content

02 Şub

Fenerin Işığında İktidar ve Yargı İlişkisi

Deniz Feneri Davası, bu hükümetin ayağında bir prangadır!
Hemen itiraz etmeyin, “yargı bağımsızdır” diye.

Ben bir yurttaşım, olanlara bakıyor, anlamaya çalışıyorum.

Bir faniyim; yönetenler ile yönetilenlerin faniliğini biliyorum.
Ama bu yönetenler kesiminin epeyi bir kısmı, bu konunun eğitiminin içinden gelmelerine rağmen, nedense faniliklerini unutuyorlar.
Dünya nimetleri…
Ve nefis…
Başka ne diyeyim ki?

Bağımsız yargı…
Tamam!
Ama biri bana 3 yıldır daha iddianamesi hazırlanmamış Deniz Feneri Davasının, bir dönem davaya bakan ve sonra görevden alınan savcıları için jet hızıyla iddianame hazırlanmasını izah etsin.
İzah etsin ve sonra da desin ki; yargı bağımsızdır.

Bir yurttaşım, olanlara bakıyor, anlamaya çalışıyorum.
Deniz Feneri Davasına bakan üç savcı görevden alındı.
Gerekçe; evrakta tahrifat vs.
Ama o savcıların araştırmaları bir, belki birkaç kapının önüne gelmişti.
Hatırlayınız eski İç İşleri Bakanı Atalay’ın özel kalem müdürünün zanlılara telefon ihbarını.
O savcılar bir kapıya gelmişlerdi.
Kapıyı çalacaklarken görevden alındılar.
Evrakta tahrifat, öyle mi?
Velev ki böyle, istenen ceza 3 yıl ile 11 yıl arası hapis!

Bağımsız yargı…
Tamam!
Ne demişti Deniz Feneri’nin Almanya ayağındaki yargılamada bulunan savcı; asıl suçlular Türkiye’de!
Peki, bunu geçelim; öyle ya, savcı Alman! Bize gıcık olabilir.
Başbakan da Alman Vakıflarına gıcık.
Sahi ne oldu bu Alman Vakıfları meselesi?
Bir Deniz Feneri misillemesi miydi?
Başbakanının sesi soluğu kesildi.

Bir yurttaşım, olanlara bakıyor ve anlamaya çalışıyorum.
Deniz Feneri Davasının zanlıları geziyorlar, ama bir dönem davaya bakan savcıları sanık sandalyesine oturtuluyor!
KCK davaları için görüş belirten hükümetin kimi üyeleri; sıra Deniz Feneri Davasına gelince, yargı bağımsız, biz karışmayız oluyor öyle mi?
Mesela KCK operasyonu ile tutuklanan Prof. Büşra Ersanlı için dâhiyane açıklamalar yapan hükümetin ‘entelektüel ve kültürlü bakanı’ İdris Naim Şahin’den, Deniz Feneri’nin ‘fedakâr nöbetçileri’ için de bir açıklama yapmasını bekleme hakkına sahip değil miyiz?

Deniz Feneri Davasının Türkiye’deki seyrine baktığımda, bir sorun olduğunu düşünüyorum.
Çözüleceği yerde çözümsüzlüğe götürülen, çözüm yolları tıkanan, savsaklanan, ipe un serilen bir süreç oluşturulmuş durumda.
Savcılar hakkındaki yargılama talebinin bizatihi yargının kendisi için bir gözdağı olduğu, bir ayar verme olduğunu düşünüyorum.

Davanın zanlılarının ceza alması, almaması hususu elbette yargının işi.
Fakat davanın yargı sürecindeki olanlarına baktığımda, adaletin uygulanacağı beklentimi çoktan yitirdim!

Deniz Feneri, özgün bir dava.
Özgünlüğü, davada yargılanan şahıslarla hükümet çevrelerinin tanışıklıkları ve derneğin kapsama alanıyla AKP’nin aktif siyasal alanının kesişmesinden ileri gelmektedir. Bu bir suç değildir ve toplumsal, siyasal hayatın gereği olarak da normaldir.
Ancak normal olmayan ise, bu özgünlüğün yargı katında aldığı biçimlerdir.

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve şu soruyu sorun: Deniz Feneri’nde her ne olmuşsa, bunu siz sıradan yurttaşlar yapsa ve yargılansaydınız, dava aynı seyri mi izlerdi?
Bu soru, Deniz Feneri Davasının hükümetin ayağında bir pranga olduğunun işaretidir.
Artık bu saatten sonra davanın zanlıları beraat bile etseler, o pranga AKP’nin ayağından çözülmeyecek!
Devletin vicdanı olmaz ama toplumun vicdanı vardır.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank