content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
01 Şub

Haddi Hudutu Bilmek Gerek

Köşemizden, birkaç karpuzu koltuğunun altına sığdırıp da, aynı zamanda bizim mesleğin içerisinde köşe yazarlığı da yapan Mehmet Leventoğlu dostumuza biraz sitemkâr bir yazı kaleme aldık, dün.

Şunu da açıkça belirteyim ki, ne benim Leventoğlu ile ne de Leventoğlu’nun benimle herhangi bir alıp veremediğimiz de yok üstelik.

Benim asıl dayanamadığım, işin içinde tamamen yer almadan, hani dışarıdan bakıp da, ahkâm kesme olayı olmuyor mu, ona doğrusu çok bozuluyorum.

Yine, dün de dediğim gibi yaptığımız eleştirilerin dışında, hiç kimsenin ve hiç bir meslek mensubunun işine “sen neden şöyle yapmadın, böyle etmedin?” deme gerekliliği görmüyorsak, bu mesleğin dışında kalanların da, mesleğimize yönelik ağır ithamlarda bulunması ağrıma gidiyor.

Ve, ister istemez Balıkesir Milletvekili Cemal Öztaylan’ın her zaman söylediği “haddini bilmekle” ilgili sözleri aklıma geliyor.

Aslında, biz belki de millet olarak pek haddimizi bilen bir yapıya sahip değiliz. Tüm bu agresifliklerimiz de bundan kaynaklanıyor, olsa gerek.

Çünkü, hepimiz mutlaka bir yerlerde ya memleketi kurtarmışızdır, ya tuttuğumuz futbol takımının teknik direktörünü eleştirip, takımı yanlış oynattığına hükmetmişizdir, ya da gittiğimiz bir filmde, yönetmeni eleştiri bombardımanına tutup, “neden böyle bir sahne çektin?” diye sigaya bile çekmişizdir!..

Maşallah hepimiz ya en kralından siyasetçi, en alâsından teknik direktör, ya da en çekirdekten yetişme film yönetmeniyizdir!..

Haa, bu arada bizlerin de hiç yanlışı olmuyor mu? Tabii ki oluyor. Neticede hepimiz etten, kemikten ve sinirden oluşan bir yapıya sahibiz. Duygularımız da olduğuna göre, zaman zaman bu duygularımızın esiri olduğumuz da ayrı bir gerçektir.

Hemen geçtiğimiz günlerde başımıza gelen bir olayı örnek vermek gerekirse, yaptığımız bir haberden dolayı, başımız bir hayli ağrıdı diyebilirim.

Basın mesleğinin içerisinde yer alanlar bilirler. Zaman zaman bizleri yardım kuruluşu gibi görenler vardır. Gelirler, dertlerini anlatırlar ve sizden derman olmanızı beklerler. O an, öyle bir duruma gelirsiniz ki, kendinizi sizden yardım talep edinin yerine koyarsınız ve ister istemez de bir şeyler yapma ihtiyacı hissedersiniz.

İşte, böyle benzeri bir durum söz konusu oldu ve bizden yardım talep eden kişinin durumu, beklentisi doğrultusunda bir haber yaptık.

Yalnız, bu tür haberleri yapmadan önce, arkadaşlarımız mutlaka böyle taleplerle gelenlerin evlerine gider, evlerinin durumunu görüntüler ve gerçekten ihtiyaç sahibi olup olmadığını belgelerler. Onda da öyle oldu. Fakat, haber çıktıktan sonra, arayanlar durumun gerçekten öyle olmadığını, bizden yardım talebinde bulunan kişinin, tüm bunları bir senaryo içerisinde gerçekleştirdiğini ve bu doğrultuda emek sarfetmeden kendisine yapılacak yardımlarla işini halletmek istediğini söylediler.

Böyleleri de başımıza geliyor... Hiç kimse de gelmez diyemez ki!..

Bu ülkenin en büyük medya kuruluşundan tutun da, dünyanın en büyük medya kuruluşunun da başına gelebilecek benzeri olaylardan biri...

Ayrıca, şunu da vurgulamak isterim ki, 10 yıldır yer aldığım Bandırma medyasında, bizim gibi özeleştiri yapan ikinci bir gazetede görmedim.

Hiç kimse kusura bakmasın, ama meğerse bizim dışımızdakilerin hepsi, bu mesleğin pirleriymiş de, bizim haberimiz olmamış!..

Eğer eleştiri yapıyorsak, özeleştiri de yapmayı bilmemiz lazım. Ne yazık ki, bizim en büyük eksikliklerimizden biri de bu...

Tüm bunların doğrultusunda baktığımız zaman, dışarıdan sadece köşe yazarı olarak katkıda bulunan Mehmet Leventoğlu’nun son derece ağır bir şekilde ve gerçekten haksız bir durumda itham ettiği yerel medya, bunları da hak etmiyor bence.

Aslında, bugüne kadar doğruyu söylemek gerekirse, Leventoğlu’nun yerel iktidarlara yönelik herhangi bir eleştirel yazısını da hatırlamıyorum!..

Beni bağışlasın, belki ben atlamış olabilirim, gözümden kaçmış olabilir de, fakat dediğim gibi okuduğumu hatırlamıyorum.

Bunun yanında, kendi partisine yönelik son derece ağır eleştirilerin yer aldığı yazıları ise çok iyi hatırlıyorum. Eh, kaldı ki mensubu olduğu partiye böylesine ağır eleştiriler yapan bir köşe yazarı da, yerel iktidara haydi haydi yapar diye düşünüyorum!.

Gerek dünkü yazımda, gerekse daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi, bizim gazetemizde de köşe yazarlığı yapan arkadaşlarımızla zaman zaman oturup da, tartıştığımızda “Kusura bakmayın, sizler sadece birer köşe yazarısınız... Lütfen, gazetecilikle köşe yazarlığını karıştırmayın” diyerek uyarıda bulunduğum çok olmuştur.

Neticede, yerel medyada gazeteci olmak çok kolay bir durum... Koltuğunuzun altına bir ajanda, omzunuza da bir fotoğraf makinası astığınızda, gazeteci oldunuz demektir.

Eh, gittiğiniz yerde iki kare resim çekip, 1 K 5 N formülünün karşılıklarını yazıp da, bunu gazetenizdeki redaktöre verdiğinizde, gazeteciliğin de keyfiniz yaşarsınız...

Bu kadar kolay ve basit işte. Girdiğiniz toplumda, mesleğiniz ne diye sorulursa da, hiç çekinmeden, hatta ve hatta göğsünüzü gere gere de “Gazeteciyim” diyebilirsiniz...

Berber çıraklığı için bile bir sertifikanın istendiği günümüzde, gazeteci olmanın koşulları dediğim gibi sadece bir ajanda ile bir fotoğraf makinesine sahip olmaktan geçiyor. Bunlar yanınızdaysa, sizden alâ gazeteci yok demektir!..

Tüm bunları birebir görüp de üzülen, daha doğrusu kahreden biri olarak, benim de bu tür hezeyanlarıma lütfen kimse kusura bakmasın.

Aynı, Leventoğlu’nun kendi köşe yazısında dediği gibi, baklavacı baklava yapmayı, fırıncı ekmek yapmayı, gazeteci de gazete yapmayı bilecek!.. Ama gazeteci olanlar... Yoksa, herkes birbirinin haddine tecavüz etmiş olur ki, bunun altından kalkmak mümkün olmaz.

Gerçi, bizim meslek içerisinden olup da, mesleği yerin dibine sokmak için özel çaba gösterenler de yok değil aramızda...

Adam, ömrü boyunca maaşla çalışmıştır, bir musluk tamircisi ile dahi alış verişi olmamıştır, ama iş ahkam kesmeye geldiğinde, yılların işletmecisi gibi bayılır yazıp çizmeye...

Bir tek adam yetiştirmemiştir, fakat piyasadaki mevcut mesleğin içerisindekileri hedefteki adam yapar.

Ne olur, önce mesleğin inceliklerini öğrenelim, öğretelim, birlik ve beraberlik ruhu içerisinde dayanışmayı geliştirelim, eksiklerimiz nelerdir, onları tesbit edelim, kendimizi olgunlaştıralım da, ondan sonra ahkam kesmeye kalkalım.

Yoksa eşşeğin kuyruğundan farkımız kalmaz!..

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank