content
19 Tem

Bir Musibet Yeterli, On Nasihate Ne Hacet!

Aynada son bir kez orasını burasını çekiştirdi. Bluzunu düzeltti. Makyajına son rötuşlarını yaptı. Çantasını kontrol etti. Cüzdanı, telefonu, gözlüğü içindeydi. Tam kapıdan çıkacaktı ki kapının zili çaldı. Hay Allah misafir mi diye geçirdi içinden. Geç kalıyordu. Hemen çıkmazsa yetişemeyecekti.

Ne yapacağını şaşırdı. Bir iki saniyelik duraksamanın ardından kapıyı açtı. Tanımadığı genç bir bey duruyordu karşısında. Ne olduğunu anlamaya çalışırken yan dairede oturan Zehra teyzenin sesi geldi derinlerden. Kapısı açıktı ama kendisi içerden sesleniyordu.

Selma kızım işin yoksa azıcık gelsene.

Tamam, teyzecim ben de çıkmak üzereydim ama sorun değil.  Senin için ne yapabilirim.

Zehra teyze heyecanlı biraz da ürkek bir sesle konuşmasına devam etti.

Bu beyler dedi. Kapıyı açtığında karşısında duran bey Selma’ya bakıyordu. Diğeri biraz daha yaşlıydı. İkisi de gayet güzel giyimli efendi görünüyorlardı. İçerdeki beyin elinde bir katalog vardı ve Zehra teyzeye bir şeyler gösteriyordu.

Zehra teyze sözünü yineledi. Bu beyler ev gereçleri satıyorlarmış. Benim pek ihtiyacım yok ama şu tencereler konusunda ısrar ediyorlar. Ben bu yaştan sonra ne yapacağım. Benimkiler bana yeter de artar bile diye mırıldandı.

Bunları alırsam bir de kol saati hediye edeceklermiş diyecekti ki dışarıda kapıda bekleyen satıcı içeri girerek sözü Selma’ ya yöneltti. Gel ablacım gel bak teyzeme ne güzel hediyeler vereceğim. Selma pazarlamacılar konusunda önceden çok şey duymuştu onlara inanmazdı. Ama bu defa açıkça bir şey söyleyemiyordu. Aman Zehra teyzeciğim haklısın valla senin yeterince tenceren var diyebildi. Kocaman bakışları üzerinde hissedince sustu. Pazarlamacı ustalığıyla iki bey hiç durmadan Zehra teyzeyi ikna etmeye uğraşıyorlardı. Hiç şansı yoktu. Ne yapıp edip ikna edeceklerdi, belliydi. Selma kaşını gözünü oynatarak hayır sakın ha demeye çalışsa da onlar bu konuda oldukça ustaydılar.

Zehra teyze sanki sözleriyle satranç oynuyordu. Onlar bir adım attıkça o da kaçacak yol arıyordu. Selma da boş ver teyzecim kızların gelsin sonra bakarsın diye konuyu dağıtmaya çalışıyordu. İşte ne olduysa o sırada oldu. Selma, eline tutuşturulan bir katalogdan bir şeyler beğenirken buldu kendini. Birden toparlandı.  Aman aman ben istemem. Bir şeye ihtiyacım yok diyordu sürekli. Satranç oyununda sanki oyuncu değişmişti. Şimdi Zehra teyzenin yerinde Selma vardı. Satıcılar önerdikçe Selma karşı çıkıyordu.

Tencere takımı çok hesaplı yanında kol saati hediye.

Yok istemem benim var daha yeni aldım.

Mikser set

Yok istemem

Elektrikli süpürge çok pratik

Hayır hayır istemiyorum

Bak yanında bu ütüyü bedava vereceğim hediyemiz olsun.

Yok hayır istemiyorum.

Çok hesaplı taksitleri çok uygun,  ütü istemezsen saç kurutma makinesi verelim.

Yok yok istemem

Selma senetleri imzalarken beylerden biri çoktan uçup gitmişti bile. Zehra teyze şaşkınlıkla olanları izliyordu.

Senetleri imzalatan genç biraz fenalık geçirdi. Şekeri düşmüştü. Hemen bir sandalyeye oturtuldu. Su içsin kendine gelir dediler. Bayılmak üzereydi. Bir telaş bir panik arasında senetlerde bir çırpıda imzalanıverdi. Koşup gidenden ses seda kesilince huzursuz bir bekleyiş başladı. Diğeri yavaş yavaş kendine geldi. Arkadaşını da merak eder gibi tavırlarla dolandı. Senetler imzalanmıştı ama ortada mal yoktu. Selma şaşkındı. Gideceği yere de geç kalmıştı. Bu saatten sonra gitse de anlamı yoktu artık. Telefon üstüne telefon edildi. Diğeri elinde pratik bir süpürge ve bir ütüyle çıka geldi.

Oyuncak gibi bir şeydi getirdiği. Selma’nın şaşkınlığı bir kez daha arttı. Ben istemiyorum. Eşimle konuşmadan almam doğru değil diye direnmeye başladı. Senetler adamların elindeydi. Ablacım beğenmezseniz malımız garanti geri alacağız diyorlardı. Yirmi ay taksitle almıştı ama bir taksiti bile onları almaya yeterdi. Nasıl bir oyun içindeydi.

Adamlar ısrarla beğenmezseniz on gün içinde iade edebileceği konusunda Selma’yı ikna etmeye uğraştılar. İlk taksini ödedikten sonra senetlerin birer nüshası da Selma’ ya verildi. Güle güle kullan sözcükleri kulağında çınlıyordu. Hiç yoktan takside girmişti. Elinde oyuncaklarla evcilik oynayan çocuğa benzetti kendini. Ağlamakla gülmek arası sesler çıkartarak anahtarı kapıya taktı. Paketleri açmak incelemek için sabırsızlanıyordu.  Diğer komşularda hayırlı olsun güle güle kullan demeye geldiler. Senetleri elinden bırakamıyordu Selma. Hala şaşkındı. Nasıl böyle bir şey yaptığına inanamıyordu. Senetleri imzalatan genç kartını da vermişti. İstemezsen şu numaradan beni bulabilirsin demişti giderken. Olsun dedi hiç değilse geri verme olasılığı onu biraz rahatlatmıştı.

Bütün geceyi uykusuz huzursuz geçirdi Selma. Sabah erkenden Zehra teyzenin kapısını çaldı. Ben bunları istemiyorum telefon edeceğim geri vereceğim dedi. Zehra teyze de hala dünkü şaşkınlığı ile beni kurtaracakken kendin kapıldın diye üstüne gelince sinirleri iyice bozuldu.

Telefondaki sesi tanımıştı. Derin bir soluk aldı. Tamam demişti telefondaki, bu gün arkadaşlar senetleri getirip süpürgeyi alacaklar. Ama sakın kullanmayın olur mu?

O gün ve daha sonraki günlerde hep bekledi Selma. Ne gelen vardı ne giden. Bu arada çarşıya da gidip gerçek fiyatları görünce kan beynine çıktı. Telefon üstüne telefon ediyor oradan oraya yönlendiriliyordu. Malı satanlar artık devreden çıkmışlardı. Şimdi muhatabı şirketti ama onlarda biz sözleşmeyi biliriz biz size vaatte bulunmadık demeye başladılar.

Bir hafta böyle mücadele sonunda malı geri almaya ikna olmuştu şirket. Peşinat olarak verilen para yanacaktı. Ya da taksitlerin hepsini bir defada öderseniz indirim yaparız diyordu telefondaki sekreter kız.

Ertesi gün süpürgeye ve hediye olarak verilen ütüye hiç dokunmadığını söyledi Selma. Senetleri getirin ben istemiyorum bunları diye bağırdı telefonda. Beklemeye başladı. Haraç toplamak için kapıya dayanan mafya kılıklı iri yarı badigart görünümlü iki adam göndermişti şirket. Söyledikleri bile anlaşılmıyordu. Selma öyle korktu ki tamam dedi paranızı peşin ödeyeceğim ve senetlerimi alacağım. Bir daha da beni rahatsız etmeyin sizi görmek istemiyorum.

Tüketici hakları diye duymuştu ama neydi nereye gitmesi gerekiyordu bilmiyordu. Haklarını bilmiyordu. Haklıyken haksız olmuştu. Eşinden de olanca azarı işittiği için artık konuşamıyordu.

Ne zaman süpürgeyi eline alsa evcilik oynuyor gibi hissetti kendini. Gülsün mü ağlasın mı bilemedi.

Kimselere diyemedi. Kara günler için biriktirdiği tüm parası da gitmişti.

O günden sonra hiçbir pazarlamacı Selma’ya kapıyı açtıramadı. Tek bir söz bile dinletemedi. Çok pahalıya edinilmiş bu ders Selma’nın hayatında bir dönüm noktası olmuştu adeta. Bir musibet bin nasihatten evladır derdi rahmetli babası. İşte o söze gelmişti.

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

6 Kere Cevaplanmış to “Bir Musibet Yeterli, On Nasihate Ne Hacet!”

  1. 1
    Hava KÖSEOĞLU Says:

    Sevgili Şerife Çınar, hoş geldin arkadaşım.

    Tebessümle okuduğum ama düşündüğüm yazını https://www.bilgiagi.net/ sayfalarında görmek çok güzeldi.
    Paylaşımlarının devamını diliyorum.

    Sevgilerimle.

  2. 2
    Dr. Ahmet FİDAN Says:

    Şerife Hanım,
    Hoşgeldiniz öykülerinizle gazetemize apayrı güzellik katacaksınız.
    Hayatta var oldukça gazetemizde yazmanız ümidi ile.
    Gerçi siz mektepli ve alaylı olarak çocukluğunuzdan beri yazın hayatının içindesiniz.

    Artık öykülerinizi gazetemizde tefrika edip kitaplaştırırsınız. Hayırlısı...

  3. 3
    Şerife ÇINAR Says:

    Değerli Ahmet Fidan hocam.
    Bizi bu gazeteyle tanıştırdığınız ve okuyucusuyla buluşturduğunuz için çok teşekkür ediyorum.Yaşamın, acı tatlı yönleriyle öyküleşen karakterlerini burada paylaşarak -kıssadan hisse- belki bişeyler kazandırabilirim diye ümid ediyorum.
    Saygı ve selamlarımla.

  4. 4
    Şerife ÇINAR Says:

    sevgili arkadaşım Hava Köseoğlu çok teşekkür ediyorum.
    Seninle aynı sayfalarda yazmak da çok güzel. Umarım yazılarımız uzun soluklu olur. Okuyucusuna keyif verir.
    sevgilerimle.

  5. 5
    Ahmet AY Says:

    Şerife Hanım hoş geldiniz,
    Kaleminizden akacak olan damlaların deva olması dileklerimle...

  6. 6
    Şerife ÇINAR Says:

    Sayın Ahmet Ay güzel dilekleriniz için teşekkür ediyorum.
    Saygı ve selamlarımla.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank