content Eşref Zeki PARLAK İstanbul/Üsküdar doğumlu olup memleketi Trabzon/OF'dur. Okan Üniversite İçmimarlık lisans eğitimini almaktadır. Lisans programının ilk senesinde İçmimarlık Bölümü Öğrenci Temsilcisi seçilip hemen ardından yapılan Fakülte Temsilciliğinde Okan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Başkanı olmuştur. Bilgi yelpazesinin geniş olmasına önem vererek her konuda araştırmalarına devam etmektedir. Özellikle insan psikolojisi üzerine 2002 yılından beri araştırmalar yapmaktadır. Bunun yanında felsefe, siyaset, bilim ve dini alanlarda kapsamlı araştırmaları bulunmaktadır. Geniş bir kitap arşivi bulunmakla birlikte güzel konuşma sanatı üzerine kendisini çeşitli kaynaklardan geliştirmiştir/geliştirmeye devam etmektedir. 7 Eylül 2008'de Türk İç Mimarlar Grubu'nu kurmuştur. Kısa süre içinde 4000'i aşkın üyesiyle Türkiye'nin en büyük ve en kapsamlı içmimarlık grubunu(Türk İç Mimarlar Grubu) kurmuştur. Birçok dernek ve klüpte üyeliği bulunmakla beraber Ataşehir Trabzonlular Derneği'nin kurucu üyelerindendir. Alanında ün yapmış sanat hocalarıyla çeşitli sanatsal aktivitelerde bulunmaktadır. Bunun yanında çeşitli gazeteci, köşe yazarlarıyla araştırmalarda bulunmaktadır. Yabancı dil olarak İngilizce bilmektedir. Eşref Zeki PARLAK
03 Nis

Dokuzuncu Haçlı Seferi

Gizli yürütülen Dokuzuncu Haçlı Seferi hakkında önemli bilgiler, Libya'daki olaylar ve NATO harekatı hakkında derinlemesine değerlendirmeler, Süheyl Batum'un ve CHP'nin başörtüsü polemiğine cevaplar ve önemli bilgiler.Türkiye...

Dünyanın konuştuğu, dünyanın örnek aldığı, dünyanın imrendiği ülke.

Gelişen, güçlenen, kötülere korku salıp, adaletin yanında yer alan ülke.

Müslümanlara kötü gözle bakıldığında, Türkiye'ye bakılıp Müslümanlığa imrendiren ülke...

***

DOKUZUNCU HAÇLI SEFERİ

Batı ülkelerinin gizli şekilde devam eden operasyonun adı Dokuzuncu Haçlı Seferidir.

Irak'ın işgali,

Afganistan'ın halen daha Ladin bahanesi ile bombalanıp yağmalanması,

Gizli teşkilatların tetiklediği isyanlar,

ABD'nin gizli Arabistan hakimiyeti,

Filistin'e düzenlenen Haçlı ve Siyonist harekatlar,

Ermenistan'ın Azerbaycan gerginliği ve ara çatışmalar,

Mısır'a karşı yapılan baskılar ve Siyonist diktası,

Rusların Çeçenistan’a saldırıları,

PKK ve PJAK ile süre gelen TÜRKİYE ve İRAN saldırıları...

Yukarıda, şuan için aklıma gelen birkaç örneği sizlere arz ederek olayları değerlendirmenizde yardımcı olmak istedim.

Yukarıdaki örneklerde de gördüğünüz gibi saldıranlar hep haçlı ürünüsaldırı ve baskın yiyenler ise hep Müslüman bir ülke...

Neden acaba Hristiyan bir ülke başka bir hristiyan olan ülke ile savaşmıyor? Derdimiz kimseyi birbirine düşürmek ya da savaş çıkartıp, fitnecilik fesatçılık yapmak değil. Derdimiz sadece neden baskıların sürekli Müslüman ülkeler üzerine olduğudur.

Kimi zaman bu saldırılar çeşitli bahaneler sürülerek Irak ve Afganistan'a gerçekleşti,

Kimi zamanlar isyana teşvik ve derin yapılanmalarla kontrol sağlandı,

Kimi zaman çeşitli örgütler kurularak sürekli zorbalıklar ve saldırılar gerçekleştirildi...

En son Libya'ya dünyanın gizli baron teşkilatının elemanı oturtularak Libya'ya girildi...

Şimdi ise İran'a karşı yapılması planlanan operasyonlar değerlendiriliyor.

Türkiye'ye sürekli bir baskı uygulanıp sürekli derin yapılanma ve teşkilatlarla önüne engel koyulmak isteniyor.

Kısacası gözüktüğü gibi sürekli Müslüman ülkelere karşı geçmişten bu yana alıp-verilemeyen bir sıkıntı mevcut.

Tüm Müslüman ülkelere karşı geçmişten bu yana uygulanan gizli faaliyetler bazı zamanlarda savaşla uygulansa da, Türkiye ve İran gibi güçlü Müslüman ülkelere farklı bir strateji uygulanmıştır.

Ayrıca siyonist harekat ile haçlı harekatı, menfaatler çerçevesinde birlik durumundadır.

Bu birleşmenin en büyük nedeni ise TÜRKİYE ve İRAN'DIR.

Türkiye ile İran karşı çeşitli alternatif planlar bulunsa da bu iki ülke karşı karşıya getirilmeye çalışılacaktır.

Aslında bu konu çok kapsamlı bir konu. Her olayı, her tabloyu farklı ele alıp sıra sıra değerlendirilmesi gerekir...

Ama ben kısaca 3 konuya değinmek istiyorum:

-Birinci olarak Türkiye konusuna değinmek ve değerlendirmek istiyorum:

Türkiye'ye karşı haçlı savaşı derin yapılanmalar ile yürütülüyor. Öte yandan yürütülen çok önemli bir savaş daha var. Bu savaş datapınakçılar tarafından gerçekleştiriliyor.

Geçmişten bu yana açıkça yapılan haçlı seferleri başarıya ulaşamamış, ulaşmış olanlar ise kısa bir süre sonra niteliğini kaybetmişti.

Bu sefer güçlenen ve geçmişten bu yana haçlı takımının üzerinde büyük bir etki bırakan Türkiye'deki haçlı seferleri, derin teşkilatlanmalar ile sürdürülüyor.

Şuanda bu savaşın en büyük ve derin kolları sizlere önceden bahsettiğim gibi DERNEK VE VAKIFLARDIR!

Hem tapınakçı kanatlar hem de illegal örgütlerin gizli faaliyetleri dernek ve vakıflar kullanılarak gerçekleştiriliyor...

-İkinci konu ise İran konusu:

İran da haçlı seferinin açıktan yürütülemeyeceği ülkelerden bir diğeri. İran hem güçlü, hem de oynanan oyunların çoğunun farkında olan bir ülke. Tek hatası ise kendisine çok fazla olan özgüveni...

Türkiye'ye uygulanan stratejinin bir benzeri de İran'a uygulanıyor.

Türkiye ile İran'ın karşı karşıya getirilmesi planının farkında olan İran, sürekli Türklerin kendilerinin kardeşleri olduğunu ifade ediyor.

Bu kardeşlik ise Türkiye'de derin teşkilatlanmalar tarafından kötü ve nahoş olarak gösterilmeye çalışılıyor.

Öyle ya, zaten bizim din kardeşlerimizle birlikte olmamız hep sorun olmuştur...

İran konusunda Türkiye ortak projeler gerçekleştirmeli ve hem Türkiye hem de İran oynanan bu oyunlarda adımlarını çok dikkatli atmalıdır

-Ele almak istediğim üçüncü konu ise Ermeni Soykırımı iddiasıdır.

Belki de dünyanın gündeminde en önemli konudur. Çünkü altında yatan niyet; başlatılmak istenen büyük savaşın kıvılcımının bu konu olaması ihtimalidir.

Her ne kadar Ermenistan ile aralar düzeltilmeye çalışılsa da, Ermenistan batı egomanyası altına girmiş bir piyon durumundadır. Batı ülkelerinin bahanesinin adı Ermenistan'dır.

Özellikle Avrupa Birliğinin bir haçlı kulübü olması ve Türkiye'nin bu gruba dahil edilmesinin imkansız olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.Nitekim Fransa ve birçok ülke yöneticisi bunu açıkça beyan etmişti.

Bu yüzden yakın gelecekte büyük sorunların bizleri beklediğini düşünüyorum...

***

LİBYA'DAKİ OLAYLAR VE NATO HAREKATI

Libya'daki olaylardan ötürü birçok masum insan hayatını kaybetmeye devam ediyor.

Bu acı tablo hem Libya hem de bazı diğer ülkelerde yaşanmaya devam ederken NATO'nun Libya'ya müdahalesine biraz değinmemizde fayda olacağını düşünüyorum...

Libya'da olaylar yaşanırken Kaddafi'nin tutumunu eleştiren ABD yönetimi, Libya'ya her türlü müdahaleyi değerlendirdiklerini söylemişti.

Fakat buradaki detay, ABD yönetimi kendi askerini değil, bu müdahale için NATO gücünü kullanacaktı.

ABD'nin kendi gücünü dünyaya lanse etmesi ve tehditvari açıklamalarını dünya basınına duyurması tamamen stratejik bir harekat olarak değerlendirilmeli. Halbuki ABD kendi gücünü adına değil değil, NATO'da yer alan tüm ülkeler adına konuşmalıydı.

Bu durumda Libya'ya NATO'dan ziyade Amerika'nın emri ile müdahale edilmiş oldu.

Gelişen bu olaylar her ne kadar ABD'nin lehine gözükse de en büyük kârı Türkiye kapmış oldu.

Türkiye'nin hem vurucu görevde bulunmayarak, hem de komuta yerinin İzmir olarak belirlenmesi ile TÜRK iradesini ortaya koymuş oldu.

Değişen dünya düzeninde Türkiye'nin konumunun değişimi ve etkisi bir kez daha anlaşılmış oldu...

***

SÜHEYL BATUM ve CHP'NİN BAŞÖRTÜSÜ AÇILIMI

CHP'nin yeni stratejisinde, cenazelerde kadın adaylarına yanlarında başlarını örtmek için fular taşıması var.

Öte yandan Batum’un Cumhuriyet Gazetesi’ne önceki gün verdiği röportajda“Dinin emrediyor’ diyerek takmayacaksın” açıklamasında bulundu.

CHP’nin yeni anayasa çalışmalarını yürüten Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum’un, başörtüsüyle ilgili yaptığı “Üniversitelerde, başkalarının hak ve özgürlüklerine karşı olmamak, laik devlet esasına aykırı olmamak ve kamu düzenine aykırı olmamak koşuluyla moda olarak baş örtülebilir”açıklaması büyük tepki topladı.

CHP özellikle "başörtü" lafını telaffuz etmekten kaçınıyor. Bunun nedenini her ne kadar biliyor ve görüyor olsak da bunu kabul etmek istemeyen fanatik CHP taraftarları olayları ÇAKMA ATATÜRK İLKELERİ ile değerlendiriyor. Halbuki ilkelerin Atatürk ile alakası yok...

Çakma MASON LAİKLİĞİ'nin süre gelimi olan CHP anlayışı Atatürk'ün laiklik anlayışından çok uzak bir noktada duruyor.

CHP'nin günümüzdeki kimliği Atatürk'ün CHP'ye verdiği kimlikten çok uzak bir şekilde MASON kimliğini taşıyor.

Nitekim Süheyl BATUM bunu çok çok iyi bilir!..

Hem tüm herkesi kucaklayan bir partiden bahsedilecek hem de başörtülüler ve dinini yaşayanlar bu kucaklamanın dışında tutulacaklar...

Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Başörtüsü konusunu sürekli gündemde tutarak dini siyasete eyalet etmek isteyenler açıkça ortadadır.

Atatürk'ün laiklik kavramı hakkında "Laiklik yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. [Fakat] Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyetini tekeffül etmek demektir. Ona göre düzeltiniz!" yazısını sizinle "Suçsuz Suçlu 'Türkiye'" başlıklı yazım ile detaylı bir şekilde paylaşmıştım.

***

DİPNOTLARIM:

Her insanımızın bu oyun hakkında bilgisi olması gerekiyor. Tüm okuyucularımdan ricam bu oyunun herkes tarafından bilinmesini sağlayarak, bu yazıyı ulaştırabildiğiniz tüm herkese ulaştırmasıdır.

Bu yazı bu kadarla kalmayacaktır. Çeşitli araştırmalar devam etmektedir.

İlk defa böyle bir talebimin olmasının arkasındaki önemi sizler de çok iyi anlıyorsunuzdur.

Ayrıca herkesin kesinlikle bilmesi gerektiği diğer bir konu oluşturulan gizli tapınak savaşçıları hakkında bilgisi olması gerektiğini düşünüyorum.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank