content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

24 May

Çok Kimlikli Birey!*

Günümüzde herkes kimlikler üzerine konuşuyor. Kimi evrensel kimliğin daha önemli olduğunu söylüyor, kimi de yerel kimliklerin… Günümüz dünyasının yeni gerçeği olan kimlikler ortaya çıktıkça, varolan klasik devlet anlayışları ve klasik demokrasiler, yeni kimliklere yanıt veremiyor. Yanıt veremedikçe kaos ve çatışma başlıyor. Sayın Ali Bayramoğlu kimliği şöyle açıklıyor: "Bireysel taleplerin kültürel bir yoğunluk da içermeye başlamasıdır. Bireyin kimliğini reddedecek ya da kabul edecek tercih hakkının genişlemesi demektir. Davranışlarımız bir yönüyle içinde bulunduğumuz toplumdan etkilenmekte, bir yönüyle de bireysel olmaktadır".
"Kimlikler özgür değilse toplum birbirinden etkilenmiyor ve kapalı devre ilişkileri başlıyor.

Bir yönüyle de bireysel davranışlarımız olmamaya, özgürlükten uzaklaşmaya başlıyoruz."
"Kimliği farklı kılan iki şey:
1- İnsanların ait olma ve ait olduğu şeyi (inanç, etnik yapısı, düşünce, cinsiyet vb.) koruma, geliştirme duygusudur.
2- Bu insanların grup olarak, grup için ve grup adına siyasallaşmasıdır.
3- Yani o kimliğe ait olduğunu ifade edebilme, insanların ortak bir anlam dünyası için ortak istekler ve talepler geliştirmeleri; diğer gruplarla ve siyasal sisteme kendilerini kabul ettirmeleridir."
4- Kısacası kimlikler neye ait iseler (hissediyorlarsa), (mesela Kürtler, İslamcılar) onu korumak ve geliştirmek istiyorlar. Ayrıca grup olarak kendileri için siyasallaşmak istiyorlar.

Bugüne kadar kendilerini inkar eden devlete ve diğer kimliklere; siyasal yolla kendilerini kabul ettirmek için çaba sarf ediyorlar. Bugünkü kaos ve çatışmanın nedeni de budur. Çünkü kimlikler siyasallaştıkça mevcut statüko baskıları yoğunlaştırıyor, bu ise bizi demokrasiden uzaklaştırıyor.

Bu kaos ve çatışmadan yeni bir toplum, devlet ve yeni bir demokrasi anlayışı yaratmak, ancak kimlikleri tanımaktan geçmiyor. Kimlikler yok sayılırsa ne olur? Düşünmesi bile beni şu anda ürkütüyor.
Geçmişte bireyler tek bir kimlikle kendilerini ifade edebiliyordu. Bundan dolayı da rahatsız olmuyorlardı. Sıkıntı çekiliyordu. Ancak bireye dayalı demokrasi anlayışı egemen olmadığı için iktidarı ele geçiren kimlikler, diğer kimlikleri yok sayıyordu.

Varolan kimlikler sağ-sol olarak adlandırılıyor, yaşanılan dünyaya, mevcut üretim tarzına denk düşüyordu. Günümüzde bilginin temel olduğu üretim tarzına geçildiğinde ise bireyin öne çıkması ile birlikte kimliklerin talepleri ortaya çıkmaya başladı.

Bugün sağ sol kimlikleri bireyi anlatmakta yetersiz kalıyor. Nasıl ki evrenselleşmenin yerellikten koparak gerçekleşemeyeceğini söylüyorsak, bireylerin de ait oldukları kimlikten koparak bir üst kimlik edinmeleri mümkün değil.

Tek kimlikli bireyden, çok kimlikli bireye dönüşü yaşıyoruz. Etnik olarak Kürt olan biri, inanç olarak Alevi veya Sünni, siyasal olarak da kendini başka bir yere ait hissediyor. Etnik kimliği üzerindeki baskıya karşı inancı veya siyasal yapısı ayrı bile olsa aynı tavrı koyabiliyor. İki farklı kimlik örtüşebiliyor. Alevi Kürt, İslamcı Kürt, Marksist Kürt, İslamcı Türk, hatta bunlar ayrı ayrı olabiliyor. Alevi, İslamcı, Kürt, Türk, Çerkez gibi. Bunları daha da çoğaltmak mümkün.
Geçmişteki devlet ve demokrasi anlayışları tekçi kültüre (kimliğe) dayanıyordu.

Mesela Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu topraklar üzerinde yaşayan farklı etnik inanç ve düşüncelerle birlikte kurulmasına rağmen; daha sonra Türkler tarafından kurulan, dini İslam, mezhebi Sünni, ideolojisi Kemalizm söylemine dayanan bir devlet oldu. 1923'te kurulan ilk meclis ve son Osmanlı Mebusan Meclisi Türkiye'nin zenginliğini yansıtıyor. Yine Amasya, Sivas ve Erzurum kongrelerinin yapısı çok kimlikli bir yapı. Tekçi kültür o günkü dünya anlayışından (paradigmadan) kaynaklanıyordu.

Tüm ulus devletler tek kimliğe dayanarak kuruldu. O günkü dünyada aksi belki de mümkün değil. Ya bugün?
Günümüz çok kimlikli bir dünya. Mecut paradigma bunu destekliyor. Yeniden şekillendirilecek olan devlet, çok kimlikli yapıya uygun olarak düzenlenmeli. Geçmiş iki kutuplu dünyadan, tek kutuplu dünyaya geçiliyor diye ifade edilmesine rağmen (kimi çevrelerde), bana göre çok kutuplu bir dünyaya geçiliyor.

Zamanın ruhu çok kimliği içinde barındıran demokratik bir devletin yapılandırılmasına uygun.Klasik demokrasiler çoğunluğun iktidarına dayanan bir anlayış. Günümüzde çok kimliklerin ortaya çıktığı süreçte bu ise geçersiz. Mevcut iktidar anlayışları da değişmek zorunda. (Onun içindir ki geçmiş politika ve partilerin geçmiş yapıları ve anlayışları ile böyle bir yapılandırmayı gerçekleştirmeleri mümkün değil.)Yeni bir demokrasi anlayışı, kimliklerin kabulüne dayanan, birbirini yok saymayan, bizim gibi düşünmeyen, inanmayan insanın yaşamına tahammül edebilen ve gerektiğinde onu hoş gören anlayışların egemen olduğu, yüzyıllarca evvel İsa'nın dediğini "Sana davranılmasını kabul edebildiğin şeyleri, kendine kural olarak belirle" sözünü yaşam biçimi yapmış bireylerin ve kimliklerin (grupların) olduğu,
- Çatışmacı anlayışların yerine diyalog ve mutabakata dayalı anlayışların olduğu,
- Şiddetin ve zorun değil, gönüllülüğün olduğu,
- Değişip değişmemenin toplumun gönüllüğüne ve isteğine bağlı olduğu,
- İnsanların nesne olarak değil, özne olarak görüldüğü politik anlayış ve devletin egemen olduğu,
- Bir kimliğin egemenliği değil, çok kimlikli katılımcılığın olduğu,
- Bireycilerin değil, özgür bireylerin olduğu,
- Toplumu güçlülerin değil, haklıların belirlediği,
- Ayrıcalıkların güçten değil, yaratıcılıktan (uzmanlıktan) geldiği, yeni bir demokrasi anlayışına ihtiyacımız var. Kimliklerin kabulüne dayanan, birbirini yok saymayan, aynı zamanda grupların içinde demokrasinin egemen olduğu çok kimlikli bir toplumsal bir yapıya ihtiyacımız var. Hem de her zamankinden daha çok. Cehenneme giden yolu ancak böyle aşabiliriz.

*Bu yazı 26 Eylül 1995 yılında yazılmış ve "Sesli Düşünceler" adlı kitabımda yayınlanmıştır.

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank