content

22 Oca

Ecdadımız Lafazanlığının Sefaleti

“Muhteşem Yüzyıl”, sen ne muhteşemmişsin!
Bir başladın, pir başladın; ortalığı, ecdadımıza laf söyletmeyiz gibi garip bir iddia sardı.

Ecdat, Arapça bir kelime olup, ceddin çoğuludur ve dedeler, atalar anlamına gelir.
Ecdadımız deyince daha baştan bir ırkı kastediyorsun. Ecdat, bir kan bağını, soy bağını gerekli kılar ki, bunun adı ırktır. Ecdatçılık yapmanın adı da, ırkçılıktır. Haydi, Türkçüleri anladık da, İslam dininin bırakın ırkçılığı dışlamasını, üstelik ona karşı bir duruş da sergilediğini söyleyip de, diğer yandan ecdat lafazanlığının sefaletine düşenlere ne diyeceğiz?
Ecdat yerine tarihi şahsiyetlerimize denilse daha doğru olur.

“Muhteşem Yüzyıl” dizisi de eleştirilmeli, başka film, kitap, sanat eserleri de. Fakat laf olsun, torba dolsun cinsinden değil.

Şu sıralar AKP’li belediyelerin kültürel faaliyetler adı altında düzenledikleri etkinliklerde tarihçi olmamasına rağmen tarihçi diye sunulan bir isim var: Mustafa Armağan. Örnek olsun diye söylüyorum; televizyondaki bir programda rast geldim. Daha sözü alır almaz ecdadımıza laf söylüyorlar, iftira atıyorlar, buna izin verilmemeli mealinde laflar etmeye başladı.

Açıkçası, programı izlemedim. Konunun uzmanı olmayan kişileri televizyona çıkarıp tartıştırarak reyting elde etmeye çalışmanın basitlikleri bunlar. Bakın şu sıralar, tarihçiler dışında neredeyse herkes, Muhteşem Yüzyıl dizisini tartışıyor. Elbette herkesin söyleyeceği bir şeyleri olabilir. Buna itiraz edilemez ve fikir beyan etme, söz söyleme özgürlüğü kısıtlanamaz! Tamam da, madem tarihi bir dönem tartışılıyor; tarih ve sanat alanında entelektüel düzeyde söz söyleyebilecekleri de çıkarın ekrana. Bir yerde rastladım, yine aynı konuda Bedri Baykam’ı çıkarmışlardı. Bu konuda Bedri Baykam’dan ne öğreneceğim ben? Hiçbir şey!

Mustafa Armağan ve onun gibilerden ne öğreneceğim? Bir yığın yalan yanlış şey!
Neden mi? Çünkü tarihi yaşanmışlıklarla ilgisi olmayan ve ideolojik formasyonuna uygun olarak yarattığı muhayyilesini bize tarih diye sunuyor. Kemalist tarihçiler de aynı yolu izleyerek bize hayali ve yalan yanlış bir tarih sunuyorlar. Bu her iki ucun bir diğer ortak noktası ise, kendilerince bir dokunulmaz alan ve kendi kutsalları üzerinden tabu yaratmalarıdır.

Osmanlıcılar Osmanlı tarihiyle, Cumhuriyetçiler de eski Türk tarihiyle övünüp dururlar. Sonra bunları biraya getirerek bir Türk-İslamcı bir sentez oluşturulmaya çalışıldı. Sonuçta ortaya övünmekten öteye gidemeyen Türkçü Müslümanlar çıktı!

Yeni nesil tarihçilerimizden Hakan Erdem (“Tarihlenk” adında harika bir kitabı var), Türkiye’de tarih yazımının gelişkin olmamasını, şanlı tarih övünmelerine bağlıyor. Çünkü tarihle övünmek ve şanlı tarihimiz söylemi, daha baştan bir tabu yaratıyor. O zaman, o alanda bilimsel bir araştırma, gelişme sağlanabilir mi? Sağlanamaz! Olsa olsa işte bugünkü gibi afakî nutuklar atılır, yalanlarla dolu bir körlüğün içinde debelenip durulur; yok Kanuni şöyleydi, yok Atatürk böyleydi, ecdadımıza laf söyletmeyiz vs.

Sahi, sizin ecdadınız kim?
Fatih Sultan Mehmed mi, kellesini vurdurduğu Çandarlı Halil Paşa mı?
Mithat Paşa mı, yoksa onu Taif’te boğduran II. Abdülhamit mi?
Osmanlı’nın baş belası ve 90 bin askerin göz göre göre donmasına neden olan Enver Paşa mı, yoksa onun III. Ordu komutanlığından aldığı Ahmet İzzet Paşa mı?
1915’te Ermenileri kıtır kıtır kesen Bahaddin Şakir mi, yoksa Halep Valisi Celal Bey mi?
Nemrut Mustafa Paşa mı, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal mi?
Sultan Vahdettin mi, Mustafa Kemal mi?
İzmir Suikastı davasıyla asılanlar mı, yoksa M. Kemal ve ekibi mi?
Sahi, sizin ecdadınız kim?
Haydi, söyleyin kim sizin ecdadınız?

Hem size bir şey söyleyeyim mi? En fazla 5 kuşak öncesine kadar ecdadını ancak bilebilen bir toplum da ecdat lafını yapmak, ne gülünç değil mi? Hem ecdat bu kadar önemli mi? Fazla kurcalamayın, bir tarafınız bir Rum’a, Slav’a, Arap’a dayanabilir. Aman Türklüğünüze halel gelmesin! Yalnız sizler kırmızı kanlısınız değil mi? Sefalet dediğim bu işte.

Kategorize etmeyi, toptancılığı, kurguları, ezberi, nutukları ve bilcümle kahvehane dedikodularını siz tarih mi sanıyorsunuz?

Tarihte at koşturmaya çalışacağınıza (tarihi sefaletin içinde debeleneceğinize) gidin Veli Efendi’de koşan atları izleyin.

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank