content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

19 Kas

Diyarbakır Buluşması Üzerine

Son “Diyarbakır Buluşması” üzerine basit bir akıl yürütmek istiyorum.

Artık “kemik” faşistlerin dışında hiç kimse, Kürtlerin doksan yıldır maruz kaldığı saldırı, imha ve asimilasyonu inkar edemiyor. Etse de bir karşılığı yok. Her gün, –Kürtlerin hep bildiği- biz Türkler için “yeni” ortaya çıkan zalimlikler vicdan sahibi her insanı isyan ettiriyor. Dersim’de askerlerden kaçıp mağaralara sığınan yaşlı, kadın ve çocukların “fare gibi zehirlenmesi” –bu iğrenç ifade Çağlayangil’e aittir-, son isteği “oğlundan önce asılmak” olan Seyit Rıza’nın bu son isteğinin aksine, önce oğlunun onun gözleri önünde idam edilmesi, Ahmet Kaya’yı bir cümlesi için sürgünde öldürmeler, Ahmet Arif’e “33 Kurşun” şiirini yazdıran “Muğlalı katliamı”, binlerce faili meçhul cinayet, yakılan yıkılan köyler, on binlerce ölü, yüz binlerce yaralı, milyonlarca sürgün bu coğrafyada, bizim yanı başımızda gerçekleşti. Kürtleri Kızılderililer gibi yok edemediler, son isyanlarını bastıramadılar. Ve “barışmaya” karar vermek zorunda kaldılar. Bir süreç başladı, barış süreci.

Barış denen kavram, savaşanların bir biriyle anlaşması demek olduğundan, normal insanların böyle bir süreçte mazlumun yanında durup, sürecin kesintiye uğramaması için gayret göstermesi beklenir. Bunun ilk ve en temel ölçüsü barışı gerçekten istemek ve barışmak zorunda olanların kendileri değil, savaşanlar olduğunu bilmektir.

 Bu saptamadan sonra, “Kürtlere akıl hocalığı” yapmaya kalkışanlara sormak gerek.

Kürtler, otuz yıldır sürdürdükleri bir savaşı bitirmek için mücadele ediyorlar. Onlar savaştı, onlar barışmak istiyor. Bu barışın diğer taraf kim olacak? Mevcut hükümet değil mi bu?

Bu devlet yüz yıldır Kürtlerin varlığını bile kabul etmedi. Bugün masaya oturmak zorunda kaldıysa, bu onların başka çarelerinin kalmadığının bir kanıtı değil mi?

Düne kadar aşağıladığı Barzani gibi Kürt liderlerini, Şıvan gibi Kürt sanatçılarını Diyarbakır’da devlet olarak “ağırlıyor”, onlarla yan yana oturuyorsa, bu yüz yıllık mazlumluğun artık kabul görmesi değil mi?

Barzani’nin BDP’yi, Erdoğan’ın aynı partinin Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir’i ziyaret etmesi, mazlumların bu barış sürecinde kat ettikleri yolun en anlamlı göstergelerinden biri değil mi?

Şıvan’ı Diyarbakır’a ve Türkiye’ye kimin çağırmasını bekliyordunuz, PKK’nın mı? Bu mümkün müydü?

On binlerce politik sürgün, bu ülkeye bir örgütün daveti ile mi döndüler? Bir Kürdün dönüşü neden batıyor size?

Aslında ben sizi iyi tanıyorum. Sizin demokrasi mücadelesiyle işiniz yok. Siz darbecilerin yapamadıklarını Kürtlerden bekleyip, onların “sizin için hükümeti devirmesini” istiyorsunuz.

Eğer öyle olmasaydı, mazlumların meşruiyet ve eşitlik kazanması anlamına gelen her barış görüşmesinde heyecan duyar, sorumluluk almaya çalışırdınız.

Ama bu topraklara, sizlere rağmen barış gelecek. Biz Kürtlerle, Ermenilerle, Rumlarla, Alevilerle, dinlilerle, dinsizlerle, eşcinsellerle bir birimizi kabullenerek yaşayacağız.

Siz ne olacaksınız bilmiyorum, merak da etmiyorum açıkçası.

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank