content

03 Tem

Ayıplı “Deprem Dede”

Gerçek gazetesi manşet atmış, “2014’te Sallanabiliriz!”.
Manşet altı girişte “Dede Korkuttu” diye devam etmiş.
Küçükçekmece Cennet Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen deprem konulu seminerde konuşan ‘Deprem Dede’ lakaplı Prof. Ahmet Mete Işıkara, “2014’te sallanabiliriz” demiş. Yani geyik yapmış!
Gerçek gazetesi ise, bu toplantıyı manşetine taşımış. Olabilir, habere atfedilen değer açısından manşet oluşturmuşlar; buna bir itirazım yok. Ancak bir okur olarak bu adamın, manşetlik değer taşıyan olumlu bir özelliği olmadığını söylemek hakkına da sahip olduğumu düşünüyorum.
Haber vesilesiyle bu şahsın Kızılay Genel Başkan Başdanışmanı olduğunu da öğrenmiş oldum. Yakışır! Öyle ya, o kadar emek sarfetti adamcağız!
Bazı şeyleri unutmamak gerekir.
Tabi ki herkesin kendince unutma veya unutmama alanları farklıdır.
Benim unutmayacağım ve yeri geldiğinde hatırlatacağım durumlardan biri de, bu ‘Deprem Dede’nin reklam oyunculuğudur.
İlkin şunu belirteyim ki, medya, toplumdaki yanlış öğrenmenin en önemli ayağını oluşturmakta. Örneğin, her profesöre bilim insanı demek gibi temel bir yanlışlığın sorumlusu medyadır. Akademisyenlik başka bir şeydir, bilim insanı olmak başka bir şeydir. Bu ‘Deprem Dede’nin bilim insanı olmakla en ufak bir ilgisi yoktur!
İkincisi, bu Ahmet Mete Işkara’yı allayıp pullayıp ‘Deprem Dede’ lakabıyla topluma sunan da medyadır. 1999 Ağustos Depremi olduğu sırada bu şahıs, Kandilli Rasathanesi’nin başındaydı. Dolayısıyla deprem konusu üzerine en çok görüş belirtme pozisyonunda bulunması (bilgisi demiyorum, görevi gereği elde edilmiş bir pozisyondan söz ediyorum) ve sempatik bir yaşlı olması nedeniyle, medya bu adama ‘Deprem Dede’ lakabını taktı. Bu da toplumda çok tuttu.
Şimdi bu sempatik dedenin hiç de sempatik, daha doğrusu ahlaki olmayan vukuatını hatırlatmak istiyorum.
Beylikdüzü bölgesinin Esenyurt tarafında” İsthanbul Evleri” sitesi yapıldı. Bilindiği üzere bölgemiz deprem konusunda daha bir özellikler gösteriyor. Dolayısıyla buralarda yapılan her bir inşaat, deprem gerçeği nedeniyle daha bir dikkat istiyor ve tüketici, daire alırken işin bu yönünü de düşünüyor. Bu gerçeğin ticari alanda güvenceli bir karşılık bulması için İsthanbul Evleri’ni yapan şirket, ‘Deprem Dede’yi buluyor. Öyle ya, tüketicinin içinin rahat ettirilerek İsthanbul Evleri’nden daire almaya yönlendirilmesinde allanmış pullanmış A. Mete Işıkara’dan daha iyisini bulacak değillerdi ya!
‘Deprem Dede’ bu önerinin üzerine kaç ayaküzeri atladı bilmiyorum ama bir reklâm oyuncusu olarak televizyonlara çıkıp bu İsthanbul Evleri’nin 10 şiddetinde bir depreme dayanıklı yapıldığını insanların gözünün içine bakarak söyledi. Bu da yetmedi, basındaki açıklamalarına göre, “Ben de buradan daire aldım. Burası öyle güzel bir yer ki, ben boğazda oturmama rağmen buraya taşınacağım” dedi.
Han Yapı’nın reklâm oyuncusu, hala buraya taşınmadı. Herhalde nakliyeci bulamadı!
Bu çok da önemli değil.
Reklâmlardaki asıl çarpıtmaya gelelim. Bunu o tarihlerde ben iki kez yazdım ve bu gazetede yayınlandı. İstedim ki, o ‘Deprem Dede’ beni mahkemeye versin! Tekrar ediyorum, bu adam bir kelime oyunu üzerinden insanları kandırmaya çalıştı.
Mesele şu: Deprem için iki ölçü kullanılır; biri depremin büyüklüğü, diğeri ise şiddetidir. Hani depremler için Rihter ölçeğine göre 6-6,5-7,2 gibi rakamlar veriliyor ya; bunlar depremin büyüklüğünü ifade eden rakamsal değerlerdir. Bir de aynı depremin farklı alanlarda farklı yıkım sonuçları olur ki, buna da depremin şiddeti denir. Örneğin 99 depreminin, Şişli’de farklı, Avcılar’da farklı yıkım sonuçları oldu. Depremin şiddetinin sonuçları zemine, binaların ne şekilde yapıldığına vb. bağlıdır.
Şimdi gelelim kelime oyununa. Halkın depremin şiddeti, büyüklüğü gibi bilimsel ayrım yerine genel olarak bildiği konu, Rihter ölçeğidir. Yani Kandilli Rasathanesi’nin (veya uluslar arası muadili kuruluşların) verdiği 5-6,5 gibi rakamlarıdır. ‘Deprem Dede’ 10 şiddeti deyince, halk, depremin büyüklüğünü anlıyor ve ‘Vay anasını, ne sağlam binalar yapıyorlar’ gibi bir düşünceye sevk ediliyor. Halbu ki, 10 büyüklüğünde bir depremde İstanbul, denizin dibine gömülür!
Şimdi ben Işıkara’yı mahkemeye versem, o haklı çıkar. Çünkü ben büyüklüğü değil, şiddeti diyorum; bunda bilimsel bir yanlışlık yok der ki, haklıdır! Ancak işin meşruiyeti olan bir boyutu var: Bu ince ayırımdan hareketle bir profesörün reklâmda bunları söylemesi, daha doğrusu bir inşaatın deprem hususundaki garantisini vererek pazarlama reklâmına çıkması ahlaki midir? Bir insan olarak bunun vicdan neresinde?
Yaşını başını almış, Kandilli gibi dünya güzeli bir yerde oturan, bir titri olan ve ortalamanın üzerinde geçinip giden birisinin böylesi utanç verici işlere soyunmasını ben izah edemiyorum.
Bunun gibi adamların olumlu anlamda manşetlere çekilmesi de ağırıma gidiyor!

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank