşa koşa evimize gittim. Sancar boynu bükük bir halde babaannemin kucağında oturuyordu. Beni görünce ‘Semih geldi’ diyerek yanıma koştu. Tek kolumla kardeşime sarıldıktan sonra, odaları tek tek gezerek annemi aradım. Yoktu, hiçbir yerde yoktu. Annem ve doğmamış kardeşim ölmüş ve biz iki kardeş yetim kalmıştık.”

“O acıyla bahçesine gidip, evinin kapısını tekmeledim. Kapıdan hıncımı alamamıştım. Tek elimle toplayıp pantolonumun cebine doldurduğum taşlarla pencerelerinin camlarını kırmış, annemi ve kardeşimi istiyorum onları öldürdün diye hem ağlayıp, hem de bağırmıştım. Komşulardan biri gelip beni kucağına alarak ‘ Sakin ol Semih o yaptığının cezasını buldu, jandarma geldi götürdü.’ dediğinde azda olsa teselli bulmuştum. Bir yıl sonrada amcamın olanlara dayanamayıp, hapishanede intihar ettiğini duymuştum. Ne üzülmüştüm ne de sevinmiştim.”

Gözünden süzülen yaşları eliyle silerek oturduğu yerden kalkıp kapıya doğru yürüdü.

Birkaç hızlı adım atarak babasının arkasından beline sarılan Ebru’ nun; “Babammm ağlama.” Sözüyle kendisini gözyaşlarına teslim etti.

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank