content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

09 Şub

İki Ezan Arası Hayat

Hayatımız iki ezan arası değil midir? Doğduğumuzda kulağımıza okunan ezanla başlar, ölürken verilen sala ile son bulur.  Ölümün bu kadar yakın olduğu ömür çizgisinde yaşanmış, yaşanmamış, umutlar, hayaller ve hikâyelerimiz vardır. Çoğu zaman adı konmamış, başlamamış ya da yarım kalmış hikâyeler. Her insanın kendine göre bir hikâyesi olduğu gibi herkesin derdi, sıkıntısı da kendine ağır gelir.

Kendisinden başkasını görmez.
Bazen sevdiğimiz insanları isteyerek veya istemeyerek incitiriz, üzeriz, kırarız. Babamız, annemiz, kardeşimiz, eşimiz, dostumuz,  arkadaşımız,  çocuklarımızı hayatımızda kim varsa bütün hıncımızı onlardan çıkartmaya kalkarız. Sonrada hiçbir şey olmamış gibi davranıp, yolumuza devam etmişizdir.

Hem üzüntülerimizi hem de sevinçlerimizi paylaştığımız yüreklerdir. Oysa onların görünüşte küçük ama dünyadan bile geniş yüreklerini sızlatmış tırız. Bizler ne kadar üzsek te onlar hep affetmiş bağrına basmıştır. Çünkü annedir, babadır, kardeştir, gerçek dost arkadaştır, candır.

Hayat sürprizlerle doludur ve öyle sürprizler çıkarır ki karşımıza üzülürüz, sevinir, ağlar güleriz. En kötüsü de sevdiğimiz insanları üzdüğümüz zaman bir gün onlardan özür dilemek için bile zamanımız olmadığını çok geç anlarız. Onları bir daha yanımızda bulamayabiliriz. Ya da bizler olmayabiliriz.

Öyleyse neden birbirimizi bu kadar incitip hırpalıyoruz. Sonradan pişmanlıkların fayda etmediği gidenlerin geri gelmediği şu yalan dünyada. Tamam, hatalarımız için özür dileyelim ama hani derler ya yemeği yiyip doyduktan sonra yemeğe tuz atmaya benzer.  Yapılan hatadan sonra özür dilemek.

Özellikle bilerek ve isteyerek yapılan hatalarda kalp kırılmış, İncinmiştir. Kırılan hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Mutlaka bir iz taşır. İki taraf içinde keşkeler,  ahlar, vahlar kalıyor geride ve en son hatırlayabildiğimiz halleri. Gözümüzün önünden gitmeyen, aklımızdan silinmeyen halleri kalır.

Bazen elimizde olmayan nedenlerle terk edip gideriz sevdiklerimizi. Araya mesafeler koyarız isteyerek veya istemeyerek. Unuturuz güzel olan yaşanmışlıkları. Hep bizi üzenleri, üzüldüklerimizi hatırlarız.  Sadece acıları öldürmez yaşatırız. Hafızamızdan silmeyiz.

Bırakıp giderken geri döndüğümüzde bıraktığımız gibi her şeyi aynı bulmak gibi bir lükse sahip değiliz. Garantimizde yoktur. Sabah evden çıkıyoruz. Geri dönebileceğinize kimin garantisi var? Tabi ki hiç kimsenin.

Bazen önemsemediğimiz şeyler için büyük bedeller ödeyebiliriz. Bugün değersiz olanlar yarın paha biçilmez olabiliyor. Neyin ne olacağı belli olmayan bir dünyada yaşıyoruz,

Hayatın sürprizleri, ikramiyesi hiç belli olmuyor. Kime ne zaman güleceği, kimlere ne kazandırıp kaybettireceğini bilemeyiz. Bu güne kadar da bilen olmamıştır.

Hiç gözünü kırpmadan hunharca tüketilmiş, harcanan, günübirlik yaşanan aşklar, dostluklar, arkadaşlıklar,  sevdalar, kırılmış kalplerle doldu. Aşklar oyuncak, insanlar birbiriyle oynuyor. Yalan dolan.  Her şey heves oldu. Hevesler geçene kadar.

Sadakat kayboldu. Dostluk arkadaşlık gemisi yara aldı batıyor. İnsanlar kalıcı sevgi yerine günübirlik yaşıyor. Değersizleşti o büyük sevdalar. Çok şey tarihe gömüldü. Artık ağır geliyor insanlara değerli şeyler. Taşıyamıyorlar. Değersiz şeylerin peşinden koşarak bir ömür tüketiyorlar.

Bu kadar şikâyet diyoruz da neden kimse bir şey yapmıyor ve hala seyirci olarak kalıyor.  Hayatta hiçbir şey ertelenmeye gelmiyor. O zaman şikâyet ettiğimiz şeyleri neden ortadan kaldırmak için ilk adımı bizler atmıyoruz.  Herkes üstüne düşeni yapsın ve adım atsın. Güzel günler birlik beraberlik dostluk arkadaşlıklar için.

 

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank