content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

28 Nis

Değişim

Asıl olan değişmek midir, yoksa değiştirmek mi? Kendiniz değişirken, bir şeyleri de değiştirmiş olmaz mıyız? Asıl olan değişen zaman ve koşullara kendimizi uydurmak ve değişen zamana katkıda bulunmak olmalı.
Farkında olmasak da zamanın gizemli gücü, zaten bizi ve çevremizi, evreni değiştiriyor.
Nasıl ki evren kendi içinde sürekli olarak değişiyorsa ve bu değişimi kimsenin engellemesi mümkün değilse; evrenin içinde bulunan tüm canlılar, süreklilik içinde bir dönüşüme uğrayarak değişiyorlar.
Doğa kendi içinde sürekli değişiyorsa, toplumlar da değişmek zorunda.

Kim bu değişimi durdurmak isterse, bu hiç mümkün değil. İşte bu yüzden toplumların değişimine katkıda bulunmak gerekiyor.Toplumlardaki değişimin en önemli nedenlerinden biri de üretim tarzı.
Üretici güçler sürekli olarak gelişirken, üretim ilişkileri de üretici güçlerin gelişimine uygun olarak yeniden biçimlenmek zorunda. Bu her iki değişiklik de üretim tarzının değişikliğidir.
Günümüzde, eski dünyanın üretim tarzında köklü bir değişiklik yaşanıyor.
Bu değişiklik geçmişte biçimlenmiş tüm toplumsal yapıları alt-üst ediyor.
Eski üretim tarzından, yeni bir üretim tarzına geçildiği zamanlardaki kaos ve karmaşa bugün de yaşanıyor. Geçmiş üretim tarzına göre şekillenmiş tüm yapılar yeniye karşı direniyor ve yerini terk etmiyor.
Ayrıcalıklı toplumsal statüsünü yitirmemek istemesi, 'yeni'nin de egemenliğini kurmak istemesi başka bir çatışmayı da beraberinde getiriyor.

'Yeni' de, yerine tam oturmadığı ve biçimlenmediği için ayrı bir karmaşalığa neden oluyor.
Önemli olan, böylesine zamanlarda süreklilik içinde bir dönüşümü sağlayacak projeleri ve politikaları geliştirmektir.
İşte böylesine bir süreçte, toplumun dinamik ve ilerici güçleri yerlerini (saflarını) 'yeni'nin yanında alıyor, değişime ('yeni'ye) direnenler de eski yapıların yanında yer alıyor.
'Yeni'nin yanında saf tutanlar değişimciliği ve yeni ilericiliği, 'eski'nin yanında yer alanlar da statükoyu ve gericiliği temsil ediyor.
Dün ilerici diye gördüklerimiz bugün gericiliğin saflarında, dün ilerici diye görmediklerimiz de ilericiliğin yeni saflarında yer alıyor.

Geçmiş üretim tarzına göre şekillenmiş olan ideolojiler yani bir anlamda tezler ve anti-tezler, bugünün dünyasını anlamakta ve açıklamakta, değiştirmekte (çözümlemekte) yetersiz kalıyor.
Geçmiş üretim tarzına göre şekillenmiş tez ve anti-tezlerin, sentezine gitmek ve onları da aşan yeni düşünce tarzı yaratmak gerekiyor.

Şimdilerde dünyada ve bizde olan yeni arayışların nedeni de bu. Y
eni arayışlar yeni tezleri meydana getirecek ve mutlaka anti-tezler ortaya çıkacağı için de, yeni mücadele 'yeni'nin farklılıkları arasında olacak.
Niçin böyle oluyor?
Geçmiş üretim tarzında üretimin temel gücü, canlı emek, yani kol gücüydü. Üretimin yapılabilmesi için gerekli olan enerji insanın kol gücüydü.
Üretim ilişkileri de buna göre şekillendi.

Dünyadaki kavgaların nedeni; daha çok enerjiye kimin sahip olacağı üzerineydi.
Çünkü daha çok kâr, kol gücünün azgınca sömürüsüne bağlıydı. Ve böylesine koşullar; demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri ve piyasa ekonomisini istemiyordu.Eski dünyanın üretim tarzı kendi devletlerini ve demokrasilerini (yönetim biçimlerini) yarattı.

Ulus devletler, kapitalist ve sosyalist devletler eski üretim tarzının sonuçlarıydı.
Bu dünya aynı zamanda anayasal, liberal, temsili ve halk demokrasilerini ortaya çıkardı.
Ve bu dünyanın kuruluşu ve varlığı karşılıklı çatışmalara, sınıf çatışmalarına dayalıydı.
Fakat yeni üretim tarzı bu çatışmaları da ortadan kaldırıyor.
Üretici güçlerdeki sürekli gelişim, kol gücünü üretimde belirleyici güç olmaktan çıkarmaya ve bilgiyi üretimin temel fonksiyonu haline getirmeye başladı.

Bu ise insanın merkeze oturmasını, bilginin gelişebilmesi için de insanın özgürlüğünü gerektiriyor. Bilgi ancak, insanın özgür olduğu yerde gelişebilir. İnsanın özgürlüğü, insan haklarını, kimliğini yaşamak istemesini ön plana çıkarıyor.
Bu ise yeni bir demokrasinin yaratılması anlamına geliyor.
Bu demokrasi, geçmiş demokrasi deneyimlerini içinde barındıran, ama onu (olumsuzluklarını) aşan bir tarzda olmalı.
Unutulmamalıdır ki dünyada ve ülkemizde yeni bir demokrasi tanımında birleşmek ve onu bir yaşam tarzı yapmayı gerekli kılan yeni üretim ilişkileridir. Yeni üretim tarzı ise daha çok demokrasiye ihtiyaç duyuyor ve dayatıyor.
*19 Eylül 1994 yılında yazılmış ve "Sesli Düşünceler" adlı kitabımda yayınlanmıştır...

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank