content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

01 Mar

İlk Batılılaşma Kahramanımız: II. Mahmut

Batının bilimsel ve teknolojik gelişmeler sonrası insanlığa modern dünyayı sunmasıyla tüm doğu ve özelde bizde her şey gerisin geri tersine dönmüştü.
Ergenekon’dan çıktığımız günden beri yönümüzü güneşin battığı yere dönmüş; hedefimiz hep batı olmuştu. Selçuklularla Anadolu’ya yerleşmiş Osmanlılarla balkanlar adeta bir Anadolu olmuştu. Şimdilerde zevk-i sefa boyutunda anlatılan en güçlü zamanımız Sultan Süleyman’la tüm Avrupa’yı dize getirmiştik. En cesur, en güçlü, en zeki, en kahraman şövalyeler bile meydanlarda Türk askerine dayanamıyordu. İstihbarat ağımızla Avrupa ülkelerine müdahil olmaya başlamıştık. Hatta tüm Avrupa ülkelerini bir hedefte birleştiren Hıristiyanlığa bile müdahale ettik. Sultan Süleyman’ın dehşetli günlerinde Protestanlığın kurucusu Luther’e cesaret verdik.
Avrupa dahil artık dünya avucumuzdayken Batıda gelişen çok önemli çalışmaları gözümüzden kaçırdık. Sanki biz hayal dünyası, üstünlük kompleksiyle uzun bir süre uyudukta uyandığımızda tüm gerçekler tersine değişmişti. Dün savaş meydanlarında çil yavrusu gibi dağılan Batı bugün bizi dağıtıp perişan ediyordu. Köroğlu’nun deyişiyle ‘tüfek icat olmuş mertlik bozulmuştu’. Artık bilimsel çalışmalar ve teknik gelişmeler gerçekliği söz konusuydu. Bu gelişmelerin sonunda ise yeni bir hayat yeni bir dünya algısı ve yeni bir kültür ortaya çıkmıştı. Bu yeni yaşam tarzı ve kültür o kadar etkiliydi ki yüzlerce yıldır cazibesini hep artırarak dünyayı sarsıyor.

Evet bu yeni yaşam karşısında Osmanlı ne yapacağını bilmez bir halde bocalayıp kalmıştı. Çok uzun bir zaman sonra savaş yenilgilerinden dolayı askeri alanda batı tekniğini almak zorunda kaldılar. Batıyı yakalama yolunda ilk yenileşme hareketleri askeri alanda olmuştu.

III. selimle birlikte Osmanlı devlet yönetimi öncelikle askeri alanda olmakla birlikte genelde tüm devlet yönetim kademelerinde ‘nizam-ı cedit’ adıyla yenileşme faaliyetine girdi. Çok doğru olarak planlanıp uygulanmaya konulan bu yenileşme faaliyetleri maalesef sonuçsuz kalacaktı. Kabakçı Mustafa isyanı sonrası hem III. Selim tahtan indirilecek hem de onun yenileşme projesi rafa kaldırılacaktı.

Alemdar Mustafa paşanın müdahalesiyle sultan olan II. Mahmut, III. Selim’in yenileşme projesini devam ettirecekti. III. Selim’in hayatına mal olan yenileşme hareketi II. Mahmut’u da çok zorlamıştı. II. Mahmut tahtta kalırken yenileşme hareketinin en büyük destekçisi sadrazam Alemdar Mustafa paşanın kellesi gitmişti. Bir padişah bir sadrazam ve birkaç önemli devlet adamı yiyen yenileşme hareketi, II. Mahmut’un kurnaz siyasetiyle ‘vakay-i hayriye’ adıyla anılacak yeniçeriliğin ortadan kaldırılması sonrası yeniden tatbik edilmeye geçmişti.

II. Mahmut, III. Selim’den bir adım daha ileri giderek yenileşmenin ilerisinde bugünkü anlamda görsellikte tam bir Batılılaşma hareketi başlatmıştı. O gün için Atatürk’ün şapka uygulamasından çok daha zor olan Hıristiyan Avrupalılar gibi tüm devlet memurlarına fes, pantolon ve ceket giyme zorunluluğu getirmişti. Aynı zamanda dini kaynaklı bırakılan sakal kesme(kısaltma) zorunluluğunu dayatmıştı. İlk önce çağdaş Batılı görüntüsüne kendi girmişti. Onun görsellikte bu Batılılaşma yenilikleri adını ‘gavura’ çıkaracaktı. O zamanki halkın nazarında II. Mahmut ‘gavur’ gibi giyinip kuşanan görüntüde ‘gavur’ padişahtı.

Elbette ki II. Mahmut’un bunları başarması kolay olmamıştı. Yeniçeriliğin kaldırılması bir çok isyanları beraberinde getirmiş, yüzlerce insanın hayatına mal olmuş ve devleti yüzlerce liralık zarara uğratmıştı.

Bir anlamda hıristiyanlık kaynaklı sarayın yenileşme hareketine halkın gösterdiği tepkiler sonrası adeta gözden düşen saray boşluğunu uyanık yerel yöneticiler doldurmaya çalışmışlar buda onları yerelde oldukça güçlendirmişti. Sırp ve Yunan isyanları, bunlar karşısında saray ordusunun yeterli başarı gösterememesi, ‘ayan’ adı verilen bu yerel güçleri iyice kuvvetlendirmişti. II. Mahmut tahta çıktığında en büyük sorun devletin merkezi gücüne kaybetmek üzere olmasıydı. Bunun için Alemdar Mustafa paşa ayanları merkeze çağırarak bugünkü anlamda bir zirve yaptı. Bunun sonucunda padişahın yetkilerini sınırlayan ve yerel güçleri tanıyan ‘sened-i ittifak’ adlı belge imzalandı.

Osmanlı devlet yönetimi elbet kendi paşasını kendinden güçlü kılmayacaktı. II. Mahmut uyguladığı siyasetle zaman içinde ayanların gücünü kırdı. Merkezi idareyi yeniden sağladı. Anacak onu Mısır’daki Avrupa’dan destek alan Kavalalı Mehmet Ali Paşa zorluyordu. Eğitim görmemiş bir Osmanlı paşası gün gelmiş devletine kafa tutmuştu. Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’nın Konya’ya kadar gelen güçleri hengamesinde II. Mahmut yakalandığı hastalık nedeniyle vefat edecekti.

Amcası III. Selim’in başlattığı yenileşme hareketlerini Abdulhamit tarzı uyguladığı siyasetle Batılılışma anlamında devam ettirmişti. Devleti çok uğraştıran bir devlet kurumu yıllar sonrası güç bela ortadan kaldırılacaktı. Bu yenileşmenin en büyük adımıydı. Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla Batı eğitim sistemli yeni bir ordu kurulacaktı. Cumhuriyet dönemi eğitim yeniliklerine benzer ilköğretim eğitim sistemi yenilenecekti. II. Mahmut, bir fermanla ilköğrenimin zorunlu ve parasız olduğunu ilan etti. Bu devletin ilköğretimi batı eğitim sistemine girdirme müdahalesiydi. Rüştiyeler (orta okul) ve devlet memurlarının yetişmesi için Mekteb-i Maarif-i Adliye kuruldu. Batı eğitim sisteminde ilk askeri tıb okulu Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane kurulacaktı.

Yukarıda belirtildiği üzere II. Mahmut, batılılaşma adına devlet memurlarının kavuk, sarık, şalvar ve çarık giymelerini yasakladı. Avrupalı hükümdarlar gibi kendide setre pantolon giydi, sakalını kısa kestirdi. Osmanlı devlet dairelerinde ilk defa batılılarda olduğu gibi resmini devlet kurumlarına astırdı. Avrupalılar gibi ilk nüfus sayımını yaptırdı. Avrupa’ya uyum sağlama anlamında ilk defa Avrupa’nın önemli şehirlerinde daimi elçilikler kurdurdu ve ilk resmi gazetenin çıkmasını sağladı. Osmanlı divan teşkilatını kaldırarak Avrupa hükümet düzenini getirdi. Böylece devlet teşkilatını da Batılılaştırmaya çalışmıştı. Bakanlıklar kurdu. Sadrazamlık makamına "Başvekalet", Sadrazama "Başvekil" denilmesini sağladı. Sistemi olduğu gibi isimleri de batılılaştırmak böylece batıya uyum sağlamak istedi. Darü'ş Şuray-ı Bab-ı Ali, Başvekalet, Maliye, Dahiliye, Hariciye, Evkaf nezaretleri gibi teşekküller hep onun emriyle kuruldu.

Posta teşkilatının kurulması ve Karantina uygulaması da yine Sultan II. Mahmut döneminde gerçekleştirildi. Avrupalı tüccarlarla rekabet edebilmeleri için Türk tüccarlara gümrük kolaylıkları getirildi. Ülke içinde ve dışında yapılacak seyahatler için, bazı esaslar kabul edildi. Buna göre ülke içinde seyahat yapacak yurttaşlar ‘mürur teskeresi’ (geçiş belgesi) taşıyacaklar, ülke dışına çıkacak yurttaşlar da Hariciye Nezaretinden (Dış İşleri Bakanlığı) pasaport alacaklardı.

Bir devlet kurumu yeniçeri ocağının kaldırılması çok uzun zaman almışken batılılaşma anlamında bahsedilen tüm bu yeniliklerin yapılması elbette bir inkılaptı.

II. Mahmut Avrupalılık anlamında modernlik dışı kalan Osmanlı devletini aldığı cesur ve radikal kararlarla Batılılaştırmaya, Avrupa’ya uyum sağlatmaya çalışmıştı. Osmanlının başka bir alternatifi de yoktu. Avrupa’yı yakalayacaksak onlar yolunda gitmeliydik.

Ancak bu Avrupalılaşma, batıyı yakalayıp ileri seviyeye gelme hedefinde Osmanlı devlet yöneticileri bilgin ve aydınları arasında net bir yol ve yöntem kararlaştırılamamıştı.
Bir anlamda bu sebepten II. Mahmut’un Batılılaşma tarzı bu yenileşme faaliyetleri de tam olarak devam ettirilmedi.
Sonuçta Osmanlı devlet yönetiminin bir damarı batılılaşma anlamında güçlü ve radikal kararlarla cumhuriyet yönetimini kurdu.

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank