content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

17 Ara

Çenem Kilitli Sabahtan Beri…

Amca mı desem dayı mı? Üstünde eski püskü giysiler, elinde değnek, önünde iki inek Dikmen kırsalında sabahtan akşama dolanıp durur. Nerden bilsin benim salon camının önüne çekilmiş koltukta otururken kendisini gözlediğimi. Ona bakarken fındık yeşili arasında geçmiş çocukluğumu anımsadığımı. Bu insan yaptığı iş bakımından babama çok benzediğine göre, ona amca dememde sakınca yok.

Evet, O. Yine karşımda. Yoldan geçiyor, önünde inekleri, elinde değneği. Bense yolu bütünüyle gören camın önündeki koltuktayım. Amca 60-65 yaşlarında, sırtı biraz kamburlaşmış, kendinden beklenmeyen bir çeviklikle yokuşları tırmanıyor, çayırlık arazide ineklerini otlatıyor.

Bana küçüklüğümü, ilk gençliğimi, köyümü, denizi, anlatılmaz güzelliklerle dolu fındık bahçelerini, hayatı bu bahçelerde, sessizce, atla, hayvanlarla geçen babamı, yağmur yüklü bulutları, yaylaları anımsatan bu amca ile konuşmalı, öyküsünü dinlemeliyim. Daha fazla sabır göstermeden attım kendimi evin dışına, yolun karşısına geçip, yokuştan çıkıp, ileride ceviz ağaçlarının bulunduğu tepeye ulaşıp yaklaşmalı ve seslenmeliyim ona. Biraz yürüyünce durdum. Aklıma şu fikir geldi. Şimdi amcaya gidip,”hey amca, sen kimsin, nesin, burası kimin yeri, nereden geldin” gibi sorular sorsam amca kuşkulanacak benden. Kim bilir beni müfettiş, terörist, ya da başka bir şey sanıp ürkecek, susacak. Hay Allah, şu bendeki vesveseye bak, nereden çıkarıyorsun bunları, adam gibi git, selamını ver, otur konuş. Yok, yok ben yine avare insanmış, buralarda can sıkıntısından geziyormuş gibi yapıp yaklaşsam iyi olacak.

Ellerim cebimde, üzerimde spor kıyafet biraz yürüyor, arada bir durup etrafa, uzaklara bakıyor, sonra devam ediyorum yürümeye ineklerin ve amcanın bulunduğu tarafa doğru. Epey yaklaşınca şöyle fiyakalısından bir selam verdim.

-Selamünaleyküm.

-Aleykümselâm

Amca ekledi,”sabahtan beri ilk kelam”

Düz, temiz çimenli bir yer göstererek;

-Geç otur evlat biraz konuşalım.

Sol elinde değnek, sağ elini çenesine götürüp dedi ki;

-Şu çenem kilitli sabahtan beri, iki laf edecek biri geçmedi buralardan. Hay Allah senden razı olsun, vaktin var mı evlat konuşmaya?

Haklıydı. Günümüzde konuşmak sadece “nakit” değil, ayrıca “vakit” meselesiydi.

- Var amca var. Zaten ben de sizinle konuşmak, tanışmak istiyordum.

- Allah razı olsun, ne yapalım, işte şu ineklerle zaman dolduruyoruz, bizim karı bunların sütünü satıyor şu apartmanlara, ben de her gün bunların peşindeyim. Şu karşıdaki gecekonduda kalıyoruz.

- Çoluk-çocuk?

- Çok, biri geçen yaz sizlere ömür. Geride yedi evlat var. Hepsi bir yerlerde çalışıyor. Hepsinin de dölü var.

- Nereden geldiniz Ankara’ya amca?

- Erzurum’dan, köyden.

- Orda da mı aynı işi yapardın?

- Evet, hayvancılıkla geçinirdik.

- Demek değişen bir şey olmadı.

- Evet.

- Ama orada hayvanınız, otlağınız daha çoktur, değil mi?

- Evet, çoktu, ama ne bileyim işte, satıp savıp geldik buralara.

- Akrabalarınız var mı orada?

- Var var ama onlar akraba değil, akrap akrap.

- Akrap ne?

- Hani sokar ya insanı.

- Tamam, anladım akrep diyorsun.

- Her şey bozuldu evlat. Geçen gün şu çimenlikte oturuyorum, inekler yayılıyor. Yolun kıyısında bir taksi durdu. Hususi. İçinde bir adam bir de kadın. Adam başladı kadını öpmeye. “Allah Allah “dedim, güpegündüz bu ne? Ahlaksızlık bu kadar arttı mı? Az sonra adam arabadan indi, bana yaklaşarak;

- “ne bakıyorsun pis sakallı”diye üzerime yürüdü.

- ”Hadi bas git moruk, durma buralarda, gelirsem oraya fena yaparım”diye tehdit etti beni. Korktum.”ineklerimi yayıyorum, ben size ne yaptım ki” dedim.”Çok konuşma sus” dedi öfkeyle.Tam o sırada kapı zili gibi bir ses duydum.Zıırrr zıırrrr..Elini cebine attı.Küçük kutu gibi bir şeyi kulağına götürdü.Bana da iyice yaklaştı.Bir arabaya bir de bana bakıyor, arabadan uzaklaştıkça sesini yükselterek konuşuyor telefonda.”evet karıcığım, şimdi işyerindeyim, müşteriler var odamda, ben seni birazdan ararım”dedi gözlerini benden ayırmayarak..

Hayret ettim, hayal mi görüyorum diye. Adam az ötemde, kırda. Fakat “işyerindeyim” diyor, karısına. Beni unuttu. Hiç seslenmedi. Telefonu koydu cebine, arabaya gitti. Giderken yüzü biraz kızarmıştı.

Hadi hoşça kal evlat, ben gideyim, bizim karı bunları sağacak, sütünü götürecek, geç kalmayayım.

-Güle güle amca yine görüşürüz.

Amca elinde değnek, önünde büyük inek, daha ilerde küçük inek ve bir de dana, evine doğru gözden kayboldu. Ama benim gözümün önünde sabitleşenler giderek arttı. Çocukluğum, ineklerimiz, atımız, danalar,Tamtepe ve Gökdiken dediğimiz fındık bahçeleri, gök gürültüleri, kara, kapkara bulutlar, şimşekler, sağanak yağmurları, deniz, Karadeniz’e doğru akıp giden seller, dereler.. ve

elinde bir kitapla yeşil çimlere uzanmış, sessiz bir doğada çenesi kilitli küçüklüğüm…

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

4 Kere Cevaplanmış to “Çenem Kilitli Sabahtan Beri…”

  1. 1
    Uğur ÖZALTIN Says:

    Bu hikayeden şu çıkıyor bence,
    İki inek gütmek iki insanı gütmekten daha kolay.

    Hiç olmazsa inekler cep telefonunda eşine işteyim deyip başka öküzle kırıştırmıyor :>

  2. 2
    Aslı BABADAĞLI Says:

    Teknoloji insanı ne hale getirdi. Üzülüyorum çünkü dürüstlüğün pabucu dama atıldı. Dürüst insan sevilmiyor. Göç ise aileleri yıpratıp dağıtıyor. Kültürümüzü de böylelikle yokediyoruz. Herşey saflığını yavaş yavaş kaybediyor.

  3. 3
    barış Says:

    elinize sağlık hocam
    ne güzel insanın insanı tanıması,hoş bir sohbet,öğrenmek,kaynaşmak,
    insanları birbirine yaklaştıran konuşmaktır.sohbettir.
    ancak çoğumuzun akşama kadar çenesi kilitli kalıyor.bazılarımızında 24 saat...

  4. 4
    Halit SUİÇMEZ Says:

    Teşekkürler, Uğur Bey, Aslı Hanım ve Barış..
    Evet Aslı dediğin gibi, Masumiyetler erimekte..
    Evet Barış,yalnız kalabilme özgürlüğünü de özlüyoruz bazen..

    Öyküyü seven, okuyan, yazan arkadaşlara içten sevgiler..



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank