content
11 May

Gerçek Bilim Adamları ve Sahtekarlar

Bu gün kanal yedi com’ da yayınlanan bir haber beni hem sevindirdi hem de düşündürdü. Acaba dedim bizdeki bilim adamlarının hepside böyle olsalar kendilerini bilime adasalar neler yapmayız ki? Nedir okuduğum haber? Önce sevindirirci tarafa bakalım. “İnsanın, hobilerini yaptığı işle birleştirmesi, büyük başarıların sırrı olabilir mi? Prof. Dr. Candan Tamerler ’in kariyerini ve projelerini dinlediğinizde ilk aklınıza gelen soru bu oluyor. Çünkü Tamerler, doğaya olan ilgisiyle bilimsel çalışmalarını buluşturup belki de insanlık tarihine damgasını vuracak bir alanın dünyadaki öncülerinden biri oldu. Onun çalışma alanı biyomimetik bir diğer adıyla biyobenzetim. Bu ismi ilk kez duyuyor olabilirsiniz ama önümüzdeki yıllarda daha sık duyacağınız kesin. Neden bu kadar önemli? Dünya bu çalışmaları niye bu kadar çok önemsiyor? Biyomimetik hangi gelişmelerin anahtarı olacak? İTÜ Moleküler Biyoloji-Biyoteknoloji ve Genetik Araştırma Merkezi’ni yöneten Prof. Dr. Tamerler anlattı. Dalmaya ve doğaya meraklı, kuş gözlemleyen, karakalem resim yapan, fotoğraf çeken güler yüzlü bir bilim insanı Tamerler. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği mezunu ve Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü ile ortak çalışmalar kapsamında yüksek lisans ve doktora çalışmalarını da aynı üniversitede tamamlamış. Moleküler biyoloji ve biyoteknoloji konularına olan ilgisi nedeniyle farklı ülkelerdeki bu tür eğitim çalışmalarına katılmış. 1999’da Türkiye’ye dönüp İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nün kurucularından olmuş. Biyonanoteknoloji alanına ilgisi ise 2002’de ABD’de moleküler biyobenzetim alanını başlatan Washington Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Sarıkaya ile tanışmasıyla başlamış: ‘Prof. Dr. Sarıkaya ABD’de ilk biyobenzetim projelerini gerçekleştiren kişi. Kendisinin konuşmasını dinleyip hayran olmamak ve bu alanın açılımını fark edememek imkânsızdı. Özellikle benim gibi hem mühendislik hem de moleküler biyoloji ve genetik birikimine sahip bir kişi için bilimsel alanda yapabileceklerimizi görmek müthiş heyecan verici oldu.” Evet, haberin tamamını almadım buraya. Merak edenler bulabilirler. Manzaranın diğer tarafında ise şu sokaklara dökülen ve bu zamana kadar bilim alanında bir milim bir çalışma göstermeyen ve hatta prof luğu bile sahte olan Kemal Alemdaroğlu gibiler aklıma geliyor. Başörtüsünde fırtınalar koparan cübbelerini giydikleri gibi sokaklara dökülerek  “ “Laiklik elden gidiyor “ çığırtkanlıkları yapanların bilimle ne alakaları var acaba? Sistem bu tiplemeleri kendisine payanda olması için isimlerin önüne unvan vererek bir yerlere getiriyor.

Neresinden baksan erdemli faziletli milli ve manevi değerlerini, kendi insanlarını seven gözeten bir adam eğitmeyen eğitim sistemi. Memleketi bu hale getirenlerin bu ülkeyi tepeden idare edenlerin akademi mezunları üniversite mezunları ve isimlerinin önünde kocaman unvanları ile koltuklarının altına çifte karpuz sığdıran ve her  iki laflarından biri ile  bu unvanları hatırlatılan kişiler değil mi; ?

 

Ve bu  gün  üniversiteler lise  derecesinde, dünyanın  gelişmesini elli yıl geriden takip eden ve bir tür bilim fukaralarının  bilim adına unvan  paylaştıkları yer değil mi? Bol bol diploma dağıtıp, diploma ile övünen, içi kof  sistemin laf cambazları değil mi? . Hep “ Çağ” dan bahsederler ve arkasına “ Daş “ dizerek; ilimle irfanla kendi milleti ve değerleri ile   aralarına taş duvar dizenler değil mi? Kısaca  Üniversiteler bir tür  “ Çağ ”daş” duvar değil mi?.

Neyse! İşin güzel tarafı bu sistemle kavgalı olanların da, aynı diploma ve unvan ile övündükleri, aynı sistemin “Daş” ı ve “Harcı” oldukları bir garip yer değil mi burası?

 

Kısaca ülkenin bilim  yuvası  değil,  kaynar kazanı.

 

Çürüğü, sağlamı, yarımı, tümü, iyisi, kötüsü, aptalı, zekisi, dinlisi, dinsizi bir araya getirilip kaynatılan bir kazan işte.

 

Şahsiyet, samimiyet, iffet, ahlak ve insani ne kadar değer varsa tamamının burada öğütülüp, kaynatılıp tek tip adam üretildiği çiftlik değil mi ?

Haydi, hep bir ağızdan haykıralım; “ Üniversiteliyiz biz!”

Ya da “ Çağ” ın “Daş” duvar malzemeleri. Üç yüzlü bu duvarın! Yüzünden biri yemek, içmek, diğer yüzü eğlenmek. Üst yüzü ise çoğalmak. Alt yüzü mü? Yani temelini mi sordunuz. İnanın bilmiyorum ama diğer yüzlerini gördükçe temelinin bozuk olduğunu anlamak için Üniversite bitirip “ bilim adamı” olmaya gerek yok.

 

Lise çağındaki kızların, resmi üniformasını mini etek olarak belirleyen bir zihniyetin; Amacını, niyetini, fikrini, zikrini, alt yüzünü, üst yüzünü anlamayacak ne var? Kısaca, yemek, içmek, .çoğalmak ihtiyacı ile kıvranan ve sistemin kan ihtiyacını karşılayan kalabalık.

Böyle bir üniversiteden her türlü teknik eleman yetiştirir bunlardan bazılarını prof da yaparsınız. Adının önüne unvanda koyarsınız. Hatta ekranlara çıkartırsınız ve bilim adamı sıfatı ile bilim adına insanların zihin âlemini de yönlendiriliniz.  Ama bir  gün bakarsınız, bu  gün olduğu gibi beyin cerrahlarından doçentlere kadar bir çok bilim adamının  insanları  soymak devleti dolandırmak suçu ile  karşınıza çıkacaktır. Satısını ben unuttum bu  suçlardan tutuklananların.

Nerde o padişahları dize getiren hukukçular.  Fatih sultan Mehmet

Han^ı yargılayan meşhur Kadı. Yıldırım Beyazıt’ın şahitliğini kabul etmeyen Kadı Molla.

Ey hukuk ey bilim ey asalet ve haysiyet nereye saklandın.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank