content

04 Eki

FETÖ’nün Beli Kırıldı mı ve Yeni Hedefleri ne?

Son haftalarda 15 Temmuz'un bir benzerinin yapılabileceği dile getiriliyor. Ayrıca bürokrasi, siyaset ve adli teşkilatlarda FETÖ'cü temizliğinin gerektiği gibi yapılmadığı, bu nedenle soruşturma ve tutuklamaların pek de adil olmadığı yönünde eleştiriler geliyor. Bu tenkitler öyle bir hal aldı ki, neredeyse ‘tutuklananların hiç biri FETÖ'cü değil' noktasına doğru götürülmeye çalışılıyor. Burası son derece tehlikeli bir nokta!

Bir bedene mikrop girmişse, ilk yapılması gereken şey tedavi değil, teşhistir. Zira teşhis doğru değilse tedavi mümkün olamaz. Yanlış teşhisle yapılan tedavi, aksine mikrop için besin kaynağı olabilir.

Modern tıbba yönelik en büyük eleştiri, tedavide tevhidi bir yöntem yerine, mevzi işlerle uğraşması. Yani böbreğiniz hasta ise modern tıp bunun nedeniyle ilgilenmez. Kendince teşhis eder ve derhal tedaviye başlar. Oysa neden ortadan kaldırılmadan tedavi mümkün olamaz. Bu yüzden ömür boyu ilaç önerirler. Çoğu kez verilen ilaç belki böbreği teskin eder ama bu ya karaciğeri, ya dalağı, ya da mide vs'yi bozar.

Bugünkü FETÖ illeti konusunda da en büyük sorun teşhis yönü. Teşhis doğru yapılsa bile tedavi edecek kişiler ve tedavi de kullanılacak yöntemin doğruluğu da ayrı bir tartışma konusu.

FETÖ yapılanması tenya modeli bir örgütlenme. Kendini gizlemede ve bedenin/devletin en ücra noktasına gizlice erişme konusunda son derece mahir. Ayrıca FETÖ, MOSSAD'ın “sayanim” (yardımcılar) modelini uyguluyor. Bu asla göz ardı edilmemeli.

Kişinin FETÖ'cü olduğuna dair hiçbir delile ulaşamıyorsunuz. Ama kişi FETÖ'cü. Kripto FETÖ'cü falan da değil. Kriptodan da kripto. Bu kişi fanatik Kemalist, fanatik ülkücü, fanatik AK Partili, fanatik PKK'lı, şuurlu bir Müslüman(!) ve Erdoğan sevdalısı görünür. Akşama kadar FETÖ'ye küfreder yahut suya sabuna hiç dokunmaz. Bu durumda nasıl anlayacağız? Burada,

Bir: MİT ve diğer istihbarat birimlerine büyük iş düşüyor.

İki: Basiret ve feraset teşhisleri kapalı tutulan kanalların derhal açılması lazım.

Üç: İlmi sima ile bazı ehlinin malumu ilimlerden istifade şart. Sadece burada değil her konuda. Eski sarayların tecrübeleri bugünün insan ve devletlerinde yok.

Çok sessiz tipler ile övgüsü ve sövgüsü sırıtanlara aman dikkat! Tehlike yakınızda demek. Asabi kimseler genellikle içi dışı bir insanlardır. Genellikle bu tür kimseler FETÖ dâhil hiçbir örgüte alınmazlar. Ama bu da yegâne ölçü değil.

15 TEMMUZ TEKRARLAR MI?

Hayatta hiç şeyin bire bir tekrarı olmaz. Bu nedenle 15 Temmuz'un tekrarı olmayacak. Ancak taraftarlarının çözülmesini engellemek ve Türkiye'nin enerjisini tüketmek için farklı şekilde kalkışmaları hep düşünecekler. Başarırlar başaramazlar bu önemli değil. Önemli olan onların bu konuda kararlılığı ve ısrarı.

DP, AP ve ANAP'ta milletvekilliği yapmış olan Hasan Korkmazcan, Eski MHP'li ve ANAP milletvekili Yaşar Okuyan, eski jandarma subayı, Ergenekon zanlısı Hasan Atilla Uğur ve çeşitli emekli asker ve hâkim, akademisyenlerden oluşan bir parti ve başındaki her devirde ayaküstünde durmayı başaran sözce solcu, Kemalist, ulusalcı, Avrasyacı ya da bilinen şekliyle Kraliçe'ci zat, ekibi ve yayın organları 15 Temmuz'dan daha “çetin bir darbe yapılacak” şeklinde tezviratta bulunuyor.

Bu partinin genel başkan yardımcısı H. Atilla Uğur, manşet olmuş malum açıklamasında bir adım daha ileri giderek İngilizlerin siperde beklediğini, Kürt aşiretlere para akıtıldığını ileri sürdü. Ama hiç birinin delilini göster(e)medi.

Yaptığı şey doğrularla yanlışları boca edip, herkesin aklını karıştırmak ve iktidarı zafiyet içinde göstermekti. Bu partinin özellikle liderinin on yıllardır irtibatlı olduğu yapılar böyle olsun istiyor.

Öyle şeyler dile getirdiler ki, neredeyse Perinçek devleti ele geçirmiş hissiyatı oluşturuldu. Bu hasta bedenin moralini çökertme hareketinden farklı bir şey değildi. Bu durumda basiret ve feraset ehline düşen yegâne şey, haber getirenin meşrebi, aidiyeti, bu işten menfaati ve hedeflerini bilmek...

Hepimizin Nebe (haber) suresi ile Hucurat Suresinin ilk 10 ayetlerini iliklerimize kadar sindirmesi şart.

Uğur, yakında bir ikinci kalkışmadan söz ediyordu. Kendisi emekli bir jandarma subayı, dolayısıyla içeride hâlâ irtibatlı olduğu kişiler var demek ki... Kendisinden, korku yaymaya veya korku baronlarının işlerini kolaylaştırmaya dönük iddiasının delillerini merakla bekliyoruz.

KÜRT AŞİRETLER MESELESİ

Eski asker Uğur, Kürt aşiretlerinin borçlarının ödendiğini, aşiretlere büyük paralar aktarıldığını iddia etti. Elbette bu konuda savcılar kendisini çağırıp bilgi ve belge isteyecektir. Şayet böyle bir durum varsa (ki ihtimal dışı değil), bunun isim isim bilinmesi lazım. Aksi halde Kürt aşiretlerinin tümü birden zan altına girmiş olur.

Şurası bir gerçek ki, Kürt aşiretlerinin bir bölümü PKK'nın arkasında duruyor ve PKK'nın en önemli güç merkezlerinden biri durumundalar. Bir bölümü ise hiçbir zaman PKK'ya pirim vermeyip, aksine tüm güçleriyle PKK ile mücadele ettiler. Aynı şekilde aşiretlerinden bir bölümü FETÖ'yü destekliyor da olabilir. Desteğin devamı için para aktarılmış olması ihtimal dışı da değildir.

Biliyoruz ki Demirel, Ankara'da aşiret liderlerini toplamış, onlarla bazı meseleleri görüşmüştü ve Nokta Dergisi bunu kapak yapmıştı. Üstelik bu toplantıya katılanlardan bazıları çeşitli suçlardan dolayı aranan kişilerdi.

FETÖ'CÜLER DÜNYA SAVAŞI BEKLİYOR

1

FETÖ zanlısı tutuklu eski jandarma binbaşısı İsmail Aktaş, eşiyle görüşmesinde soruyor: Var mı bir gelişme?

Eşi: Hayır hiçbir gelişme yok ve umudumda kalmadı. Tek umudum kaldı; o da bütün dünya hazırlık yapıyor Kasım ayının 8'inden önce “3. Dünya Savaşı”nın çıkması.

Resmi rapora şu not eklenmiş: “Şahıslar arasında yapılan telefon görüşmesinde 8 Ekim 2016 tarihinden önce darbe yapılması ihtimalinin olabileceği ön görülmektedir.” (Not: Metnin üstü bölümünde 11. ay denilirken not bölümünde Ekim olarak yazılmıştır.)

Bu not doğru bir analiz değil. Çünkü yapının 12 Eylül, 15 Temmuz gibi bir fiili durumu oluşturma kapasiteleri yok. Ancak ordu içindeki farklı kliklerin hareketi olma ihtimali elbette yok değil. Fakat 15 Temmuz gerçeğini kimse göz ardı ederek hareket etmez.

KANLI EYLEMLERE DİKKAT

2Diğer yandan bizce FETÖ'cüler bundan sonra devletin en tepesinden başlamak üzere kanlı eylemler deneyebilir. Bu bilmedikleri, yapmadıkları ve beceremeyecekleri şeyler değil. En azından bunu akıllarından çıkarmış olamazlar. İnşaallah yanılıyoruzdur -ve bu sözlerim hiçbir bilgiye dayanmıyor- ses getirecek eylemleri düşünebilirler. Siyasiler, askerler, gazeteciler, iş adaları vs.

Beştepe başta olmak üzere herkesin zehirlenme tehlikesine karşı azami dikkat etmesi gerekiyor. Önemli kişiler sokaktan bir şey yiyip içmemeli. Beştepe'de çalışanlara dahi güvenilmemeli. El teması minimuma indirilmeli. Yiyecek içeceklerin analiz edilmesinin hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Bu tür suikastlarda biyoteknoloji ve nano teknoloji bir büyük silah olarak çıkar karşımıza.

Erdoğan'ın yiyip içtiklerinin temini eskiye oranla daha farklı ve sürekli değişen bir strateji ile yapılmalı. Hazırlık aile içinde olmalı. Mikrofonlara, imza föylerine, araç ve mekânların havalandırma ile filtre sistemlerine azami dikkat.

BU NASIL KARAR BÖYLE?

33

Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin, savcının iddianamesinin iadesine yönelik verdiği enteresan bir kararı var. Bu son derece tartışmalı bir karar. Mahkeme heyeti zanlının FETÖ'nün özel iç haberleşme yazılımı ByLock'u kullanmasını delil olarak kabul etmiyor. BM Güvenlik Konseyi'nin FETÖ'nün terör örgütü olup olmadığı yönünde kararını istiyor.

Hatırlanacağı üzere FETÖ lideri Gülen, ‘15 Temmuz'a yönelik Darbe İddialarını Uluslararası Komisyon Araştırsın' diye birkaç kez çağrı yapmıştı. Kararla birlikte düşünüldüğünde, işin bu boyutu daha ilginçleşiyor değil mi?

Bir de hâkimler savcıya, örgütün kurucuları, amacı, stratejisi, eylemleri, Türkiye'de ve Türkiye dışında Türk vatandaşlarına ya da TC kurum ve kuruluşlarına karşı gerçekleştirdiği eylem ve faaliyetlerin bulunup bulunmadığını soruyor.

MİT Müsteşarına yönelik saldırı, 17/25 Aralık, MİT tırları ve 15 Temmuz yaşanmamış olsa hâkimlerin talepleri aslında son derece hukuki olabilir. Ancak dağdaki çobanın bile her şeyi bildiği bunca gerçeğe rağmen bu karar metninin iyi niyetli olduğunu söylemek güç.

Bu heyet Mars'tan geçici görevle geldi ise bir diyeceğimiz yok. Öyle değilse durum birden “sulandırmaya” girer ki, zaten gelen haberlere göre kararda imzası bulunanlar hakkında soruşturma açılmış.

İLAHİ ADALET BEKLEMEMELİ

FETÖ operasyonları konusunda hata yapıldığı tezviratı gün geçtikçe artıyor. İşlemlerde hata olmuş mudur? Elbette vardır. Diyelim ki 100 bin kişi hakkında işlem yapılmış olsun ve bunlardan 5 bini hatalı olsun. Bu yüzde 5 hata demektir. 5 bin sayısı oldukça büyük ama buna rağmen 95 bin doğrunun gölgelenmesi daha büyük bir hata. Burada ilahi adaletten ve günahsız insanların muhakeme yapmasından söz etmiyoruz. Keşke hiç biri olmasa ama insan malzememiz bu.

Kaldı ki bu yaygarayı koparanların önemli bir bölümü FETÖ'cü olabilir. Tuzağına düşmemeli. 95 bini de şaibeli hale getirmek istemeleri kendi politikaları açısından doğru. Bu tezvirata CHP'yi de eklediğimizde, FETÖ'cülerin CHP'ye sığınarak aklanması gibi bir riskle karşı karşıya kalırız ve sanırım kaldık bile.

Hataların telafi edilmesi için gürültü yapılmadan herkes bilgi ve belgesini güvenilir adli ve idari makamlara ulaştırmalı. Mevcut sistem ve bürokrasi ile daha iyisinin mümkün olmadığını ve bürokrasi kanserinin başımıza açtıklarını, aslında FETÖ'nün bir bürokrasi ürünü olduğuna, müteakip yazılarda devam edelim inşaallah.

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank