content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

04 Mar

Dağlarda Çiğdem Açmış

Bir çeşit kar çiçeğidir, sarı ve beyaz renkli çiğdemler.  Hititlerin en önemli bayramlarından biri, çiğdeme adanmış ve özellikle çocuklar tarafından şenliğe dönüştürülmüş. İlkbaharda topladıkları çiğdemleri çiğ ya da pişmiş olarak yerlermiş bu çocuklar; Çiğdem çocukları.

Çiğdem çiçekleri geceleri ya da kötü havalarda kapanırmış. Bu tanımı okuyunca gözyaşlarım sırasını bozmadan döküldü. Mülteci çocukları mı yoksa bombalarla uyanan çocukları mı yazsam dedim. İkisi de kurşun gibi ağırdı omuzlcigdemarımda.  Bir kilo demir mi ağır bir kilo pamuk mu? Onun gibi bir şeydi.

Çiğdem çocukları sonsuzluğa giderken, Alp Dağlarında, karlar arasında boynunu uzatan mor çiğdemlere dokundum, sessizce yaşayan.

Hep bir savaş, hep çocuklar, hep gözyaşı, acılar ve ölüm. Ama hepsinin bir sebebi var kendince. Çocuklar bu sebepleri kabul edebilir mi insanlık edebilir mi?

Dünyayı bırakıp gideceğimiz çocukları bizden önce postalıyoruz ya? İnanılır gibi değil. Uçak seslerinden korkan, uçak geçince savaş var sanan çocuklar. “Savaş çıkmasaydı okula başlayacaktık.” diyen çocuklar. Evini, sokağını, oyunlarını, arkadaşlarını özleyen çocuklar. Dünyanın dört bir yanına dağılmış, suçsuz ama suçlu gibi büyüyen çocuklar.  Büyüdüğünde doktor olmak isteyen, öğretmen olmak isteyen çocuklar. Hayallerinizi öyle bir dondurduk ki.  Ne zaman öleceğini düşünebilir mi mülteci çocuklar? Ne zaman? Bugün mü? Yarın mı?  Çocukların bakışları anlamlı ve derin. Kağıttan uçak yapıp hızına bakarak keyif alacak yaştalar. 21. yy ‘da çaresizliğimizin utanç simgesi, bir meleğin fotoğrafı, iç savaştan kaçarken bodrum açıklarında kıyıya cansız bedeni vuran minik çocuk... Ölen tüm masum yavrucakların simgesi oldu. Canım yanıyor o çocuğu düşündükçe o kıyıda.

Hangi etnik kökenden olursa olsun, ölen bir çocuk.

“Yaşam çözülmesi gereken bir problem değil, yaşanması gereken bir gizemdir.” der. De Frank Herbertdi

Hani gelincik tarlalarından koşup gelecek gibi, hüznünü size hiç belli etmeden hep neşeli görünecek çocuklar nerede? Gerçek bir gövde bulunmaz, çiğdemlerde. Bu nasıl bir benzerliktir çocuklarla…

İnsanlar düşünceleriyle, tercih hakkı olmadan dünyaya geldiği yerde yaşıyor. Bunu yaşam şekillerinde kimisi zorunluluk kimisi çaresizlik kimisi uygunluk olarak adlandırıyor. Herkes bir yaşam mücadelesi peşinde.

Özgürlük nidaları savuramayan çocuklar! Nerede?

Güneşi çiğnemeden yutan Evren’e günaydın derken beynimin vızıltısı günaydını çamurlaştırıyor.

Bize bağışlanan bu hayatları yaşamak zorundayken, rüzgâr ekip fırtına biçenlere de günaydınımız var. İstemesek de. Evrende kaybolmayan sesler bir gün bir yerde herkese ulaşır.   Dünya çocuklarla güzel ama atalarım eksik büyüyor.  Kıymayın çocuklara. Işıklar çapraz geçmesin gözlerimden.

Sık karşılaştığım bir durum, "öyle duyarlıyım ki, haberleri izleyemiyorum. Kendimi kötü hissediyorum" diyen insanlar ne zaman tükenecek merak içindeyim. Neymiş;  yılda iki milyon çocuk açlıktan ölürken insanlar eğleniyormuş.  İnsanlar çiçek böcekle ilgileniyor, paylaşımlar yapıyormuş.  O zaman şu dünyada bir an bile yaşamamalıyız. Aç çocuklar varken? Aç çocuklar ölürken, hangimiz sabah kahvaltında kızarmış ekmeğe bal sürüp yemiyoruz? Hafta sonu AVM ‘lerde alışveriş yapmıyoruz? Bırakın birileri mutlu olacak bir sebep bulduklarında doya doya yaşasınlar mutluluklarını nerede olursa olsun.

Her şeyden habersiz neler olup bittiğini öğrenmek için meraklı meraklı çevresine bakan ama hiçbir şeyi anlayamayan ve anlayamadan ölecek çocuklar onlar. Sevgiden uzak, ölüme yakın.

Birileri rahat alışveriş yapıp eğleniyor,  diye ölmüyor çiğdem çocukları,

Körpe kurşun, ya da hırçın dalgalar sonunda onları da buluyor.  Birer birer kayıyorlar bir yıldız gibi sessiz ve habersiz.

Ve onlar gözlerini ilk açtıklarında savaşı soluyan, savaş çocukları. Ne tarafa dönsem çocuk ölümleri. Batıdan doğuya çarpışan çocuk ölümleri…

Evleri, okulları, parkları-bahçeleri ve en önemlisi hayatları yıkık.

Kalpleri paramparça ve gece baskını uykuları bölük-pörçük çocuklar onlar. Oyuncakları yok, oyunları büyüklerle… Elma dersem çık armut dersem çıkma” oyunundan uzak, savaşçılık oyunu içindeler kuzucuklar.

Çocukluğunu savaşın ortasında geçirmiş çocuklar, bu dünya sizden mutluluk bekler!

“Kuzucuklara dokunmayın da ne yaparsanız yapın” desem kim duyar ki?

Ülkemizin geldiği son durumda sıkıntılar devam etmekte. Toplumu etkileyen olaylar her dönemde,

Her çağda farklılıklar göstermiştir.

Günün her dakikasının bir değeri vardır... Sabah ümit getirir, akşam sevgiyi,  gece ise huzuru; Umarım her yeni doğan güneşle birlikte tüm bunların hepsine sahip olursunuz çocuklar... İşte o zaman “Mutlu Yıllar” her doğum günü için anlamlı olur.

Tüm bu olan biten onlara nasıl açıklanır? Hayatın zalimliğinden habersiz doğan çocuklara ve gülümseyen insan görmeye tahammülümüz olması dileğiyle... Dünyayı yaşanılan hale getiren sevgiyi önemsiyorum.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank