content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

23 Kas

Çağımızın Uzaylı Tanrıları ve Arabaları

İnsanız… Gizemli, abartılı, inanılmaz ama gerçek şeyleri çok severiz. Esrarengiz, gizli kapaklı kalan şeyleri çok sevdiğimiz için açıklanmasını da istemeyiz. İsveç’te bir TV kanalında sihir gösterişleri yapılıyor. Herkes hayretler içerisinde sihirbazı alkışlıyor. Bu TV programı diğerlerinden ayıran yönü ise sihirbaz gösterilerden sonra kalkıp yaptığı hileleri anlatıyor. Seyircilerden birkaçı itiraz ediyorlar: “bize nasıl yaptığınızı anlatmayın. Biz sadece sihirleri izleyerek hayrete düşmek ve inanmak istiyoruz.” Bu arada TV’de geçen traji-komik hikâyeyi A. Rıza Ergüven’den okumuştum. Biri bana Mısır piramitlerinden söz ediyordu. Onun muhteşem görüntüsünden, olan üstü tasarımından vb. yönlerinden söz ediyordu.

Doğrusunu isterseniz tarihi yapıtları küçümsemek ahmaklıktır orada binlerce insanın emeği yatar. Bana anlatan kişi öylesine anlatmıyordu tabi. Anlattıkları da doğru olsa… Zaten duydukları abartılıydı birde kendisi de ekleme yaptı mı görende Firavunlar gökten inmiş zan edecek. Durup birden arkadaşımıza sordum; piramitleri bende beğenirim ancak seninle aramızda olan farkımız şudur acaba bu farkımız ne olabilir? Siz Mısır piramitlerinin insan yapımı olmadığını ima ediyorsunuz o halde kim yaptı? Verdiği cevap ise alışık “olan üstü güçler, ruhlar vb.” Ya hem Firavuna kendini tanrı ilan etmiş diyeceksin hem de kalkıp ona ruhlar yardım etmiş diyeceksin. Arkadaşımız mesele değildir burada. Mesele olan insan kafasının bir yerde cevap bulmadı mı hemen işi ruhlara, cinlere, perilere yüklemesi. Peri, cin, ruh bunlar biraz çağ dışılık görünümü kazandı elbette. O yüzden artık insanlar kalkıp cin gördüm, peri gördüm demezler.

Dediğinde ise sen psikologa görünmelisin derler.  O zaman uzaylıları görmekte çare buluyor. Evet, başlığımızda yazdığımız gibi “Çağımızın Tanrıları Uzaylılardır”. 

Osho çok sevdiğim biridir. Belki bu insandan aldığım hazzı çok az fikir insanda bulmuşum. Her düşünce insanı gibi bu üstadımız da aşırıya kaçmaktan kurtulamıyor. Örneğin “Gizemli Sırlar” diye bir kitabı vardır orada piramitler, eski tapınaklar hatta putları bile anlaşılmayan yönlerini göstererek dinleyicinin-okurun zihin altını hayran bırakarak yavaşça teslim alır. Sonrasında istediği bakışı zihnine yansıtır. Osho işi salt burada durdursa neyse birde eski uygarlıkların bizim ulaştığımız uygarlığın çok ötesinde olduğunu anlatmaya çalışır. Aslında Osho’un yaptığı Ters-Oryantalizm’dir. Biraz konu dışına çıkacağız ancak Oryantalizm kavramına deyinmeden de edemem. Oryantalizm klasik ansiklopedik tanımla doğu bilimcileri olarak bilinir. Sözlükleri okumanızı ancak bir kavramın hiçbir zaman salt terimsel yönüyle bakmamanızı tavsiye ederim.

Bütün bilginin, zenginliğin, bilimin Batı’da olduğunu, Doğu’nun ise sınıfsız, aşağılık olduğunu kabul eden zümreye Oryantalizm veya İslami deyimle Müsteşrik denir. Oryantalizm iyi güzel anladık da şimdi birde Ters-Oryantalizm çıktı. Mevdudi, Seyit Kutup vb. aydınların başını çektiği “Batıyı vahşet, düşük, ahlaksız, Felsefede aşağılık”  ve bütün güzelliklerin bizde olduğunu söyleyen anlayış da söylediğimiz gibi Tersten Oryantalizm’dir. İranlı düşünür Murtaza Mutahhari, “Materyalizm’e Eğilim Nedenleri”ni gösterirken Batı’nın Felsefe de çok geri olduğunu, hatta anlamadıklarını asıl gerçeğin bizde olduğunu anlatır. Doğrusu konuyu rayından çıkardığımın farkındayım ama buna deyinmekte fayda gördüm çünkü bazı akımların yükselmesinde, kökenlerin Psikolojik nedenleri bilmekte fayda görüyorum. 

Din çevrelerinin ismini duyup boğazlamak istedikleri Turan Dursun’un beni şaşırtan bir kitabını okumuştum. Kitabın ismi “Evren Bir Şaka Mı” yazdığı bazı makalelerin toplamıdır. Kitabı görünce T. Dursun bilim alkanında da mı yazmıştır diye düşündüm. Kitabı açıp biraz bakınca tamamıyla melek, ruh, âdem, Havva, cennet vb. kavramların içerdiği bir kitapmış. Her hal de dedim bu din-bilim karşılaştırması yapıyordur. Açıp okuyunca durumun çok farklı olduğunu anladım. Meğer tanrıyı bir astronot olduğunu, meleklerin, kutsal kitaplar da geçen her şeyin gerçek olduğunu ve uzaydan geldiklerini söylüyordu. Tabi bunları anlatırken böyledir tarzında değil de hani olur ya “bilim-kurgu” tarzında anlatıyordu. Buhari de geçen “Cebrail’in altı yüz kanatlı” olma rivayetini de uzay aracına yorumluyordu. 

Kimlerin “tanrı” kelimesini görünce acaba yazar “tanrı var mı, yok mu diyor” diye meraktan çırpınan, sonra okuyunca dini destekleyen kelime bulmadı mı “tanrıyı inkâr ediyor” a yorumlayan; Erich Von Daniken’in “Tanrıların Arabaları” kitabını Richard Dawkins’in “Tanrı Yanılgısı” tarzı bir kitap olarak görüp; okuyunca imanın sağlam ise gitmez diyen birinden duydum, “Tanrıların Arabaları” adlı eseri…. Daniken hoş adam hakikaten sevdim. Beyin fırtınası yapacak derecede iyi çalışmış dersine. “Uzay Gemimiz O Gezegene İnince” diye bir başlık atmış ve altında bilim adamların gelecek zaman içinde olası bir uzay seyahatinden söz eder:  

“…(gideceğimiz o gezegendeki) bu ilkel yaratıklar, gökten inen canavar ve içinden çıkan 

garip seyler hakkında ne düsünürler? Her halde ilk yapacakları 

sey yerlere kapanıp yüzlerini topraga gizlemek olacaktır. O güne 

kadar aya ve günese tapmıslardır. Ama simdi olan, korkunç bir 

seydir: Tanrılar gökten inmislerdir!” 

Ben konuyu bitirmeden uzaylılar hakkındaki görüşümü söyleyeyim. Öncelikle bir şey imkân dâhilin de ise gerçekleşebilir. Örneğin biri kalkıp “Rusya 1940’da Türkiye’nin Ankara şehrine atom bombası attı…” Böyle bir şey mümkündür. O devirde atom bombası yapılabilecek seviyededir. Ancak Rusya Türkiye’ye hiçbir zaman atom bombası atmamıştır. Niye atmamıştır? Çünkü attığına dair hiçbir kanıt yoktur. Oysa aynı dönemde ABD Hiroşima-Nagazaki’ye atom bombası atmıştır. Bilim İnsanı Marcy’nin dünya’dan başka yaşam var mı sorusuna yanıtı: "Samanyolu Galaksisi'nde 200 milyar yıldız var, belki de bunların %10'unda, yaşanabilir gezegenler bulunuyordur.

Galaksimize benzeyen ve her birinde on milyarlarca gezegen olan yüz milyarlarca da galaksi var" Bilim adamları gezegenimizden başka gezegenlerde de yaşam şartlarının oluşabileceğini ve oluştuğunu söylerler. Daha geçen birkaç hafta önce günümüzün Einstein’ı S. Hawking bile uzaylılar hakkında “olabilir” dedi. Hawking onların kötü niyetli olduğunu söylemeden edemedi. Bir yerde yaşam koşulları vardır diye orada yaşam için her şey tamam demek yanılgıdır. İkincisi yaşam koşulları oluşsa bile canlının oluşması için şartlar uygun olmayabilir. Hadi diyelim canlılar için yaşam koşulları oluştu, orada düşüncede ileri bir canlının meydana gelmesi demek değildir. Varsayalım yüksek akıllı bir tür meydana geldi, bu türün milyarlarca evrenin yaşı arasında bizim türümüzle aynı zamana denk gelmesleride güç dür. Yine bizim zamanımızda olmaları ve akıllı olmaları onların teknoloji sahibi olmalarını zorunlu kılmaz. İnsanın tarihine baktığımızda bir milyona aşkın çabanın sonucunda Homo Sapiens türü bu seviyeye ulaşabilmiştir. Atmışlarda aya gitmişsek geride kırk yıldır uzaya açılmışız demektir. Başka evrenlerde yaşam koşulları, canlı türleri olsa bile bunun insan ile hele-hele insan teknolojisini gelebilecek bir düzeyde olmaları “imkân dâhilinde” olsa bile olma ihtimali çok düşüktür. Yüzdeliği söz konusu bile olamaz. Daniken ise buna çok aşırı derece de iman ediyor. Daniken kitabının birçok yerinde özelikle 99. sayfada çok net biçimde şu ilginç açıklamayı yapar: 

“INSANLIK TARIHININ son iki bin yıllık döneminden kuskuyla söz 

etmeye niyetim olmadıgını belirtmistim, ancak Yunan ve Roma 

tanrıları ile birçok efsane ve destan üzerinde, çok uzak geçmisin 

etki ve izleri olduguna inanıyorum. Insanlık ortaya çıktıgından beri 

türlü gelenekler var olagelmisti. Daha yeni kültürlerde de bu eski 

geleneklerin, dolayısıyla çok uzak geçmisin izleri görülür.”  

Daniken’in sanırım en büyük yanılgısı da buradadır. Son iki bin yıllık birkimi insanın toplumsal çabası sayarken ondan öncekileri “gökyüzü” tanrılarına devir eder. Uzaylılar filmlerinde favorisi olmuştur. O kadar rasathane, göz bilimcilerin teleskoplarına yakalanmayan uzay gemileri bizim amatör kameracıları zorla buluyorlar. Bulutların değişik şekilde birleşip-dağılmasını bile kameraya alıp kayıt ediyorlar sonrasında biz uzaylı gördük diyorlar. Daniken’i okurken Gılgameş destanını ve Tevrat’ın Hezekiel bölümünü gözden geçirdim. Hezekiel Peygamberin anlattıkları insana olur olmaz bir uzay gemisini çağrıştırıyor. Oysa Hezekiel’in anlattıkları binlerce Tevrat masalından sadece birisi olur olacak böyle bir şeyde tutacak.

Yine Gılgameş destanı gök kavramlarıyla dolu iken birkaç tanesinin uzay gemilerini çağrıştırması normaldir. Uzay gemileri bir yana “gök kavramı” dinler tarihinde özeldir. Şiirlerde yüceliği, ulaşılmazlığı ifade eder. Yoksa T. Dursun’un dediği gibi “tanrı göktedir” demek uzaylıdır demek değildir. Uzaylı saçmalığını genelde din çevrelerini ikna ediyor ve hayallerini tıpkı cadılar, cinciler gibi kuruyorlar da; ateistler ve din karşıtı çevrelerinde güzünü güldürmüyor değil. Bence insanın oluşumunu uzaylılara mal edip ilkeller gibi onlara zihin yoracağımıza evrimi, bilimi, tarihi, uygarlıkların nasıl oluştuklarına zihin meşgul edersek tarih açısında daha sağlıklı olur. Uzaylılar olabilir mi? Olabilir ama sadece olabilir. Binlerce olasılık var iken bütün insanlık tarihini ne olduğu belirsiz, kanıtsız uzaylılara teslim edip insanı salt uzaylı robotu olarak uyarlamak; ortaçağ metafizikçiliğinden farkı yoktur. Yeri gelmişken diyeyim “Uzay Dini” diye bir din de meydana gelmişti. Daha uzay kavramını duyar duymaz din siparişi vermişler demek. 

Saygılarımla...

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank