content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

14 Nis

Hikaye ortasından devam ediyor!

Cennet olmasaydı cehennemin, cehennem olmasaydı cennetin ne anlamı olabilirdi. Aslında cenneti cennet yapan, cehennemin varlığı idi, aynı cehennemin varlığının nedeninin cennetin olması gibi.
Hayatlarımız da aynıydı…

Kadın adama seslendi: “Kerameti kendinde sanan insanlar her zaman güldürmüştür beni. Oysa oturup şöyle bir düşünseler, mesela Hindistan’da da ineklere tapıldığını görecekler. Demek ki neymiş? Keramet sende değil, değer verendeymiş!”
Adam “ne demek istiyorsun?” dedi ve devam etti: “Beni mi eleştiriyorsun? Halbuki tam da beni anlatıyorsun. Ona verdiğim değer için değerli biri o. Ben değer vermesem bir değeri olmayacak ki yanımda. Ha ayrıca biri değerse değerdir. Sen değer verdiğin ya da vermediğin için değeri artmaz ya da eksilmez ki!”
Kadın yine devam etti: “Kendinden geçtiğini gördükçe, perişan, hayattan küsmelerini görünce seni sen olmaktan çıkarana kızıyorum… Onun için söylüyorum. Kendini bu kadar bırakma…”
Adam: “Haklısın ancak bu benim tercihim. İnsan kendi ateşinde har olmadıkça pişemez, insanlaşamaz… Ben kendi ateşinde har olmayı tercih ediyorum. Sonuçta doğru yanlış tercihlerimden dolayı cehennememime odun taşıyorum.”
Kadın: “Tam da söylemek istediğim bu. Neden sürekli cehennemine odun taşıyorsun? Verdiğin değerden dolayı değerli olanı, silsen odun taşımaktan iki büklüm olmayacak ve de yanmayacaksın… Acı çekerken başkalarına da acı çektirmeyeceksin…”
****
Adam sustu…
Ne kadar tartışsalar da, aylardır, günlerdir, yıllardır mukayese yapmakla, kendisiyle tartışmakla geçiyordu hayatı…
Verdiği her yanıt sonuçta yine cehennemde yanmasına yol açıyordu.
Ne vazgeçebiliyordu, ne yeni bir hayata yürüyebiliyordu.
Sonra kadına döndü: “Biliyor musun? Cennet ve cehennem iç içe olan bişey… Ayrı değil. Cennet olmasaydı, cehennemin, cehennem olmasaydı cennetin ne anlamı olabilirdi. Aslında cenneti cennet yapan, cehennemin varlığı idi aynı cehennemin varlığının nedeninin cennetin olması gibi. Hayatlarımızda aynıydı…
Mutlukluk ve mutsuzluk gibi… Hüzün ve sevinç, ağlamak ve gülmek gibi…”

Kadın adama, “Çıkışını da, sorduğun soruların yanıtlarını da bilmene rağmen arafta durmaktan yorulmuyor musun? Şayet dediğin gibi kendi cehennemini tercih ederken hayatına aldıklarını da cehennemin içine dahil etmesen, söylediklerin bir anlamı olacak… Sen yaşıyorsun ancak başkalarını da o yaşadığın karmaşanın içine alıyorsun.”
Adam: “Ben hayatıma aldıklarıma vaatlerde bulunmuyorum ki! Rahatsız olan devam etmez, cehennemimin içinde kendisini mutsuz etmez…”
“Ya seviyorsa, seninle cehennemi yaşayan” dedi kadın…
“Kendi tercihi” dedi adam, “Aynı benim tercihim gibi…”
****
Birbirlerine söz vermişlerdi. Birbirlerinden talepleri olmayacaktı… Anı yaşayacaklardı.. Sevmeyi seveceklerdi… Yine bildik tanıdık tartışmalara doğru, alışkanlıklara doğru ilerliyorlardı. Kadın konuyu değiştirmek istedi:
“Hayatına fazla gün katmak senin elinde değil… Ama gününe fazla hayat katmak senin elinde… Hayatından gün çalanlarla değil, gününe hayat katanlara değer ver…”
Adam “Anlıyorum seni” dedi ve uzun süredir kendiyle sessizce konuştuklarını kadına söylemeye başladı.
“Biliyor musun.. Çok haklısın… Ne kadar konuşmayı değiştirmek istesen de başından beri konuştuklarımızla ilgili son cümlelerinde… Tanrının hediye ettiği hayatlarımızı günlerle ifade ediyoruz. Halbuki, gün içinde yeniden ürettiğimiz hayatlar esas olan… Ve biz gün çalanlarla da, günümüze hayat katanlarla da yaşıyoruz… Tercih bizim… Hayatlarımızdan gün çalanlarla yollarımızı ayırabiliriz… Ancak, alışkanlıklar, korkular, kaygılar, yapmamızı engelliyor… Galiba karmaşık yaşamayı da seviyoruz… Baştan dediğimiz gibi, herşey içiçe… Ölüm ve hayat gibi… Ağlamak gülmek gibi…
Karşıtlar olmadan kötü ya da iyiyi bilemiyoruz. Okuduklarımızdan, dinlediklerimizden bilsek de, sonuçta biz yine kendimiz yaşayarak bulmak istiyoruz, doğru ya da yanlışları…
Galiba hakikatı ararken bulamadan hayatlarımıza ‘elveda’ diyoruz.”

****
Kadın müdahale etti: “Hakikatın kaç kişi farkında… Bulan kaç kişi ki… Doğru yada yanlış, kime göre… Koşullara, zamana, duygularımıza göre değişen şeylere göre değişiyor doğru yada yanlış… Ne olursa olsun kendi tercihlerimiz iyi yada kötü, yaşadıklarımız kend tercihimiz… Beğenmiyorsak, sevmiyorsak değiştirmek gerek.. Kimsenin hayatlarımızdan çalmasına izin vermemek gerek…”
Adam, kadına dönerek, “Sen öyle yapabiliyor musun” dedi…
Kadın başını önüne eğdi.. Sevdiği adama söylediklerini kendi hayatında yapabiliyor muydu? Yanıtı ‘hayırdı.’ Sorumlulukları engel oluyordu… Ve kim olursa olsun hayatında kısa bir ‘elveda’ diyerek gitmek istiyordu… Ama gidemiyordu, yapamıyordu… Ve kahroluyordu… Kapana kısılmış gibi hissediyordu, kendini… Ne kolaydı başkalarına yapılması gerekenleri söylemek…
Ama bu ilişkide eksik olan şeyler vardı…
Sevdiği adamın eskiye kalıp takılmasından, vazgeçememesinden dolayı da kızıyordu…
Birşeyler eksik gidiyordu… Duyguları eksiliyordu, adama karşı…
Adama, “Yapamıyorum, Allah kahretsin” dedi…
****
Adam üzüldü…
Başını önüne eğdi…
Değiştirmek için hayatını çıktığı yolda, yeniden aynı şeyleri yaşamaya başlamaktan, aynı tartışmaları farklı zaman ve koşullarda yapmaktan ya da kimi tartıştığı şeyleri sesli olarak yeni farkına varmış olmaktan dolayı da şaşırıyordu.
Adam, kendine kızarak, kadına döndü:
“Ne istiyorum ben? Dediğim gibi, günüme gün katmak değil günüme çok hayat katmak mı? Öyleyse neden tıkanıp kalıyorum… Çıkamıyorum, gayya kuyusundan.. Yanıp tutuşuyorum… Har oluyorum… Yanıp bittikten sonra küllerimden yeniden doğarak aynı şeyleri yaşamaya devam ediyorum… Neden, neden, neden?” diye sordu.
Kadın adama baktı, dedi ki: “Gayya kuyusunu da, cehennemini de kendin yaratıyorsun… Sen ‘istemediğim’ dediğin şeyleri de istiyorsun aslında… Ve hayatına kimi katıyorsan onlara da aynı şeyleri yaşatıyorsun… Ve tabi ki bana da… Galiba karar veremediğin sürece de mukluluk arıyorum diyerek hep mutsuz olacaksın, tabi ki hayatında ki mutsuz edeceksin…”

****
Adam kadının haklı olduğunu biliyordu. Ne serden ne yardan geçebiliyordu… Ve hergün yeniden yeniden yanıyordu… Har oluyordu… Galiba har olmayı da seviyordu… Ancak bu ikilemde onu çekilmez birine dönüştürüyordu… Ve gittikçe de yalnızlaşıyordu…
Yalnızlık onun kaderi olmaya devam edecekti.. Ta ki…

Son söz: Hikaye hala ortasından devam ediyor… Başına da döneceğiz.. Sonu… Daha çokkkk varrrr..

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank