content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

02 Ağu

Hoş Geldin Onbir Ayın Sultanı

 Ayrı bir telaşı ayrı bir sevinci vardır ramazanın. Yazın en sıcak ayına denk gelmesine rağmen telaşı ve sevinci ayrı bir güzellikte. Çevremde gözlemlediğim kadar her evde bir hazırlık başladı. Ramazan için komşular bir araya gelip unlu gıdalar hamur türü yiyecekler yapmaya başladılar.

Öncelikle anlam veremediğim bir olayı aktarmak isterim. Normal günlerde, aylarda çarşı Pazar gezeriz. Alış verişimizi yaparız. Fiyatlara bakarız. Fiyatlar yüksek gelir. Alım gücü zaten az. Gelir dağılımına bakınca asgari ücretle yaşamaya çalışanlar hatta hiç geliri olmayanların çoğunlukta olduğu ülkemizde yaşamak mucize. İnsanlar kıt kanaat geçinmeye çalışıyorlar. İnsanlar arasında tedirginlik ve endişeler daha da arttı. Ramazanda zam var diyerek insanlar toplu alışverişlere yoğunlaştılar. Ramazan psikolojisi. Ramazan ayı bolluk bereket ayıdır. Normal günlerde insan belki bu kadar zorlanmıyordur. Ramazan ayında yiyeceklere konan zamlara bir anlam veremiyorum. Bence bu insanların inancı üzerinde vurgun yapmak, insanları zor durumda bırakmaktan başka bir şey değildir. Elbette insanlar sabahtan akşama kadar oruçlu olacak. Ve aç kalacak bazı yiyeceklere gönül gezdirecekler. Canı çekecek ve gidip almak isteyecek ama parası varsa alabilecek.

Eğer bunu arz ve talep olarak algılayan ve zam yapanlar varsa onlara şaşarım. Bunun arz ve taleple ne ilgisi var. İnsanların nefsi elbette. Oruçlu insanın canı birçok yiyecek ve içecek çeker. Bunu kullanıp zam yapanlara inanç vurguncuları denir. Ramazan geliyor diye sebzeler iki hatta 3 katına çıkıyor. Ete, tavuğa, zam. Ya bu insanlar ne yiyecek, ne içecek. Ucuz satmak insanların faydalanmasını sağlamak yerine sebze ve meyveleri götürüp dökmeyi, bir yerlerde depolayıp çürütmeyi ve serbest piyasa adı altında zamları yüklemeyi tercih edenlere yazıklar olsun. Ramazan dolayısıyla bu zamların anlamı ne? Ne yapmak istiyorsunuz? İnsanların daha zor şartlarda Ramazan geçirmelerini mi? Siz bunların hesabını nasıl vereceksiniz. Nerede eski ramazanlar? Her yıl Ramazan ayı, ramazan hilalinin doğuşu ile başlar. Bu sebeple eski Ramazanlarda kutsal ayın yaklaşmasıyla hareketli günler Başlar, insanları bir telaş sarardı. Ramazan'ın gelişiyle evlere şenlik doğar, bereket yağardı. Ailenin tüm üyelerinin toplandığı iftar sofraları birbirinden leziz özel Ramazan tatlarıyla donatılırdı. İftar sofrasının muhteşem görüntüsü nefis yemek kokularıyla birleşince, insanda bir imrenme duygusu yaratır, sabırsızlaştırırdı. Top atılır atılmaz da yemeklere hücum edilirdi. Ramazan sıcak pidesiz olamaz! İftara yakın sıcak sıcak taze ramazan pidesi almak için bunları çıkaran fırınların önünde kuyruklar olurdu. Yumurtalı bol susamlı sıcacık pidelerle iftar edilir. Bu halen devan eden geleneğimizdir. Bir dua ve besmeleden sonra Zemzem veya su ile oruç açılır. Arkasından bir hurma alınır ve sonra çorbayla devam edilir yemeklere. Çorbadan sonra ana yemeklere geçilir. Ve en sonunda tatlıyla iftar bitirilir. Sofrada, başta iftariye denilen ve oruç açmaya yarayan çerezler yer alırdı. Yine bu yörelere göre değişmektedir. Çoğunlukla sofrada hurma, zeytin iftar sofralarının vazgeçilmezidir. Hurma, zeytin, yeşil zeytin, sele zeytini, beyaz peynir, kaşar peyniri, Çerkez peyniri, kaşkaval peyniri, dil peyniri, kaymak peyniri, tulum peyniri, gül reçeli, mürdüm reçeli, ayva reçeli, vişne reçeli, kayısı reçeli, çilek reçeli, incir reçeli, pastırma, ev sucuğu, salatalık turşusu, lahana ve karışık turşular mevsimine göre şöyle akla ilk gelen iftariyeliklerdi. Daha sonraki yemekler etinden sebzesine, pilavından böreğine ev sahibinin gücüne göre yapılan lezzetlerdi. Kuru meyvelerden yapılan hoşaflar, baklava, kazandibi, kabak tatlısı, keşkül ve Ramazan'a has bir tatlı olarak bilinen gül kokulu güllaç ise iftar sofralarının vazgeçilmez tatlılarıydı. Ramazanın ilk gecesindeki sahur yemeği çok önemlidir. Çocukların bu manevi havadan tat almaları için, Ramazan davuluna eşlik eden manilerle, tatlı uykularından uyandırılıp sahura kaldırılır. Sahurda yenen yemekler iftarda yenen yemeklere oranla daha hafiftir. İftar sofrası gibi detaylı olmasa da özenle hazırlanırdı. İlk Sahurda çok az bulgur pilavı pişirilir ki ramazan ayı bolluk ve bereketli geçsin. Hatta Ramazan’ın son sahurunda de bulgur pilavı pişirilir. Çoğunlukla Gözleme ve börek yerlerdi. Kadınlar gece hamur yoğurur; gözlemeleri, börekleri sofraya taze taze getirirlerdi. Yöresine göre yemekler yapılırdı. Çoğunlukla hamur işleri ağırlıklı olurdu sahur sofraları. Çünkü hamur yemeklerinin sindirimi geç olduğu için insanı biraz daha tok tutuyordu. Gerek iftarda, gerek sahurda ve gerekse diğer günlerde Yemeği ölçülü ve itinayla yememiz gerekmektedir. Sofranın en bereketlisi ise, tıka basa doyulmadan masadan kalkılanıdır. Ruhun terbiyesi kadar bedenin sağlığıyla da önemlidir, Dinimiz sofradan tam doymadan kalkmayı bize öğütlemektedir. Hz. Peygamber'in “Sofradan doymadan kalkınız” sözünü asırlar önce söylemiştir. İslam dininin ruhla olduğu kadar beden terbiyesiyle de ilgilenmiş bizlere yol göstermiştir. Bugün beslenme uzmanlarının genç yaşlı herkese tavsiye ettiği sağlıklı kalma reçetesi de bu öğüttür. Ramazan aylarında dikkat edilen geleneklerden biri, eve gelen misafiri iyi bir şekilde ağırlamak ve misafirin memnun ayrılmasını sağlamaktır. Halen Anadolu'da bazı evlerde iftar daveti verilir. Akrabalar, hısımlar, eş ve dostlar iftara davet edilir. Ne kadar ekonomik sıkıntı yaşanırsa yaşansın herkes kendi durumuna göre iftar davetleri vermekte bu geleneğimiz Anadolu bölgelerinde geçerliliğini sürdürmektedir. Bütün aile bir arda, büyükler, torunlar, çocuklar evler cıvıl, cıvıl iftar beklenmesi ayrı bir zevk vermektedir. Batıda unutulan geleneklerimiz Anadolu bölgelerinde halen devam etmektedir. Yeni yetişen gençliğin akrabalar arası kaynaşmaları sağlanıyor, birlik beraberlik içerisinde ramazanlar bayramlar geçiriliyor. Bir birine yabancılaşan aile fertleri yakınlaşmış oluyor.

Ramazan sahur ve iftarlarında bilmeliyiz ki, aç susuz milyonlarca insan var dünya üzerinde. Ramazan’ın anlamı budur. Zenginler fakirlerin halinden anlasın. Hani derler ya tok açın halinden ne anlar. Ramazan bolluk bereket ayıdır, birlik beraberlik ayıdır. Onlar için yapacağımız ufak yardımlar birçok kişinin hayatını kurtarabilir. Ayrıca israf etmemek bile bu insanlar adına yapılmış bir yardımdır. Çünkü israf haramdır, dünyanın ekolojik dengesini bozup, toprak üretimini azaltır. Ramazan'ı bu anlamda da değerlendirdiğimizde onun yeryüzündeki tüm insanlara bereket sunan bir ay olduğunu görebiliriz. Günlük hayatın karmaşasında unutulan değerler Ramazan ayıyla birlikte hatırlanırken, eski Ramazanları özlemle hatırlayan ve özlem duyan insanlarımız çoktur. Bizler bile yeri geliyor ah o eski Ramazanlar nerde diyebiliyorsak büyüklerimizin ne demek istediklerini daha iyi anlamış olmamız gerekiyor. Şimdi çoğu ailelerde; bırakın akrabaları, komşuları aile fertleri bir araya gelip iftar yapamıyorlar. Herkes ayrı havadan çalıyor. Ramazan’ın o ihtişamlı sofraları kurulamıyor. Sahurlar kahvaltılarla geçiştiriliyor. İftara Misafir kabul etmek nerde? Çaya bile çağrılmak istenmiyor. Birbirine uzak, birbirine yabancılaşan bireyler olduk. Geleneklere bağlı çok az aileler kaldı. Daha fazla kopmadan birbirimize, örf ve adetlerimize, gelenek ve göreneklerimize sahip çıkmanın zamanı geldi de geçti bile. Ramazan ayını başlangıç sayıp değerlerimize sahip çıkalım. Hayırlı Ramazanlar.

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank