content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

06 Eki

Devleti Kutsallaştıran Faşizan Düşünceler!

Devleti Kutsallaştıran Tüm Düşünceler, Faşizan Düşüncelerdir

Bu ülkenin topraklarında kendisine sosyal demokrat, solcu, sosyalist diyenler artık bir şeye karar verecekler.

Devlet; yurttaşlarının diline, inancına, kültürüne, cinsiyetine, giyimine, düşüncesine karışmayacağını, bunun için hukuk sistemine, demokrasiye ihtiyaç olduğunu söyleyecekler ve bunun için topluma proje sunacaklar.
Devletin kutsal olmadığını, bir hizmet örgütü olduğunu ifade edecekler.

Bunun için iktidara talip olacaklar.

Yurttaşlarına hizmet etmeyen, aralarında ayrımcılık yapan devlet zihniyetinin otoriter bir devlet olduğunu ve bunu değiştirmek için aday olduklarını söyleyecekler.

Devletin otoriter yönünü devam etmesini istemenin ilericilik, solculuk, sosyal demokratlık olmadığını anlatacaklar.

Devletin kutsallaştıran tüm düşüncelerin, faşizan bir zihniyetin takipçisi olduğuna karar verecekler.

Altan ve Şengül'ün yazısını bir kez daha okuyunDün gazetemizde yer alan Ahmet Altan'ın ve Hüseyin Şengül'ün yazılarını lütfen bir kez daha okuyun. Kesin ve bir kenarda saklayın. Ara sıra bakın… Altan'ın Kılıçdaroğlu'nun türban sorununa yönelik önerisiyle ilgili yazısını ve Şengül'ün devletin işkenceci olmasıyla ilgili muhteşem yazısını, kendisine solcu diyenlerin, otoriter zihniyetin temsilcileri ile iş tutmasının anlamsızlığını, aslında iş tutanların zihniyetlerinde faşizm gezdiğini bir kez daha tüm çıplaklığı ile görün.

Çünkü, geçmişi bilmeden bugünkü iktidarın, 12 Eylül'den bile daha zulüm ettiğini söylemenin anlamsızlığını, devletin ceberutluğunu aklamanın bir zihniyeti olduğunu göreceksiniz Şengül ve Altan'ın yazılarında.
Altan yazısında özetle şunları yazıyordu, "Sana ne" başlıkla yazısında…

"Orduna, polisine, mahkemene, anayasana, her neyineyse işte, ona güvenip insanların yaşama biçimine karışmaktan, onlara müdahale etmekten, "şunu giyemezsin, bunu yapamazsın" demekten daha zorba, daha küstah bir tavır olabilir mi?"
*****
"
Üniversitelerde çocukların özgürlüklerine müdahale etmezler, aksine onlara özgürlüğü öğretirler, özgürce düşünebilmelerini sağlarlar, özgürlüğün kapısını ardına kadar açarlar.
Onların zihinsel gelişmeleri ve özgürlükleri engellenmesin diye hocalar onların en saçma fikirlerini bile ciddiyetle dinler, zaman zaman zirzopluklarına gülüp geçerler.
Üniversite öyle bir yerdir.
Çocukların nasıl giyindiklerine karışılan bir yer değildir."
*****
"Burası zorba bir ülke.
Küstah bir yönetim var burada.
Herkese, her şeye karışıyorlar."
*****
"Sadece üniversiteli kızların başörtüsüne değil, Alevi çocukların derslerine, Kürtlerin anadiline, dindarların ibadetine de karışıyorlar.
Her şeyi devlet kendi belirlemek istiyor.
Zorbalık budur işte.
Küstahlık budur."
*****
"Halkın hiçbir kesimi bu ülkede özgür değildir.
Devleti yönetenler her türlü saçmalığı yapabilirler buna karşılık.
Arapça "seçmeli ders" olabilir ama Kürtçe seçmeli ders olamaz.
Niye?
Başörtülü kız üniversiteye giremez.
Niye?
Alevi'nin ibadethanesine ibadethane denilemez.
Niye?
Yasaklar devletin içinde olmalı, devlet görevlilerinin cinayet işlemesi, darbe hazırlaması, çete kurması, yolsuzluk yapması, hukukun dışına çıkması yasaklanmalıyken, bunları serbest bırakıp halkın hayatına karışmış devlet burada.
Ve, buna inatla devam etmek istiyor."

*****
Hüseyin Şengül ise dünkü yazısında Diyarbakır ve Metris Cezaevi'nde yaşanan akıl almaz işkenceleri sıralamıştı. Ve şöyle devam etmişti: "Siz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin işkence tarihini biliyor musunuz? Siz, bu devletin en vahşileştiği dönemi; Nazilerin Avrupa'da ve Amerikalıların Vietnam'da yaptıklarıyla yarıştığı 12 Eylül faşist dönemi işkencelerini hiç duydunuz mu? Siz, bu devletin Diyarbakır'da, Mamak'ta, Metris'te neler yaptığını hiç duydunuz mu?Bizler, insanlığa karşı işlenmiş bu suçları bilmezsek, bilip de unutursak veya unutturmaya çalışanlara karşı sessiz kalırsak; hangi demokrasiden, hangi hukuk mücadelesinden söz edeceğiz? İşkenceleri unutarak, işkencesiz bir hukuk sistemi kurulamaz! Şimdi sessiz bir ortamda yalnız kalarak düşünün. Yatağınıza yattığınızda düşünün: Biz nasıl bir sistemde yaşadık, yaşıyoruz?"

Ve kendilerini tanımaktan bahtiyar olduğum iki sevgili dostun yazısıyla bir kez daha şunu gördüm. Geçmişin dünyasına göre şekillenmiş klasik sol ve sağ kavramları ile gelişmeleri anlamak mümkün değil.  Eskinin sağ ve sol kavramları yeniyi okumakta eksik ve yetersiz kalıyor… Ülkemizde geçmişi bilmeden, geçmişi okumadan, geçmişe bakmadan bugünü anlamak asla mümkün değil. Ve biliyorum, dünün mağdurları bu topraklarda dünün zulüm edenlerine benzeyebiliyorlar. Bu ise geçmişin iyi olduğunu göstermez. Bugün yaşanılan eksikliği gösterir.

Dünün mağdurlarının zulüm edenlere dönüşmesi

Başını kapatmasına müdahale edilmesini istemeyenler, başkalarının ibadethanelerinin ibadethane olmadığına karar verebiliyorlar, kendileri için özgürlük talep ederken, başkaları için efendi kesilebiliyorlar. Ne yazık ki, bu toprakların demokratik zihniyet eksikliği. Anlaşılabilir bir şey. Uzun sürmeyecek buda değişecek.

Son söz: Herkes için adil, eşit ve ayrımsız hukuk, özgürlük, insan hakları yani demokrasi istemek… Devletin ideolojilerden arınmasını istemek… Ve buna kim yapıyorsa ona destek vermek, yanında olmak… Yanlış yaptığında, yanlış yapıyorsun diyebilmek…

Bugün geçmişin izlerini silmeye yönelik, iktidarlar tarafından yapılan her olumluğu desteklemek, demokrasiye yapılan her katkının yanında olmak geçmişle hesaplaşmanın ve geleceği beraber kurmanın bir yolu olduğunu bilmek.

Bu ise AK Partileşmek değil, demokrat olmanın bir gereğidir.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank