content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

21 Eki

Berberler 20., Kuaförler 21. Yüzyılın Adı Bir Zamanlar Berber Çırağı İdim!

Hey gidi günler…

Bugünküler hatırlamazlar…

Eskiden berberler vardı…

İsimleri kuaför değildi.

Sadece saç ve sakal traşları yaparlardı, berberler.

Kuaförler şimdilerde güzellik salonları aynı zamanda…

Berberler geçmiş 20. yüzyılın, kuaförler, güzellik merkezleri ise yeni yüzyılın, 21. yüzyılın adı…

Kuaför metroseksüel erkekler için, berberler ise sadece erkekler içindi…

Nerden mi çıktı bu muhabbet?

AKİT TV’de canlı yayında beraber program yaptığımız meslektaşım Tuna Öztunç’un saçları ile ilgili laf atmıştım. “Seni kuaföre götüreyim” diye…

Orada konuşmuştuk, berber ile kuaför farkını…

Berberler kahve yanında olurlardı

Berber çırağı idim, ilkokula giderken…

Babam berberdi. Berberlikten emekli oldu…

Hayatının en az 40 yılı berberlik mesleğinde geçti.

Zeytinburnu’nda oturuyorduk, Yeşiltepe’de…

Eskiden berberler, kahve yanlarında olurlardı.

Sadece berberler değil, terziler de kahve yanında ya da hemen yakınında olurdu.

Aynı zamanda fotoğrafçılar da kahvenin yanında olurdu.

Arkalarında İstanbul hatırası yazan ve siyah örtülü fotoğrafçılar…

Ayak üzerinde fotoğrafları basarlardı. Şipşakçılardı başka adıyla…

Çünkü kahve müşterileri aynı zamanda berberlerin, terzilerin ve fotoğrafçıların doğal müşterileriydi. Kahveler mahallenin, sokağın, caddenin sosyal buluşma merkezleriydi.

Nerede bir kahve varsa mutlaka yanında da berber vardı. Ve tabi ki fotoğrafçı, terzi de…

****

Berberler sıcak su ihtiyacını kahvelerden karşılarlardı.

Bir yaz günüydü.

Büyük su bardaklarını bilirsiniz, işte onlardan birini aldım kahveye sıcak su getirmek için gittim.

Kahveye ayrı bir merdivenden babamın dükkanına da ayrı bir merdivenden çıkılırdı. Ancak merdivenler de yan yanaydı.

Kahvenin merdivenine birkaç adım attıktan sonra babamın dükkanındaki merdivenlere adımı attım.

Gözüm karardı, belki de merdivenlere tam basamadım.

Elimdeki sıcak su taşıdığım bardakla beraber düştüm.

Kendime geldiğimde her tarafım kan içindeydi ve babamın kucağındaydım.

Kırılan bardak kaşımı boydan boya kesmişti.

Derin izini tam tamına 50 yıldır taşırım, hemen sağ gözümün üstünde.

****

Babam hastaneye götürmüştü, apar topar.

Dikiş atmışlardı.

Babam anlatır, “Yarılan yerden gözün gözüküyordu. Allah korudu.”

Kör olmaktan birkaç santim ile kurtarmıştım.

Her hafta babamla beraber pansumana giderdik, hastaneye…

Yine bir keresinde Yedikule’de belediye otobüsünde, pansumandan dönerken bir de trafik kazası geçirmiştik.

Kaza içersinde kazalık olacaktık.

****

Çocukluğumda başımda, dudağımda, ellerimde dikiş izlerinden hiç kurtulamadım.

Sonunda babam bir muska yazdırmıştı, bir Alevi Dedesi’ne.

Adım Ali olduğu için çok severdi. Alevi Dedesi…

Ve ben uzun yıllar o muskayı boynumda taşıdım.

İnanın o muskadan sonra başıma hiç kaza gelmedi.

Ayılar gezidirirlerdi, sokak aralarında

Çocukluğumuzda Zeytinburnu’nun gecekondu sokaklarında ayıları gezdirirlerdi.

Tefle beraber ayıları oynatırlar ve para toplarlardı.

Bir de ayılar aynı zamanda sırtı ağrıyanların sırtlarını çiğnerlerdi.

Çocukluğumdan kalan bir anıdır.

Bugün anlatsanız inanınılır gibi değildir.

Gecenin ilerleyen saatlerine kadar sokak aralarında, sokak lambalarının altında saklambaç oynardık.

Şimdi çocuklarım “baba çocukluğunu anlatırmısın” dediğimde de bunlar aklıma geliyor.

Bakkalı kapatır top oynamak için kaçardım!

Zeytinburnu’ndan Sefaköy’e o zamanki ismi Safraköy’e taşındığımızda (şimdi bir semtin adı) babam bakkal dükkanı açmıştı.

İlk defa banyosu, tuvaleti olan bir eve taşınmıştık.

Babam ve amcamın yaptırdığı iki daireli bir evimiz vardı.

Borçları olduğu için, dairenin birini kiraya vermişler diğer dairede ise amcamlarla beraber oturuyorduk.

Ayın daireyi iki aile paylaşsak da yine de lükstü… Ne de olsa Zeytinburnu’nda bir gecekonduda oturuyorduk. Mutfağı sonradan odaya iliştirilmiş, tuvaleti dışarıda olan, banyosu da odanın içerisinde olan evimiz vardı.

Dairemiz saray gibi geliyordu bize…

****

Mahallemizin yolu olmadığı için, ekmek arabasını eşekler taşırdı.

Anlayacağınız eşek arabasıyla gelirdi, ekmek bakkalımıza.

Tüpü ve sana yağını gizli satardık. En iyi müşterilerimize verirdik! Herkese vermiştik.

Şimdinin İnönü Mahallesi, Maslak Çeşme Caddesi’nde otururduk.

Eşek arabası çamurdan batardı zaman zaman yardım ederdik çamurdan çıkması için.

Çocuktuk, arkadaşlarımız top oynarlar benim de içim içime sığmazdı.

İlkokul 4. sınıftaydım.

Dayanamazdım, kapatırdım bakkalı doğru top oynamaya.

Babam gelir dükkanı kapalı görür, zılgıtı ve şamarı yerdim.

Ben yine ertesi gün bakkalı kapatır yine kaçardım.

Kim takardı zılgıtı ve şamarı…

Arazilerin hepsi bizimdi.

Boş arazinin karşılıklı her iki tarafına, taştan kaleleri kurardık. Saatlerce bir o tarafa bir bu tarafa vurur dururduk. Kramponları olan çocuklar çok şanslıydı. Hele topumuz bir de naylon top değilse, keyfimize diyecek olmazdı.

İddialı maçlar yapardık, gazozuna ve kolasına…

Anı biriktirmem kendim ve çocuklarım içindir…

Çocuktuk… Geride kaldı.

Şimdi çocuklarıma bakınca gözlerinde kendimi göremiyorum, anımsayamıyorum bile…

Çocuklar sordukça ya da bir konu olduğunda geliyor aklıma bölük pörçük, anılar…

Büyüdük… Dokunamayacak kadar hatırlanamayacak kadar uzakta çocukluğumuz.

Fotoğraflarımız da yok, bakalım da anımsayalım o günleri…

Hani bugünkü her anımızın kayıt alındığı gibi değildi o zamanlar…

Çocuklarımız bizim yaşımıza geldiğinde geçmişe fotoğraflar üzerinden bakarak daha kolay anımsayacaklar… Anıları kaybolmayacak.

Çocuklarımla bugün zaman geçirirken, “anı biriktiriyorum” diyorum.

Gelecek için… Hem kendim hem de onlar için… Bazen zorluyorum da kendimi…

Hem bugünün keyfini çıkarmak için hem de geleceğin…

Aynı zamanda çocuklarım ve ben geçmişi kolay anımsayalım, nereden nereye geldiğimizi ve kim olduğumuzu unutmayalım diye…

Anılar arşivleniyor artık günümüzde, insan oğlu nereden nereye geldi?

Gelecekte anı biriktirme olayı daha farklılaşacak. Beynimizi keşfederek, kullanmasını da öğreneceğiz. Fotoğrafları direkt beynimize yerleştireceğiz ve kullanmayı bildiğimiz için beynimizdeki anı biriktirilen yerleri sanallaştıracağız anları, anıları… Belki de anın içine gireceğiz.

İşte o gün kuaförler de değişecek, onların yeni adı da 22. yüzyılın göstergelerinden biri olacak.

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank