content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

06 Eki

Güneş ve Rüzgâr

Einstein tarafından ortaya konan E=mc2 formülü, kâinatta hayal dahi edilemeyecek büyüklükte bir enerjinin mevcut olduğunu gözler önüne sermektedir. Ancak teknolojik gelişmişliğiyle övünedurduğumuz çağımızda dahi bu enerjinin son derece az bir kısmını kullanabilmekteyiz. Hemen her konuda olduğu gibi enerji konusunda da taleplerin sınırsız, kullanılabilen kaynakların ise sınırlı olması, bizleri bu kaynakları verimli kullanmaya ya da diğer bir deyişle daha az kaynak ve enerjiyle daha çok iş yapabilmeye sevk etmektedir.

 Zaten tüm mühendislik alanlarının temelinde de bu mantık mevcuttur. Yani mühendislik sadece yeni teknolojik imkânlar tasarlamak değil, daha az enerjiyle daha fazla iş yapabilen ve enerjinin tümünü faydalanılacak işe dönüştürerek mümkün olan en yüksek verimle çalışabilen tasarımlar ortaya koyabilmektir. Daha az enerjiyle daha çok iş başarmaya çalışan tüm teknolojik ilimlerin ortak bir amacı da hiç şüphesiz, mevcut olmasına rağmen kullanılamayan enerji kaynaklarını kullanılabilir hale getirmektir ya da böyle olmalıdır.

Kâinatta mevcut olan enerjinin neredeyse tamamına yakın bir kısmının kullanılamıyor olmasının elbette ki çok geçerli sebepleri vardır. Bu sebeplerden bir kısmı; gök cisimlerinden dünyaya henüz enerji aktarılamaması, dünyadaki su kaynaklarının hızla azalması ve bu sebeple suyun daha çok hayatın idamesi için kullanılır hale gelmiş olması, yer altıkaynaklarını araştırma ve bu kaynaklara ulaşma imkânlarının hâlâ daha çok kısıtlı olması şeklinde sayılabilir.


 
Belirtilen bu engelleri aşabilmek tabi ki kolay değildir. Ancak kâinatta iki enerji çeşidi vardır ki bu enerji kaynaklarına

ulaşabilmenin hiç ama hiçbir engeli yoktur. Hatta kâinatın kuruluşundan beri bu enerjiler insanların saçlarını okşamakta, gözlerinin nuru olmaktadır. Fakat maalesef teknoloji çağı diye de anılan günümüzde dahi bu güzide enerji kaynaklarına, yani Rüzgâr ve Güneş enerjisi kaynaklarına yeterince özen gösterilmemektedir. Söz konusu enerjiler, her gün tüm kâinata yayılmalarına ve bu kaynaklardan faydalanabilmenin teknik yöntemleri biliniyor olmasına rağmen, bu büyük enerjiler, yeterince değerlendirilememeleri sebebiyle, heba olup, zayi olup gitmekteler.

Rüzgâr enerjisi ve güneş ya da daha doğru bir ifadeyle ışık enerjisi kaynaklarına ulaşmanın, bir gayret gerektirmemesinin yanı sıra bu enerji kaynaklarının hiçbir atık madde sorunu ve çevreye zararlı etkisi de bulunmamaktadır. Işık ve rüzgâr enerjilerinin kullanılabilir hale gelmesi için gerekli olan tesislerin, zaman içerisinde tabiat şartları sebebiyle maruz kaldıkları yıpranmaların haricinde bir bakım gereksinimleri de kısa vadede neredeyse yok gibidir. Kurulacak uygun düzeneklerle bu iki enerji kaynağı beraberce de depolanabilmekte, böylelikle birbirlerini destekler tarzda çok daha tasarruflu ve verimli sonuçlar oluşturulabilmektedir.

Rüzgâr ve ışık enerjilerinin, kurulan düzeneklerle ilk etapta elektrik enerjisine dönüştürülebilmesi, daha sonra gerekecek olan enerji dönüşümü işlemlerini daha da kolaylaştırmaktadır. Yakın zamana kadar, ancak hesap makinesi, oyuncak gibi cihazların enerjilerini karşılayabilen ışık enerjisi düzenekleri, son zamanlarda hayli geliştirilmiş ve artık geniş çaplı olarak tesis edilmeleri şartıyla yerleşim bölgelerinin enerji ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabilir hale gelebilmiştir. Yeryüzündeki dağ ve tepe gibi coğrafi yer şekillerinin özellikle yüksek kesimlerine kurulması gereken rüzgâr ve ışık enerjisi tesislerinin kurulması aşamasında bu yüksek arazı bölgelerinin genellikle sahipsiz boş arazilerden ibaret olması, arazi mülkiyeti gibi sorunların yaşanma ihtimalini de ortadan kaldırır. Bunun yanı sıra bu iki enerji kaynağının kullanılabilmesi aşamasında kurulması gereken tesislerin verimli çalışmaları için benzer coğrafi bölgelere kurulmayı gerektiriyor olmaları, bu enerjilerin birlikte depolanmaları aşamasında çok önemli bir avantajdır.

Işık ve rüzgâr enerjisi kullanımı için daha başka avantajlar da sayılabilir.

Bunca avantaj sunan bu iki enerjinin kullanımını yaygınlaştırmak, teknik insanlar için bir araştırma-geliştirme görevi teşkil etmesinin yanı sıra, devletler için de bir enerji politikası konusu oluşturmalıdır. Güneş ve rüzgâr enerjisi tekniği üzerine yapılmakta olan araştırma ve geliştirme çalışmalarının yanı sıra, tüm teknolojik araştırma, geliştirme ve benzeri çalışmalar, izlenecek devlet politikaları ile gerek maddi, gerek manevi açıdan, mutlaka olması gereken ölçüde desteklenmelidir. Kitlesel büyük çaplı enerji ihtiyaçları içinse, bölgesel güneş ve rüzgâr enerjisi santralleri, devlet aracılığıyla kurulmalı ya da kurdurulmalıdır.

Enerji dolu güzel günler dileğiyle…

Etiketler : , , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

2 Kere Cevaplanmış to “Güneş ve Rüzgâr”

  1. 1
    Aslı BABADAĞLI Says:

    Sayın ADANUR;

    Değindiğiniz konu çok güncel ve bence üzerinde durulması gereken en önemli konulardan biridir. Ar-Ge çalışmalarını yürütebilecek kurumların başında üniversiteler gelmektedir. Üniversiteler eskisinden daha çok araştırma merkezi açma eğilimindedir. Diğer taraftan toplumumuzun, enerji kullanımı ile ilgili bilinçlendirilmesinin de gelişim sürecine faydası olacaktır.

  2. 2
    Ahmet ADANUR Says:

    Sayın BABADAĞLI,

    Değerli yorumunuz için teşekkür ediyorum. Bu tür konuları konumum gereğince mümkün olduğunca siyasi yönüne değinemeden değerlendirmek zorunda kaldığımdan yazılar biraz yalın kalıyor. Ancak sizin de belirttiğiniz gibi özellikle de enerji yönünden bizi bekleyen büyük sıkıntıların olduğu bir zamanda bilhassa güneş enerjisinin üzerinde yetkililerin ciddi bir şekilde durmasında çok büyük fayda vardır.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank