content
10 Mar

Bilirim Ama Söyleyemem…

Ölüm üzerine düşünmem çok fazla, ne kendi ölümüm ne de başkalarının ölümü... birkaç defa düşündüğüm oldu münasebetsiz zamanlarda... Birini net hatırlıyorum, işten çıkmıştım vapurdan indim balık aldım (muhtemelen) yürüyerek eve gittim. Balıkları temizlemeye başladım. Nerden geldiyse aklıma sevdiklerimin trafik kazası geçirdiği ve öldüğü geldi aklıma. Sonra da saçma sapan ama öyle olduğu için de can acıtıcı  bir soru... cenazeden sonra bir şekilde “hayat” denen şey devam ediyor... gün geliyor birisi soruyor; tabii önce daha münasebetli sorular sorulur... “ ne hissettin?” gibi. Ya birisi sorarsa “onlar öldüğü sırada sen ne yapıyordun?” “Balık temizliyordum.” Tabii hazır temizlenmiş balık almış olsam da durum değişmiyor,balık almaktan vazgeçmiş olsam da... başkalarının ölümü bizi herzaman münasebetsiz zamanlarda yakalıyor. Biz sakız çiğnerken de birileri ölüyor, bilgisayarda tavla oynarken de; bahçe de sigara içerken de...

 İnsan kendi sonunu düşünmeli, ölümü düşünmeli gibi belki “gerekli” belki de “gereksiz” sözler söyleyecek değilim. İnsan kendi ölümünü seçebilir mi? Aracısız, araçsız... nefesine engel olabilir mi? Bunları da soracak değilim. Kendime bir “son” yazdım, bir “son nokta” buldum geçenlerde. Tabii böyle olur mu olmaz mı bilinmez; ya da insanoğlu her “an” kararını da kaderini de değiştirebilir. Yeni bir karar alınana kadar “eskisi” geçerlidir.

 ““Şu dünyada en “gıcık” olduğum şey; “bilirim ama söyleyemem” diyenler. Televizyonlara çıkarlar, konunun ne olduğu önemli değildir; “bilen” ama “söyleyemeyen” birileri mutlaka vardır oralarda. Hayatta bir sürü keşkelerim olmuştur, olmasından da bir rahatszlık duymam hatta severim “keşke”lerimi... neticede “seçtiklerim” “seçemediklerim” “seçmediklerim” v.s v.s bir sürü toplamı ile “ben” olurum. “keşke”lerimden biri de “ahhh ulann ahhh ben de birşey bilsem de ‘ bilirim ama söyleyemem’ diye bir cümle kurabilsem”dir.””

 Görkemli bir cenaze töreni hazırladım kendime. ( bakmayın siz hazırladım dememe bunu benim için siz yapacaksınız canlarım benim.) Eskilerin tabiri ile “ele ayağa düşmeden” geçen bir ömür. v.s v.s bol miktarda ön hazırlık var “sos” kabilinden... benim “sos” dediğime sanırım sizler “hayat” diyorsunuz. Tanıdığım tanımadığım binlerce insan toplanmış bir “selatin” camiinin avlusunda... İmam efendi “merhumu nasıl bilirdiniz?” diye sormuş, sizlerde elcevap “eyüüü bilirdik...” ve dahi “hakkınızı helal eder misiniz?” sorusuna da “helal olsunnnn” demişiniz hep bir ağızdan. ( ölümün güzel yanlarından biri; içlerinden de öyle oluyordur sanırım genel olarak herkes hakkını helal eder )....

 O sırada bir tıkırtı duyulur ya da duyulmaz... bilmem kaç saattir kaç gündür “ölmüş” olan ben; tabutun kapağını açar...ehhh etrafta birkaç tane de hatta ne birkaçı... canlı yayın yapan kameralar filannn... tabuttan kafamı şöööyle bir uzatıp... siz “canlı”ların yüzüne bir süre bakıp; önce “hey gidi yumurtaya can veren güzel Allah’ım!!!” deyip şükrümü eda ettikten sonra... “ şimdi siz bana ölümü, öbür tarafı soracaksınız değil mi? BİLİRİM AMA SÖYLEMEMMM!!!” deyiverir miyim...bir de terbiyemi bozup yüzünüze karşı “aha bu da size kapak olsun deyip” malum Türk el hareketlerinden birini kondurursam... İşte böyle bir “ölüm”e ölürüm ben...

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

1 Kere Cevaplanmış to “Bilirim Ama Söyleyemem…”

  1. 1
    Hazal Seyitoğlu Says:

    Ölmeden, ölmek; ölüme gülebilmek... Çok taze bir ölüm vakası yaşamış olduğum halde yazın beni gülümsetti. Hayat dediğin gibi... kimileri doğarken kimileri ölüyor. Belki yakınlarda belki uzaklarda...
    Bu eğlenceli yazı için teşekkür ederim.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank