content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

31 Eki

Din Satar!

Kasaplar Festivali” ya da “Ulusal Et Yeme Şenliği” havasında geçen kurban bayramının ikinci günündeyiz.Her ne kadar gündem, şaşmaz bir kural olduğu üzere, “boğa kaçtı” , “acemi kasap kolunu kesti” haberleriyle dolsa da, bayram öncesi alevlenen ‘hayvan kesme’ tartışmalarının halen dumanı üzerinde...

Zekeriya Beyaz zırvaladı, Eren Erdem saçmaladı, İhsan Eliaçık daha mantıkçı, Yaşar Nuri Hoca tam kıvamındaydı, hatta ben bile oturup koskoca iki yazımı buna ayırdım. Lakin şu bir gerçek ki; tüm bunlar kimsenin ‘umrunda’ olmadı... Şu an bu yazıyı yazarken, Habertürk’te dört-beş ilahiyatçının tartıştığı bir programın tekrarı var mesela; dinliyorum, sadece çok ilginç ya da farklı bir şey söyleyen olursa merak edip kulak kesiliyorum... Çünkü; bu konular, özellikle bu gibi toplu ritüeller, ibadetten, dini emirden çıkıp, gelenek haline gelmiştir. Siz ne derseniz deyin, vatandaş bildiğini, daha doğrusu babasından-dedesinden gördüğünü yapacaktır. Belki içten içe size hak verir ama yine bildiğini okur...

En ‘aydın’ geçineni bile, en fazla okur, araştırır, muhakeme eder, kendine göre bir fikir-yol seçer ve uygular, bu seçtiğini de kendine ‘din’ edinir... Sonrasında yine aynı ‘kapanma’ evresine geçer, başkasının sözüne kulak asmaz olur. Mesela ben, kurbanı kendim kesmem, zahmetiyle uğraşmam, bir derneğe vekalet verir, kestirir, dağıttırırım. Bunun için illa yılın belli bir gününü de beklemem. Üstelik, ağzıma kesinlikle kurban eti, kendi kestirdiğim ya da bir başkasının kestiği fark etmez, sürmem. Kurban, benim için ‘dağıtmak’ , ‘paylaşmak’ anlamına gelir. Kurban eti yemem çünkü ben istediğimde haftanın yedi günü ‘zaten’ et yiyebiliyorum. O etlere benden daha çok ihtiyacı olan binlerce insan var, kimsenin hakkını bile-isteye gasp edemem. Bu saydıklarımı, örneğin Abdulaziz Bayındır’a sorsak; illa ki bayramı beklemem gerektiğini, kurban etinden de özellikle yememi salık verecektir. Zekeriya Beyaz ise; istersem tavuk da kesebileceğimi söyleyecektir.

(Geçtiğimiz yıllarda, işin daha çok şekil-meal yönüne takılmışken yazdığım bir kurban yazısı için : http://bitly.com/P6HWB0)

Bizim meslek için din işlerinden bahsetmenin avantajı, sansasyonel olmasıdır. Aynı cinsellik gibi, din teması da ‘satar’, ‘iş yapar’. İlgisi saman alevi gibi geçicidir, kurban hakkında yazdığınız bayramın ikinci günü, oruç hakkında yazdığınız ramazanın ilk iftarında rafa kalkar; üstelik tepkisine göğüs germek de yıpratıcıdır. Kimse sizi ‘tam olarak’ anlamaz; ‘sivrilik’ seviyenize göre cahillikten, mürtedliğe kadar çeşitli sıfatlara layık görülürsünüz. Beni bizzat ‘şeytanın ta kendisi’ olarak itham edeni bile oldu... Küfürlerden nasip almayan sülale ferdiniz kalmaz, üzerinizde kin ve nefret suçunun dik alası hayata geçirilir. Ama yine de, amacına ulaşır; yani okunur. Bir gazeteci için, yazar için, yayın yönetmeni için, gazete patronu için önemli olan da okunmaktır. Yeteri kadar, yeteri dozda ve mutlaka sista5v06twcyaazkae.20121026050239.jpgematik biçimde benzer şeyler söyler, benzer çıkışlar yaparsanız, bir süre sonra üzerinize “ayakkabı kurban edilebilir diyen ilahiyatçı” , “oruçluyken sigara içilebilir diyen din adamı” gibi sıfatlar yapışır, amacınıza ulaşırsınız.

Ama yazının başında söylediğim gibi, eninde-sonunda sizi gerçek manasıyla kimse ‘sallamaz’ , herkes geleneği devam ettirir, toplum baskısı, ayıplanma, dışlanma korkusu sizi yıkar geçer.

Kasım ayının ortalarına doğru, yeni bir kitabım piyasaya çıkacak. İnsanların en aşağı 5 bin senedir uyguladığı bir ritüeli tartışmaya açacağım. Kimsenin sorgulamadan, sorgulamayı aklından bile geçirmeden uyguladığı bir geleneği, bir tabuyu masaya yatıracağım. Üstelik bunu yaparken, İslam tarihinden hiç bir itiraz kabul etmeyen kanıtları ortaya dökeceğim. 70 milyon nüfusundan, 35 milyonu gözü kapalı masaya yatıp sünnet olan topluma, sünnet olmalarının gerekmediğini, üstelik sünnetin sağlıklı da, insani de olmadığını söyleyeceğim. Ve fakat; ne değişecek? Çok sevdiğim bir çok söylediğine katıldığım Edip Yüksel’in, benim sünnet karşıtı kitabıma önsöz yazıp, iki oğlunu sünnet ettirmesi gibi, hiç bir şey! Kimseninki yerine dikilmeyeceği gibi, yenileri de kaderlerinden kurtulamayacak... Sadece okunacak, tartışılacak, o kadar!

Yine gelelim kurban meselesine...

Günlerdir, kurban kesecek olanları tartışıyoruz. Kessinler mi, kesmesinler mi? Dana mı kessinler, koyun mu? Kesmezlerse, parasını mı dağıtsınlar, yoksa o parayla bir şey alıp onu mu dağıtsınlar?

Kimse, bekleyenlerin halini sormuyor...

OYUNCAK MI? BENCE PEDOFİLİ...

Fotoğrafı, bir oyuncak mağazasında çektim. İlk bakışta gayet güzel bir oyuncak gibi duruyor... Malum, kız çocuklarının oyuncak bebekleri olur, onlarla evcilik oynarlar, kendilerini onların annesi yerine koyar, mamalarını yedirir, ninnilerini söyler, kucaklarında gezdirirler... Bu, son derece doğal, tamamen normal bir şeydir. Çocuk, büyüklerine özenir ve onları taklit eder, oyunlarını buna göre kurgular. Ancak, bu oyunda dengenin çok iyi ayarlanması gerekir. 'Mış gibi yapmak’ ile ‘kılığına girmek’ farklı şeylerdir. Biri son derece masum, çocuksu iken, öbürü son derece vahim ve tehlikelidir. Bir kız çocuğu, ‘anneymiş gibi’ yapabilir ancak ‘anne kılığına’ giremez. En fazla yedi-sekiz yaşındaki bir kızı, kucağında askısı, onun üstünde boyu kadar bebeği ile ‘kadın kılığına’ sokarsanız, ortaya gerçekten öyle görüneceği sakil bir görüntü çıkar... Üstelik, çocuk yaşta gelinlerin, annelerin sayısının bile bilinmediği bu ülkede, bu görüntüler toplumsal bilinçaltına da gönderme yapar ve suçu meşrulaştırır. Anne-babalar!

KASABA KURNAZLIĞI...

Bu fotoğraf da ‘bizim’ kasabadan; Silivri’den. İki rakip siyasi parti, aynı iki ağacı kendilerine dayanak bellemişler, altlı-üstlü afişlerini asmışlar. Biri kurban, diğeri cumhuriyet bayramını kutluyor. Daha mütedeyyin, muhafazakar olan 29 Ekim’i sahiplenirken, din ve devlet işlerini birbirinden ayırıp, ilk kısma daha mesafeli duranı ise kurban bayramını kutlamış. “Bizim kesim nasılsa çantada keklik, biz karşı ‘mahallenin’ gönlünü kazanmaya bakalım.” demek istemişler sanırım... Bu arada, CHP’nin “bayramımız” diyerek kurbanı sahiplenmesi ile, AKP’nin “bayramınız” demesi arasındaki nüansa da dikkat.

Kaan Göktaş
twitter.com/kaangkts | facebook.com/kaangkts

Kaynak : http://www.internethaber.com/din-satar-13416y.htm#ixzz2AgsezGgb

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank