content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

06 Ara

İlahın Takdiri! (I)

"Dün dünya madencileri günüydü. Maden işletmeciliği insanın doğaya hükmetme isteğinin en fazla açığa çıktığı yerlerdendir. Bu nedenle de hem zor he de masraflı işlerdendir. Ama aynı anlama gelmek üzere karlılığı o denli yüksek olan bir alandır. Bu nedenledir ki bu güne kadar madencilik işletmeleri ya devlet tarafında çalıştırılmakta ya da devlet bu alanları daha fazla denetim altında tutmakta idi. Ta ki dünya tekil kutba dönüşünceye kadar. Karşıt ortadan kalkınca her şey düzelecekti. Öyle olmadı olmayacak da. Doğanın diyalektiğin dört kuralından biri zıtların birliğidir. Çelişkinin kendisidir. Yok, saydığınızda yok edemezsiniz. Yaşayarak görüyor olduğumuz gibi.

Ne Diyordu sözüm ona yeni dönemin kalemsörleri; artık her şey değişti hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Evet, her şey eskisindendi beter durumda. Barış denen şeyin adından bile bahsetmek artık abes oldu. Dünya eskisinden de beter gücü yetenin diğerini ezdiği yok saydığı bir dönemi yaşıyor. Kabalık ve zorbalık geçerli akçe oldu. Elbette sömürü haksız kazanç üzerine kurulu üretim sistemi. Hayatın tümüne kendi damgasını vuruyor. Egemen olanın hükmü yürüyor. Bu Zorbalığın Kölece çalışma koşullarının en fazla açığa çıktığı alan da madencilik ya da ağır sanayi işkolu. En fazla üretim için Diğer bir deyimle en fazla kar için; En uzun çalışma süresi, En az işçiye en fazla işi yaptırma ilkesinin altın kural olduğu günümüzde. En az ücret için de gerekli koşulların sağlandığı şartlar altında madenciler yaşam kavgası veriyor. İşveren, sermayedar için bu durum zorunluluk hayati önemdedir. O bu durumun bilincindedir ve emekçilere bu bilinçle dayatır. Bu nedenle Toplu iş sözleşmeleri döneminde İşçiyi razı edebilmek siz bunu kandırmak için her olanağı kullanır. Her yolu dener. Devlet güçlerini bile kendi çıkarına işçilerin karşısına diker. İktidarlara iş kazaları karşısında takdiri ilahi böyle buyurmuş kelamını ettirirler.

Sermayedarın görevi işi buda ya iktidara gelirken oyunu aldığı emekçilere karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyen iktidarlara ne demeli. İktidar partileri neden meydanlarda başka şeyler söyleyip iktidara geldiklerinde koltuğa oturunca başka şeyler yaparlar. Yâda işçiler emekçiler neden hep kandırılan taraf olurlar. İlahın takdiri böyle midir?  Kuşkusuz verili koşullarda böyle işlemektedir. Ta ki eski yunandan beri. İşte size bir masal ama masal deyip geçme.

Evet, saygı değer bayanlar baylar. Prometyumsun öyküsünü Frederik Engels’ten dinlemek istermişsiniz.

Evet evet! Promateus diye bağırmaya başladı çocuklar. Bu anlatacakları uzun zaman önce acımasız İskit kralına ait uzak diyarlarda olmuş. Orada deniz daima gürler. Köpürürmüş. Ama dik sivri kayalar bıçaklar ve hançerler gibi, dalgalar tarafından dövülen kayalarda dimdik dururmuş. Bu vahşi ve ıssız yere o günedek hiç kimse ayak basmamış. Âmâ bir defasında orada zalim yunan tanrısı Zeus’un korkunç muhafızları görünmüş. Muhafızların isimleri iktidar ve güçmüş. Dev Prometeus’u sonsuza dek orada kalmak üzere en y7üksek kayanın tepesine zincirleyeceklermiş. Arkadan acıyla başını eğmiş ağır ağır yürüyerek Zeus’unoğlu, Prometeusun dostu Hefest geliyormuş. Hefest'e esirin ellerini ve ayaklarını kayaya çakma emri verilmiş. Âmâ Zalim Zeus bu cezayı, acıyıda az bularak devin göğsüne çelik murçlar çakılmasını emretmiş. “ÇEKİÇLE DAHA GÜÇLÜ VUR, ZİNCİRLE DAHA SIKI BAĞLA DİYE EMREDİYORMUŞ İKTİDAR VE GÜÇ. Hefest ah Promateus diye fısıldıyormuş. Hefest. Senin çektiklerinin karşısında acı duyuyorum ama korkunç tanrı Zeus’a itaatsizlik edemem. Acele et daha hızlı vur yoksa sende zincire vurulacaksın Hefestin sözünü kesmiş acımasız iktidar. Ve her şey tamamlanmış dev kayaya bağlanmış. Göğsüne çelik murçlar çakılmış. Budala sen insanlara yardım ederek tanrıların öfkesini üstüne çekersin. Oysa yeryüzünde yaşayanlar ömürleri bürgünden ibaret olanlar şimdi senin acılarını azaltmaya gelemeyecekler. Onlara neden acıdın diye alay etmiş iktidar ve güç. Yüksek kayaya gerilmiş çivilenmiş ve zincire vurulmuş bir halde duruyordu Prometeus. Güneşin yakıcı ışıkları vücudunu kavuruyor. Fırtınalar üzerinden aşıyor. Bitkin Prometeus’u yağmurlar ve dolular kamçılıyor. Kışın dondurucu soğuklar harap olmuş vücudunu kaskatı hale getiriyordu. Her gün koskocaman bir kartal geliyor, Prometeus'un göğsüne konuyor. Gagasıyla onun etini koparıyordu. Kanı oluk oluk kayanın üzerine akıyor. Geceleri yaraları iyileşiyor etler yeniden kaynıyor. Sabahları kartal! Geliyor yine gagalıyordu. Bu acılar yüz yıllarca sürüyor. Âmâ Promateus gururlu ruhu işkencelere yenilmiyordu. Onun karşısında azılı düşman çaresiz kalıyordu.

Ne korkunç diyordu Laura.

Peki, Prometeus’u niye kayaya zincirlemişler diye soruyordu Jenhen babası gibi siyah ve parlak gözlerini açarak.

Güçlü Prometeus. Zeus’un iradesini hiçe sayarak Tanrılar dağı olimpos'tan gök ateşini çalmış ve insanlara armağan etmiş. O günedek yarı vahşi zavallı, mutsuz insanlar ateş sayesinde yazıya, rakamlara ve zanaatlara kavuşmuşlar.

Promateus onlara mutluluğu getirmiş ve kindar tanrıların, insanlar üzerindeki iktidarını sarsmış.

Görün başıma gelenleri/ Yıllar yılı çekeceklerime /Bu çileyi layık gördü bana/

Tanrıların başına geçen. Anlaşılan Dostlardan kuşkulanmak/

Başa geçenlere özgü bir hastalık./Ama sizlerin asıl öğrenmek istediği şuydu.

Hangi suçumdan ötürü bu cezayı verdi./Anlatayım: Zeus baba tahtına oturur oturmaz,

Başladı hertanrıya bir şeref payı vermeye/Devletin katlarını önem sırasına koymaya.

Bu arada zavallı ölümlüleri düşünme/aklının ucundan bile geçmedi.

Tersine soylarını ortadan kaldırmak /Bambaşka bir soy yaratmak istiyordu.

Bu tasarıya kimsede karşı çıkmadı benden başka./Bitek ben göze alabildim bunu.

Engels bir süre sustu “Promateus işte bunları söylemiş. Ben insanlara ateşi verdim diye ekledi sonra.

Jenhen elinişömüneye doğru uzattı. Ogökyüzünden ateşi çekip almışmı diye sordu küçük kız. Şaşkın bir şekilde siyah kirpiklerini yukarı kaldırarak her halde donarlardı değil mi?

Biliyorum bana bu bildiriyi getireceğini,/ileri geri konuşup kafamı şişireceğini.

Ama utanılacak bir şey yoktur./Düşmanın düşmanından kötülük görmesinde.

Varsın saldırsın üstüme çatal dilli alev./ Yarılsın gökler yıldırımla.

Azgın yeller sarsın dört bir yanı./Dünyayı kökünden koparsın solukları.

Denizler uğultulu dalgalarıyla /silip süpürsün yıldız yollarını göklerde.

Atsın sonuna dek karanlık Toros’a/ girdapların amansız anaforuna.

Ne yaparsa yapsın öldüremez beni.

“Zavallı dev yoksa ona sonsuza dek böyle işkencemi yapılacak diye sordu Korkmuş bir halde Jenhen

“Promateus ateşi çalan bir kâhindi. Kin dolu tanrı ondan bir o kadar fazla nefret ediyordu. çünkü Promateus Zeus’un yok olacağı kehanetinde de bulunmuştu.

Varsın otursun şimdi korkusuzca tahtında./Gökleri dolduran gümbürtülerine güvenerek

Ateş soluyan okunu sallayıp ellerinde/ Bunların hiç biri önleyemez düşmesini,

Şerefini yitirmenin dayanılmaz açısına./Öyle güçlü bir düşman hazırlıyor ki kendisine

Savaşılması zor yaman bir yarattık bu/ Bulacağı ateş yıldırımdan zorludur.

Gök gürültüsünü bastırır gümbürtüsü./Yerleri sarsan deniz belası

Peridonun üç dişli kargısı bile./Param parça olacak o düşmanın önünde.

Zeus bu belaya çattığı gün anlayacak./Kralla köle arasındaki ayrılığı.

Zeuslar firavunlar anladılar ama anlaması gerekenler hala var.

Kuşkusuz bu durum değişmeye mahkûmdur. İnsanoğlu barışçıl adil bir paylaşımı ve savaşların olmadığı barış içinde bir dünyayı inşa edecektir.

Etiketler : , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank