content
13 Mar

Kahrol Düşman, Al Sana Bomba!

Gladio, Devlet içinde devlet…

Üstadı Azam Süleyman Demirel'in  buyurduğu gibi: ‘Derin devlet, devletin kendisidir. Derin devlet, askerdir’

2. Dünya Savaşını Sovyet Rusya kazanıp Varşova Paktı ile askeri ve siyasi gücünü sağlam kazıklara bağladıktan sonra, NATO üyelerinin ‘ya Ruslar Avrupa’yı istila ederse, ne ederiz?’ korkusu üzerine, Efendi ABD’nin tamamen milliyetçiliği yayma hüsnü niyetiyle(!) örgütlediği gayrı nizami savaş harekâtıdır…

İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD; anti Komünist partileri, Nazi tendanslı örgütleri, küreselleşmeye entegre olmuş ülkelerdeki, ABD'nin muhafazakar ve milliyetçi yapısına uyum gösteren bir çok oluşumu dolarlarla beslemiş, çoğu zaman da yasal olmayan derin işlerinde alet olarak kullanmıştır. Fakat bu süreçte baktı ki çıkarına ters gelen bir durum söz konusu, o zaman da her daim emrine amade olan maşalarını devreye sokmuş ve canını sıkan her ne ise etkisiz hale getirtmiştir.

Bundan yaklaşık 50-60 sene evvelini hatırlayacak olursak; Orta Doğu’daki petrol ve bilimun enerji kaynaklarında gözü olan ve bunları elde etmek için insani olan bütün vasıflardan feragat edebilecek kadar hırs sahibi ABD, Irak’ta petrolleri millileştirmeye kalkan başbakan Musaddık’ı vatan haini ilan ettirip astırmıştır. Yerine geçirdiği maşası General Kasım da aynı şekilde petrolleri millileştirmeye niyetlenince bu sefer General Şevval’i desteklemiş, Barzani’ye bağlı Kürtleri azdırıp ayaklanmalarına sebep olmuştur.

Kerametini kendinden menkul sayan ABD, İran’a köstebek göreviyle gönderdiği Humeyni Yeşil Devrim yapınca, öfkesinden Irak’ta General Kazım’ı öldürmek için kullandığı bir başka maşası, aynı zamanda kuklası Saddam’ı İran üzerine salmıştır. Ama işler çok da planladığı gibi gitmemiş İranlılar ABD Elçiliğinden kaçırdığı 40 kişiyi rehin alıp her birini bir antitank silahı ile değiş tokuş edince Saddam’ın tepesi atmış, hırsından gidip Kuveyt’teki petrol kuyularını zapt etmiştir.

Kazdığı kuyudan petrol çıkaramayan ABD bakmış Saddam ve Humeyni’den iş çıkmayacak, bari kimlik bunalımında olan Kürtleri piyon yapayım da zavallılar ABD Doları görüp sevinsinler demiş ve PKK’yı finanse etmeye başlamıştır.

Malumunuz cahil cesur olur, dağda kaybedecek canlarından başka bir şeyleri olmayan eşkıyaları ABD; Türkiye dâhil, İran, Irak hatta Suriye üzerine salmış, bununla da yetinmeyip aralarında herhangi bir koordinasyon sağlamaktan bile aciz olan PKK’lı Kürtleri birbirine kırdırmaya niyetlenmiştir.

ABD’nin dev tekellerinden Rockfeller Grubu 1956 yılında şu önermeyi yapıyor.

“ABD’nin çıkarlarına uygun düşmeyen herhangi bir durumu düzeltmek için dünyanın neresinde olursa olsun derhal müdahale edebilecek özel yeteneklere sahip özel askeri birlikler kurulmalı. Bu özel askeri birliklerin gayet hareketli olmalı ve çeşitli yerel harpleri başarıyla sona erdirecek yetenekte olması gerekir” ( Amerikan harp doktrinleri M. Fahri s.271)

Kendine ittiba eden bütün devletleri korumayı görev edinen ABD, ordusunu ve CIA subaylarını; olası SSCB müdahalesi yahut Komünistlerin aklanması halinde derinden faaliyetler göstersin diye, gerilla tipi bir örgüt oluşturma niyetiyle Türkiye için seferber etmiş ve kontrgerilla dediğimiz,  NATO Timlerinin Türkiye uzantısı olan derin örgütü, vatana millete armağan etmiştir.  

Tamamen duygusal(!)

Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla kurulan örgüt sonraları Özel Harp Dairesi adını almıştır.

ABD, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Türkiye’ye ambargo koyunca bizim kontrgerillanın ekmeğinin yağı kesilmiştir. Bunun üzerine dönemin Genel Kurmay Başkanı, denize düşen yılana sarılır diyip Ecevit’e koşmuş ve örgütün devamı için örtülü ödenekten para talep etmiştir. Ecevit bakmış örgüt için bütçede ayrılmış her hangi bir fon yok, ‘ben Gladio var dedim, bunların arkasında emperyalistler var dedim kimse bana inanmadı’ diye hayıflanırken, hem bu örgütün NATO tarafından beslendiğini anlamış ilk başbakan olma şerefine nail olmuş, hem de Vatan Millet Sakarya demiş el mahkûm, solculara karşı oluşturulmuş bu örgüt için örtülü ödenekten para ödemiştir. İşte size, siyaset’te idealistliğe yer olmadığı konusuna kapak olmuş tarihi bir hadise…

Bu örgüt öyle güzel kılıfına uydurulmuştur ki, kanunda yer alan "memleket içi düşmana karşı silahlı müdafaa mükellefiyeti kanunu" ile güvence altına alınmıştır ve hakkında hiçbir yasal işlem yapılamamıştır.

Türkiye sahip olduğu jeopolitik önemi sebebiyle, ABD’nin Orta Doğu planlarını tahakkuk ettirebilmesi açısından kurduğu cümlelerin hep gizli öznesi olmuştur. Üstüne vazife olmayan her konuya burnunu sokmazsa huzur bulamayan ABD, kendi kontrolü altında olan yasadışı bir örgüt ile ülkemizde sağ ile solu, Alevi ile Sünni’yi, Türk ile Kürt’ü birbirine düşürecek her türlü provokatif eylemi organize etmiş, çıkan karışıklıkların neticesini de izlemekten büyük haz duymuştur.

İlk kez 1970’lerde Ecevit tarafından gündeme gelen Gladio örgütlenmesinin, hep kata kulaya getirilerek üstü örtülmüştür. 12 Mart askeri darbesinde işkence gören devrimciler kontrgerillanın Gladyo ile olan ilişkisini deşifre etmişlerse de askerler, Özel Harp Dairesi’nin Gladio ile bir bağlantısı olmadığını, ülke işgalinde devreye sokulmak üzere kurulduğunu, herhangi bir terörist eylemde bulunmadığını, iddia etmişlerdir.

Komünizme karşı sosyo-psikolojik harekât sıfatı ile silahlı eylemlerde bulunmak üzere kurulan bu derin örgüt, SSCB’nin yıkılmasından sonra komünizm tehlikesi kalkınca Avrupa’da görevini tamamlayıp tasfiye edilmiştir. En azından (ben pek inanmasam da) öyle söylenmektedir. Ancak Türkiye gibi bir ülkede bu örgütün tasfiye edilmesi kimsenin işine gelmemiştir.

'Hazır teşkilatlanmış örgüt, yasa dışı yöntemlerle üzerinden milyarlarca dolar kara para kazanıp, ekonomiyi canlandırmak adına(!) onları aklamak varken, ne demeye tasfiye edelim ki’ düşüncesiyle hiç kimse bu örgütü tasfiyeye kalkışmamış, onlar da  faaliyetlerine derin derin devam etmişlerdir. Kuruluş sebebi sola karşı mücadele etmek olan örgüt sonraları, 12 Eylül Askeri Darbesiyle cuntacıların eline geçmiş, gayrı resmi kadrosundakileri tasfiye ederek yepyeni bir yapılanma ile asker maskesi altında faaliyetlerini sürdürmüştür.

Sovyet Rusya’nın dağılmasından sonra komünizm yıkılmıştır.

Böylece Gladio güdümlü kontrgerillamız memleketin birliğine bütünlüğüne kasteden oluşumlara karşı mücadele etmek yerine; kapitalist devletlerin çıkarları doğrultusunda PKK, ASALA gibi örgütlerin de yardımlarını alarak, emperyalizme uyum sürecinde sorun çıkaracak üniter devlet yapısını çökertmek, menfaatine ters düşecek en ufak bir hadisenin sorumlusunu ortadan kaldırıp bunu Müslümanların üstüne atmak, provokasyonlarla muhafazakar kesimi töhmet altında bırakmak gibi enteresan bir misyon yüklenmiştir.

Soner Yalçın’ın Gladio’yu Anlama Kılavuzu’nda geçen; ‘Trabzon’daki rahip A. Santorini, Malatya’daki misyonerler ve İstanbul’daki H. Dink cinayetleri aynı amaca hizmet etmektedir. bunlar suikast değil provokasyon eylemleridir. Azınlıklara suikast yapılacağı istihbaratını içeren “kafes” adlı belge de bu amaçla ortaya atılmıştır.

Bunların amacı; tıpkı bir dönem p-2’nin İtalya’da gerilim stratejisiyle hayata soktuğu “demokrasinin yeniden doğuş” planına benzer şekilde yapılan Türkiye’deki hukuksuzluklara batı kamuoyundan destek bulmaktır.

Evet, Shape, CIA ve Mı6 kontrolündeki Gladio hâlâ faaliyettedir.’ yazısı konuyu çok güzel özetlemektedir.

Yasa dışı her faaliyette içinde olduğunu düşündüğüm Masonlar bence bu örgütün tamamına hâkim olmakla beraber yalnız değiller. Derin devlet adı da verilen Gladio Örgütü öyle büyük bir pasta ki bu pastadan aklınıza gelebilecek her türlü meşrepten, dilden, dinden hatta aklınıza gelmeyecek birçok güruhtan insana pay var.

Yazıktır ki din, siyasi çıkarlar ve maddi hevesler dolayısıyla ikinci plana atılmıştır. Birçok Müslüman ihtirasları uğruna İslami prensiplerden taviz verir hale gelmiş, ‘ameller niyetlere göredir, benim içim temiz’ sözüyle kendi kandırmaktadır. Dünya malı, itibar, şöhret gibi kaygılar ön planda olduğu sürece bırakın Gladio’nun tasfiye edilmesini bakalım içinden daha kimler kimler deşifre olacak…

Irzımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan!

Hey sıkılmaz! Ağlamazsan, bâri gülmekten utan!...

“His” denen devletliden olsaydı halkın behresi:

Pâyitahtından bugün taşmazdı sarhoş nâ’rası!

Kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi,

Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.

Lâkin aşk olsun ki, aldırmaz da otlarmış eşek,

Sanki tavşanmış gelen yahut kılıksız köstebek!

Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı...

Hasmı, derken, çullanmışlar yutmadan son lokmayı!..

Bir hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin üslûba sok:

Hâlimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok.

Burnumuzdan tuttu düşman, biz boğaz kaydındayız!

Bir bakın: Hâlâ mı hâlâ ihtiras ardındayız

Etiketler : , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

1 Kere Cevaplanmış to “Kahrol Düşman, Al Sana Bomba!”

  1. 1
    Uğur ÖZALTIN Says:

    Zehra hanım
    Bu güzel yazınızdan dolayı sizi kutlarım.

    Dünyanın gizli tarihi
    Yazar : Turgut Gürsan

    KİTAP HAKKINDA

    • İlluminati
    • Mısır ve Yahudi Gizemleri
    • Babil Kardeşliği
    • Gül-Haç'ın Kuruluş Gayesi ve Faaliyetleri
    • Tevrat ve İncil Mitleri, Eski Ahitteki Firavunlar
    • Kabbala ve Kabbalaistler, Modern Yahudi Kabalası
    • Yahova (Yahve'nin Gizli Kimliği)
    • Zadok – Essenli'ler – Gnostikler – Haşişiler ve Haçlı Seferleri
    • Din Savaşları'nın Perde Arkası
    • Tarihte Dünya İhtilalleri ve Tek Dünya Hükümeti Projesi
    • İlluminizimin Fransız İhtilali Üzerindeki Etkileri
    • İhtilallerin Finansörleri
    • Dünya'nın İlk Masonik Cumhuriyeti
    • Siyonizmin İdeolojik Temelleri
    • Okültizmin Öncü Akımları
    • Altın Şafak Cemiyeti
    • Jöntürk İhtilali ve Masonluk

    Bu kitap bilinen Dünya Tarihi'nin aslında bilinmeyen tarihini anlatmaktadır. Tarih ve toplumun ortak bir sırrı vardır; küçük veya büyük bütün gizli örgütler yaşadıkları toplumları etkiler. Klasik tarih, gizli örgütlerin ve sırlarının tarihin karanlıkları içinde kalmasını tercih eder. Ama bu görmezlikten gelinen sırlar, tarihin akışı içinde dönüm noktaları ile ilgili olabilir. Çoğu zaman klasik tarihçiler belirli maksatlar ve hedefler uğruna, birçok sırrın açığa çıkmasına mani olurlar. Gerçekte gizli örgütlerin tarihi bugüne kadar yazılamamıştır ve onu yazmak her türlü insan gücünü aşmaktadır.

    Benim bu kitapta yazmayı denediğim şey, tarihin bazı kesitlerindeki gizli örgütlerle ilgili konulara dikkatli yorumlarla değinmekle yetinmektir. İnalımaz global değişiklere tanık olduğumuz ve daha da olacağımız şu günlerde, günümüzdeki gizli örgütlerin, geçmişteki gizli örgütlerin mirasçısı olduğu gerçeğini unutmamamız gerekir diye düşünüyorum.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank