content
30 Tem

Doğum Gününde

Doğum Gününde

Kış uzun sürmüştü. İlkbahar gelmeye nazlanıyordu. Davetsiz bir misafir gibi birden bastıran yağmura hazırlıksız yakalanıyordu insanlar. Günün yarısı yazı beklerken diğer yarısı kışı bırakmak istemiyordu. Bu yıl İlkbahar kendi kişiliğini sergileyemeyecekti anlaşılan. Ağaçlar beyaz, pembe, mor çiçekleriyle doyasıya salınamadan yeşile bürünüvermişlerdi. Birden çıkan fırtına, rüzgâr, aniden bastıran yağmurlar doğanın da dengesini bozmuştu. Bir gün öncesinden havanın nasıl olacağını kestirmek çok zordu. Televizyon kanallarının en çok izlenen programı hava durumu olmuştu. Zorlu bir kışın ardından insanlar artık kendilerini açık havaya doğanın kucağına, mehtaplı gecelerin koynuna bırakmak istiyorlardı. Düğünler, davetler, doğum günü partileri için rezervasyonlar aylar öncesinden yapılmıştı. Kimsenin hiçbir aksiliğe tahammülü yoktu.

Güneş henüz batmıştı. Günlerden beri ilk defa gökyüzü karanlık gri yüzünü saklamıştı. Yıldızlar gökyüzündeki yerlerine birer birer yerleşirken dünyaya da göz kırpmayı ihmal etmiyorlardı sanki. Gün geceyle kucaklaşmaya hazırlanıyordu. Alaca karanlık tatlı serin bir rüzgârı ağaçların arkasına saklıyordu. Davetliler de yavaş yavaş gelmeye başlamışlardı. Kulübün kapısından; prenses edasıyla salınarak girdi genç kız. Upuzun sarı saçlarının gizlediği geniş omuzlarına ince bir askıyla tutuşturulmuş beyaz elbisesinin altından sütun gibi uzanan bacaklarını bileklerinden kavrayan uzun topuklu ayakkabısıyla sekerek geldi bahçeye.  Ardından o prensesi korumakla görevlendirilmiş gibi; O’na yetişmeye çalışan delikanlı da şıklıkta geri kalmamıştı. Siyah smokini içinde emanet gibi dursa da o geceye yakışır giyinmişti. Ağaçlar altına büyük bir ustalıkla yerleştirilmiş masaları fenerler aydınlatıyordu. Bahçe renkli ışıklar ve balonlarla süslenmişti. İki kardeş önceden gelen davetlilerin bulunduğu masaları tek tek dolaştıktan sonra yeni gelen misafirleri karşılamak üzere bahçe kapısında gözüktüler. Şıklık ve gösterişte kimse birbirinden geri kalmıyordu o gece. Davetli hanımlar, beyler neleri varsa takıp, takıştırıp, giyinip kuşanıp gelmişlerdi. Yüzlerindeki mutluluk maskesinin perdelediği kibarlıkla sarılıp öpüşüyorlardı.  Davetliler, iri iri harflerle lüks mağazaların isimleri yazılmış torbalar içinde çok pahalı olduğu belli hediyeler getirmişlerdi.

Müzisyenler bahçedeki yerlerine yerleşmişlerdi. 1960 ların, 70 lerin özlemi esmeye başlamıştı. Garsonlar ellerinde tepsilerle girip çıkıyor masaları donatıyorlardı. Mezeler, salatalar yaldızlı tabaklarla servis yapılmıştı.  Davet başlamıştı da neyi kutluyorlardı o henüz belli olmuyordu.

Kulübün önünde duran siyah son model bir arabanın arka kapısı şoförü tarafından açıldı. Orta yaşını çoktan geçmiş olmasına rağmen hala bakımlı güzel ve otorite olduğu ilk bakışta anlaşılan hanımefendi aceleci tavırlarla inerek kulübün kapısına yöneldi. Oldukça sinirli görünüyordu. Yüzü asık, kaşları çatık mutsuz ifadesiyle cep telefonunu kulağından uzaklaştırıp, çantasına yerleştirdi. Bir şeyler yolunda gitmiyordu. Oysa mutlu görünmek için çabaladığı belliydi. Beyaz dar mini eteğinin üzerine, göğüslerini bastıran, beyaz dar bir ceket giymişti. İçindeki bluz ceketin göğüs dekoltesini kapatmıyordu. Ceketin düğmeleri gösterişli fakat her an yuvalarını terk etmeye hazır görünüyorlardı. Bahçenin kapısında davetlileri karşılayan çocuklarıyla göz göze gelen kadın bakışlarını yumuşatmaya çalışarak yeni gelen misafirlere gülümsedi.      

Hava iyice kararmaya başlamış, davetlilerin hemen hemen tamamı gelmişti. Yemek servisi tamamlanmış,  ikinci içkiler bile ısmarlanmıştı. Ev sahipliği yapan kız, delikanlı ve annelerinin de kabul anı sona ermişti. Artık onlar da masadaki yerlerine oturacaklardı. Sancıları tutmuş gibi kıvranırken gözlerini kapıdan ayıramıyorlardı. Gelmesi gereken birini bekledikleri sabırsız ve hırçın tavırlarından anlaşılıyordu. Bu sırada yanlarına gelip havadan sudan bahseden misafirlerine bir şey belli etmemek için sahte gülücük yerleştirdikleri yüzlerini gizlemeye çalışıyorlardı. Gece şimdiden zehir olmuştu. Peki, bu gecenin anlamı neydi. Neyi kutlamak için toplanmışlardı. Bu gece mutlu olması planlanan kişi kimdi. Neden hala herkesin gözleri kapıdan girecek birini arıyordu?

Nihayet Kulübün kapısından; şık, yakışıklı ihtiyar delikanlı mağrur ve yavaş adımlarla içeri girdi. 70 yaşında olmasına rağmen değme gençlere taş çıkartacak dinçlikle ilerleyen adam,  karşısında yay gibi gerilmiş karısını görünce durdu. Yüzünde yaptığını hafife alan, önemsemeyen, ciddiyetsiz bir gülümsemeyle kadının gözlerini aradı. Kadın tüm güzelliğini maskeleyen öfkesini bir solukta kocasının yüzüne savurdu.

— Sen neredesin? Bütün davetliler geldi sen yoksun. Kabahat seninle olanda... Seninle bu işe kalkanda… Öfkesini yenmesi mümkün değildi artık. Ok yaydan çıkmıştı bir kez. Diline geleni sansürsüz gönderiyordu.  

Rezil olacaksa olduğu kadar olmuştu zaten.  Adam karısının tüm öfkesine karşın gayet sakin umarsızca etrafa gülümsüyor, şükrediyordu. Bir süre sonra çocuklarının ve bazı davetlilerin duruma hâkim olması ile ortam yumuşadı. Adam kendinden çok emin bir eda ile omuzlarını geriye itti, başı dik bir gülümsemeyle davetlilerin arasına karıştı. O gün O’nun doğum günüydü. Onca insan burada O nu kutlamak için bulunuyordu. Bu kadarcık kaçamağı kendisine bahşedilen en büyük hak olarak görüyordu. Bu da kendisine sunduğu armağan olmalıydı. Hem her şeyin sahibi kendisiydi. Bütün ömrü boyunca hep başkaları mutlu olsun diye çalışmıştı. Önce annesi, babası için sonra da karısı ve çocukları için. Kimse onun nasıl mutlu olabileceğini sorgulamamıştı.

Bu gün, yıllardan sonra ilk defa kendisi için bir şey yapmış, doğum gününü kendi istediği gibi kutlamıştı. Yıllar öncesindeki gibi. Çocukluğundaki gibi… Bir an onca kalabalığın arasında kendisini yapayalnız hissetti.  Etrafındaki kahkahaları, sesleri ve müziği duymuyordu. Çocukluğunu anımsadı. 7.yaş günüydü. Evde tüm hazırlıklar yapılırken O yine kaçıp gitmişti. Kendileri çok varlıklı idi. Aynı gün çok sevdiği kız arkadaşının da doğum günüydü. Fakir bir ailenin çocuğu olduğu için görüşmeleri yasaklanmıştı. Hor görülüp, aşağılanmasına dayanamadığı arkadaşını evine davet edememiş, ama kaçıp O’nun yanına gitmişti. Kendi evlerindeki çok katlı çikolatalı, meyveli pasta yerine arkadaşının annesinin yaptığı bisküvi pastasını tercih etmişti. Eve döndüğünde yine bu günkü gibi azarlanmış, incinmiş ama hiç etkilenmemiş gibi gururundan ödün vermeden gülümsemişti.    

Yıllar kendisinden pek çok şeyi koparıp almıştı. Tıpkı arkadaşını aldığı gibi… Yıllardır haber alamıyordu, izini kaybetmişti. Şu anda O’ da doğum gününü kutluyor muydu acaba? Çok bilinmeyenli denklem gibi birçok şeyi peş peşe düşündü. Buraya gelmeden önce uğradığı evlerde dualar ederek ellerinden öpen yoksul insanların sıcaklığını hala yüreğinde hissediyordu. Mutluydu. Onlara yardım ettikçe var olma amacına ulaştığını biliyordu. Başını gökyüzüne kaldırdı. Yıldızlarla göz göze geldi. Gecenin derinliklerinden sevgiler yağıyordu üstüne. Kendisi için geldiğini düşündüğü davetlileri aradı gözleri. Sanki bahçe bomboştu. Yanaklarından süzülen iki damla yaşı kimsenin fark etmediğinden emindi. Etrafındaki herkes o gecenin büyüsüne kendisini kaptırmış eğlenceden, yemeden içmeden başka bir şey düşünmüyordu. .Karısı ve çocukları davetlilerle birlikte çılgınca dans ediyorlardı. Adam rakısından bir yudum aldı. İçindeki yangını söndürmeye yetmedi buz gibi rakı. Kravatının bağını gevşetti. Gömleğinden bir iki düğme çözdü. Derin derin nefes aldı. Gökyüzüne baktı. Yıldızları kendine daha yakın hissetti. En sevdiği şarkıyı çalmaya başlamıştı orkestra. Zaman tünelinde ilerliyor gibiydi. Sesler gittikçe uzaklaşıyordu. Şarkıyı mırıldanırken rakısından bir yudum daha aldı.“Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli. Alıştım yokluğuna gel desen, gel desen gelemem ki.”

Şerife Çınar

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

7 Kere Cevaplanmış to “Doğum Gününde”

  1. 1
    Nesrin ATEŞ Says:

    Uzaklarda kalmış bir yakın, bir arkadaş değil mi? insanı derinden düşüncelere salan. İki kişi ayrılsada birbirlerini kaybetselerde aslında hep yürekleri beraber olur. Öyle insanlar aynı hisseder, aynı ağlar, aynı özler o yüzden hasret bir kamçı olsada hergün vuran, insan acısını duymaz çünkü yüreğini sevgi ile vardır dolduran...:) Kavuşmayı bekleyenlere bu yazı harika olmuş. Birini kaybetmiş olan, arayan bulamayan insanlar için yazılmış herkes aradığını bulması dileğiyle Tebrikler Şerife hanım çok iyi yazılmış...

  2. 2
    Şerife ÇINAR Says:

    Sevgili Nesrin Ateş, ilginize ve düşüncelerinize çok teşekkür ederim. Sizi her zaman sayfamda görmekten mutlu olacağımı bilmenizi isterim.
    Sevgi ve selamlarımla.

  3. 3
    Nesrin ATEŞ ŞENGÜLEN Says:

    Çok teşekkürler, sizlerin arasına yeni katılmış biri olarak asıl ben çok mutluyum..Yeni köşemde ve yorumlarımla hep burada olacağım..sevgiyle

  4. 4
    Turan YOLDAŞ Says:

    Sayın Şerife Çınar..
    Mükemmel bir çalışma.Çıtanın yükseldiğini ...ve gittikçe de yükseleceğini görüyorum.
    sevgiml

  5. 5
    Şerife ÇINAR Says:

    Yaşanmışlığına tanık olduğum ya da birebir yaşadığım gerçek hayattan alınmış, yaşanmış yaşamların izdüşümü olan öykülerimi yeni düzenlemelerle siz dostlarımla paylaşıyorum.

    Sevgili Nesrin Ateş Şengülen aramıza hoş geldiniz diyor başarılarınızın devamını diliyorum. En kısa zamanda sayfanıza geleceğim.
    Sevgilerimle.

    Sayın Turan Yoldaş beğenileriniz için teşekkür ediyor size de yayın hayatınızda başarılarınızın devamını diliyorum.

  6. 6
    meryem aslan Says:

    OFFFFF NE DENEBİLİRKİ ŞERİFEM GÖNLÜNE KALEMİNE SAĞLIK FİNALE YAKLAŞTIKÇA GÖZLERİMDEN YAĞMURLARIN GELECEĞİNİ HİSSETTİM VE ÖYLE DE OLDU ........
    SEVGİMLE KALASIN

  7. 7
    Şerife Çınar Says:

    Sevgili Meryem arkadaşım. Ben senin yüreğini bilmez miyim.
    Sevgimle.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank