content

18 Oca

Gördünüz mü, Katil Oradaydı

Fransa’da yaşananları doğru anlamak için, bu hadiseden en çok kimin yarar sağladığına bakmak gerek.

Öldürenler kendini “Müslüman” olarak tanımladığına göre, Müslümanlar yarar sağlamış olamaz.
Üstelik bu Avrupa’nın kalbinde yaşanmışsa ve

İslam’a saldırmak için bahan

Norveçli Hıristiyan-Siyonist Anders Behring Breivik, 77 kişiyi katlettiğinde (yaralılarında ölmesiyle sayısı 91’e çıktı) dahi Müslümanları suçlayan, bugün “Fransa’nın 11 Eylül’ü” diye manşet atan; New York Times (NYT), Washington Post (WP), Financial Times (FT), Wall Street Journal (WSJ), BBC, CNN ve Fox gibi batının kışkırtma, aşağılama ve hedef gösterme konusunda uzman yayın organları, o günde “Norveç’in 11 Eylül’ü” nakaratını tekrarlıyorlardı.
Fransa ve Norveç saldırılarının ortak yönleri, her iki katliam öncesinde de Filistin’i tanıma girişimlerinin olması.
O günleri hatırlayalım...
Norveç hükümeti, 2010 yılında Doğu Kudüs'te yerleşim yeri inşa eden iki İsrail şirketine karşı ekonomik önlem almıştı.
Breivik’in katliamı, 22 Temmuz günü gerçeklemişti.
Bundan sadece üç gün önce 19 Temmuz'da, Norveç, Avrupa’nın boykotuna rağmen Filistin’e 20 milyon dolar yardımda bulunmuş ve Filistin'i tanıyan ilk Avrupa ülkesi olacağını deklare etmişti.
Ardından da Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, hemen Oslo’ya bir ziyaret gerçekleştirmişti. Abbas'ın ziyareti sırasında Filistin’in Norveç'teki temsilcilik düzeyi diplomatik misyona yükseltilmişti.
ABD'li gazeteci ve eski istihbaratçı Wayne Madsen, Norveç katliamının ardında İsrail'in olduğunu, saldırgan Breivik'in Mossad'a çalıştığını açıklamıştı.
Geçtiğimiz yıl 30 Ekim günü, İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström, Filistin'i devlet olarak tanıdıklarını ve Filistin yönetimine yardım amacıyla 5 yıllık bir plan oluşturduklarını açıkladı.
Bu açıklamadan sonra pek çok AB ülkesi harekete geçip, Filistin’i tanıma kararı aldı. Ardından da İsveç’te neredeyse her gün bir cami kundaklanmaya başladı.
Fransa Meclisi ise saldırıdan 1 ay önce 2 Aralık günü, Filistin'in devlet olarak tanınması karar tasarısını; 151 hayır’a karşı, 339 evet oyu ile kabul etti. Fransa’nın girişimi, İngiltere ve İspanya meclislerini de cesaretlendirip harekete geçirdi.
30 Aralık günü, BM Güvenlik Konseyi’nde Filistin’in bağımsızlık oylamasında; Ürdün, Şili, Arjantin, Çad, Lüksemburg, Çin ve Rusya’nın yanı sıra Fransa’da ‘evet’ oyu verdi.
Pek çok batılı gözlemcinin de ifade ettiği üzere “asıl mesele işte bu!” Demek ki, mesele 3 yıl önce yayınlanmış karikatürlerin hesabının bugün sorulması değil…
Fransa saldırısı da, tıpkı Norveç saldırısı gibi aynı Siyonist yapı tarafından tezgâhlandı. Şüphe çekmesin diye de, Yahudilerin alışveriş yaptığı Koşherli ürünler satan bir markete saldırtıldı.
Bu saldırıyı yapanlar şekil ve inanç itibariyle “Müslüman” olabilirler. Ama bilinç ve eylem olarak kullanıldıkları yöntemle, Müslümanlara zarar verdiklerinden şüphe yok.
İddia o ki, bu katiller, Yemen El Kaidesi ile ilişkili kimselermiş ve ABD’de doğup büyümüş bir “imam”dan etkilenmişler.
O “imam” ki, eski bir bakanın oğlu olarak ABD’de doğmuş. San Diego Üniversitesi'nde eğitsel liderlik eğitiminden geçirilmiş. George Washington Üniversitesi’nde insan kaynakları doktorası yaptırılmış. İnşaat mühendisi olmasına karşın, hem ABD’de de, hem de İngiltere’de camilerde “imamlık” yapmış. Bunların yanı sıra Yemen’de yaşamış. Vatandaşı olduğu ABD tarafından öldürülmüş/susturulmuş.
Güya ruhu batının üstünde karabulut gibi dolaşıyormuş ve ölümünün üstünden 4 yıl geçmesine rağmen, hâlâ gençler ondan ilham alıyorlarmışmışmış…
Bu teraneleri biz yemeyiz elbet. Ama her biri, küresel Siyonist medya tarafından ablukaya alınmış olan batılı halklar yer ve yiyor da.
Batı medyasında yazanların kahir ekseriyeti biyolojik ya da bilinç olarak Siyonist! Bizim coğrafya veya insanımıza sıcakmış gibi gözükenlerin pek çoğu da güvenilir değil.
Meselenin bir başka yönü de tetikçi veya katilin tavrı.
Malum hemen her filmde görmeye alışık olduğumuz üzere, katil icraatının neticesini görmek için bir süre hadise mahallinden ayrılmaz, hatta maktulün cenazesine bile katılır.
İtalyan ‘baba filmi’ni izleyenler bilir.
‘Baba’nın bir düşmanı var ama onun kim olduğunu tahmin etse de emin değildir. Oğlu’na “Daha cenazemde, sana kim ‘görüşmek istiyorum’ derse, o haindir. Bunu sakın unutma” diye nasihat eder. Netice de, en yakın adamı cenazede gelip, görüşme talebini iletir.
Modern dünyanın seri katilleri ellerinde silah batı sokaklarında dolaşacak değil. Her hadisede fail(ler)i uzaklarda aramaya gerek yok. O hep ön safta iken, tetikçisi de yanı başınızda durur.
Planlayıcıları aynı olsa da Norveçlilerin katili Norveç, Fransızların ki Fransız vatandaşı, İsveçli kundakçılar da İsveçli.
Kimden ve nerden olursanız olun, av olmaya müsaitseniz, modern planlayıcıların elindeki sayısız ikna aracına yem olursunuz. Bu keşmekeş içinde İslam’dan bihaber bir ahmaksanız, aldatılıp, tetikçi olmanız kolaydır.
Bizim en korunaksız olduğumuz alan, batının saldırı araçlarından bihaber olmamız yahut bunları önemsemememiz. Aramızda o kadar çok Lawres ve Şerif Hüseyin var ki, hangi biriyle mücadele edeceğimizi dâhi bilmiyoruz.
Analizcilerimiz günlük gazete bilgileri ötesinde tahlil yapmaktan hayli uzak.
Münevverlerimizin pek çoğu, ya Sahabe-i Kiram’ı kötülemekle, ya sakalın boyuyla yahut da makam ve şöhret budalalığının peşinden koşmaktan, hannas hakkında düşünmeye bile vakit bulamıyor.
Karikatüristler elbet beyinsizliklerinin kurbanı. ‘Özgürlük’ adı altında ecellerini davet eden budalalar... Oysa şeytan ve dostu hannas, ağını ilmik ilmik dokurken, kurban hem batılılar, hem de İslam ve Müslümanlar.
Yazık ki, birbirimize küfretmekten bir türlü ortak düşmana karşı bir araya gelemiyoruz.
İnsana ve insanlığa yazık, çok yazık!

 

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank