content

ikradan-mahyaya-aydinlanma

17 Haz

Gençlere Sesleniş!

“Evladı Fatihan, Asım’ın Nesli, Yeni Nesil, Yeni Ümit, Geleceğin Manevi Mimarı” gençler.
SİZ; bizim gözümüzde fer, yüzümüzde aksınız!...
BİZ elekten geçmiş un, SİZ henüz başaksınız!...
SİZ; bir heyecan mermerinden yontula yontula şekillenen eserimiz; BİZ’den bir parça, bizden bir iz… SEN’i bir Türkmen kilimi gibi desen desen işledik, suçlu iken önüne düşen saklı yüzler kadar, kinle hançerleşen donuk yüzler bizim eserimiz… SEN’in yüceliğin gururumuz, perişanlığın utancımızdır…
BİZ Anadolu yaylalarında esen rüzgâr, SİZ burçlarda dalgalanan Bayraksınız!...
Yakın tarihe kadar siyasi ve kültürel yaraların acısıyla kendi haline bırakılan neslimizi, özünü döndürmenin çarelerini bulmalıyız… Onları bir dağ rüzgârı gibi şekil bulana kadar içimizde hapsetmemiz daha uygundur…

Gençlik, bizim ebediyete kadar sürecek sancımızdır… Onlara ölçü biz olacağımızı göre; yarın yanlışlıklarına kızmak yerine, önce kendimize bir çekidüzen vermemiz gerekir… Vicdanlarımızda önce kendimizi sorguya çekelim ki, yarın onlardan hesap sormaya yüzümüz olsun… Bugün biz dostça el sıkışalım ki, yarın onlar kardeşçe kucaklaşabilsinler… Onlara gerçekten saygıdeğer büyükler olalım ki, gelecekte elimizi öperken tiksinmesinler…Vatan ateşiyle pişmemiş yüreklerdeki hürriyet, zincirleşmiş esaretlerden daha vahim sonuçlar doğurabilir.. Onları mukaddes bir görev  heyecanı içinde bağrımıza basmamız, işlememiz, şekillendirmemiz, iman’i esasları aşı yapmamız gerekir… Milli ve manevi değerlerden yoksun bir nesilde; fedâkârlık yerine hainlik duyguları daha ağır basar, Bedenleri gelişirken, ruhların cüce kalması; yarasalar misali kendi kendimizi ve geleceğimizi gecelere mahkûm etmek olur…
“Siz gözünü kıskançlık bürüyen, nefretine yenik düşen ve hiç düşünmeden kardeşini öldüren Kabil değil, “Sen beni öldürmek için bana elini uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim.”  diyen Habil olacak, en büyük cihadın kişinin kendi nefsiyle mücadelesi olduğunu yaşayarak ortaya koyacaksınız.

Sen İsmail olacaksın. Canını tereddütsüz Allah yoluna kurban edecek kadar gözü pek ve teslimiyetli; “Babacığım emrolunduğun şeyi yap” diyecek kadar anne-babaya itaatkâr ve hürmetli; “şüphesiz beni sabredenlerden bulacaksın”  duruşuyla azimli ve kararlı bir kul olacaksın.

Sen Yusuf olacaksın. Dünyanın bütün gayr-i meşru arzuları önünüzde arz-ı endam etse dönüp bakmayan, “ben Allah’a sığınırım”  diyerek edep ve iffetine sahip çıkan olacaksın.
Sen mâbeddeki Meryem olacaksın. Musibet ve imtihanın en ağırından geçse de iman ve sadakatinden geçmeyen, Allah’a itimadı sarsılmayan onurlu gençler olacaksın.

Düşmanlıkları dostluk ve kardeşliğe, kin ve nefretleri merhamet ve muhabbete, ayrılık ve tefrikaları birlik ve beraberliğe dönüştüren siz olacaksınız.
Sen anne-babasının amel defterini kıyamete dek kapatmayan, arkalarından hayır dualarla yâd ettiren sâlih evlatlar olacaksın.

Gençler!
Kutsi değerlerden, mekânlardan, ilimlerden aldığınız ruh ve ilhamla, iman ve cesaretle Yüce Mevla’nın; “Onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.  methine mazhar olan, bugünün Ashâb-ı Kehf’i, ilim ve irfanıyla Ashab-ı Sûffâ’sı siz olacaksınız. İslam dünyasında akan gözyaşına mendil, açılan yaralara merhem olacak, ümmet-i Muhammed’in yüzünü siz güldüreceksiniz.”
Her ezanla şerefelerden dökülen nûr yüreklere inmeli. Ruh, Yunus ilahileri ile beslenmeli, damarlar iman ateşiyle tutuşmalıdır… Asım’ın nesli; Ayvaz’la Çamlıbel’i, Dadaloğlu ile Torosları gezmeli, bir koca derviş gibi doğruluğun peşinde sürüklenmelidir…  Hazar’ın suyunda, Kafkas rüzgarlarında serinlemeli, Kerkük, Afganistan, Türkmenistan türkülerinden içinden bir şeyler kopmalı, kırılmalı, ezilmelidir… Sınırlarımızın kanla örülmüş çizgisi hafızanda bir nakış, Tuna, yüreğinde delidolu akış olmalıdır… Orhun’dan Selimiye’ye, Ergenekon’dan Kore’ye kadar san’at ve kandan işlenmiş destanların manzumesi her doğan günle yeniden hissedilmeli, yeniden yaşanmalı, Büyük Cihan İmparatorlu, düşlerinde yeniden kurulmalı, Ulubatlı Hasan, İstanbul surlarında tekrar tekrar vurulmalı, damar kanın ateşiyle kavrulmalı, boşalmalı-dolmalıdır… Eğer Asım’ın neslini verimli topraklardan esirgersek; yarın çiçeklere gülümseyen baharlar yerine, ucu kanlı hançerleriyle sırıtan fırtınalar yaşarız… SEN bunlara hazır mısın, bu duygulara sahip misin, yeniden büyük Türkiye’yi imar etmek için ne duruyorsun kardeşim?...
Geleceğin mimarı, ümidimiz, “Genç adam”, “Asım’ın nesli”, Ecdadın miraslarının bekçisi, son karakol gençlikten bahsedip, gençliğe seslendiğimiz zaman; hayatını gençlik için veren ve zindanlarda çürüyen, hocam, üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Gençliğe Hitabesi”ni hatırlatmamak mümkün mü?.. Bazı bölümleri, onun kaleminden aktaralım:
Bir gençlik, bir gençlik bir gençlik…
(Zaman bendedir ve mekan bana emânettir) şuurunda bir gençlik…
Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvâcısı bir gençlik…
“Kim var?” diye seslenince, sağına ve soluna bakmadan fert fert (ben varım!) cevabını verici, her ferdi (Benim olmadığım yerde kimse yoktur) fikrini besleyici bir dâvâ ahlâkına kaynak bir gençlik…
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin; gerçek kahramanlık madeniyle sahtesini ayırt etmekte kuyumcu ustası bir gençlik.
Can verme liyakatini, canların an uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette strateji ve taktik sahibi bir gençlik…

GENÇ ADAM!...

Orada başıboş gezen kirliliğe rağmen Allah’ın ezelden temiz ve bulaşmaz yarattığı senden başka güvenimiz yoktur!...
Üstadın ve Ecdadın ruhlarını taciz etmeyen,kutlu müjdeler götüren, Fatihalar yollayan ümidimiz ve güvenimiz böyle bir gençliği gönülden selamlıyoruz…
Bugün BİZİM gençlikle ilgili en önemli meselemiz MİLLİ EĞİTİM’dir… Sağlıklı bir dille örülmüş şuurlu ve inançlı bir eğitim anlayışının ısrarla uygulanması vazgeçilmez bir zarurettir. Aksi halde Batı hayranı, taklitçi ve maymun iştahlı gençlik, geleceğin yeniden büyük Türkiye’sini meydana getiremeyecektir.
Kim olursa olsun, kimden gelirse gelsin, nasıl bir oyun ve tuzak hazırlanırsa hazırlansın: gençliğin yüzlerini kapatarak sokaklara dökenler, kan akıtanlar, kana susayanlar hesap vereceklerdir.

Türkiye bir “MİLLİ EĞİTİM SORUNU” ile karşı karşıya.. Millî olamayan bir eğitim ve sağlık politikası toplumlarında, gelecekten endişe edilir.
Bu projenin hedefe varması gerekir, vesile olanlara minnettarız.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank