content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
19 Ağu

At Gözlüklü Gazetecilik (II)

Değerli gazeteci-yazar Önder Balıkçı'nın Bandırma yerel basınına ve yerel basın çalışanlarına yönelik yaptığı ağır eleştirilerin ve haksız suçlamaların bir kısmına dünkü yazımızda değinmiştik.

Bugün de kaldığımız yerden devam edelim.
Sayın Balıkçı, Bandırma'da nitelikli bir gazetenin çıkması için nitelikli elemanın olması gerektiğini vurgularken, sanırım kapanana kadar yer aldığı yerel gazeteyi de bu kapsam içine dahil ediyordur!..
Yoksa, kendisini son derece nitelikli bir gazeteci olarak görüp de, çalıştığı gazetenin de niteliğini arttırdığı iddiasında mıydı?
Sanırım, bu doğrultuda daha doyurucu bir açıklama yapma gereğini duyacaktır.
Belki de, yaptığı araştırmacı-gazetecilik örneklerini ve aldığı ödülleri de örnek olarak gösterip, niteliğini de ortaya koymak isteyecektir.

Öğrenebildiğim kadarı ile kendisinin bu günlere gelmesinde, Bandırma'nın eski gazetecilerinin kendisinde bir hayli emeği olduğudur. Keşke, sayın Balıkçı da, Bandırma'da birkaç gazeteci arkadaşımızın yetişmesinde aynı hassasiyeti gösterebilseydi... En azından dua alırdı. Ama her nedense, 35 yıllık meslek hayatında böyle bir çabayı göstermekten özellikle kaçındı. Çünkü korktu. Geriden gelen gençlerin, kendisinin önüne geçmesinden çekindi. Sürekli vitrinde olmayı yeğledi.

Sayın Balıkçı, nitelikli gazeteci olmayı, aynı zamanda parayla da ilişkilendirmiş. "Ucuz etin yahnisi, yavan olur" diyerek, muhabirine para vermeyen veya onu boğaz tokluğuna çalıştırmayı ilke edinen medya kuruluşlarının, bu ucuzluk girdabında, nitelikli ve yetenekli muhabirler bulup, onlardan kaliteli haber ve yazılar beklemelerinin mümkün olmadığını da vurgulamış.
Demek ki, kaliteli muhabirler, iyi paralara çalışır ve bu paralara çalışanlar da kaliteli haber ve yazılar yazar!.. Bunu savunuyor Balıkçı.

Biliyorum ki, kendisi çalıştığı gazeteden, bizim yeni başlayan muhabirlerimiz kadar ya alıyordu, ya da alamıyordu. Bir tarafta 30 küsur yıllık bir gazeteci, diğer tarafta mesleğin daha ilk basamağında gencecik bir kardeşimiz. Her ikisi de hemen hemen aynı paraya çalışıyor. Bu durumda, "kaliteli muhabir, kaliteli paraya çalışır ve kaliteli haberler yazar" kuralının kendisi için geçerli olan yönünü de umarım açıklama ihtiyacı hisseder, usta gazeteci Balıkçı. Yoksa, kendisi de boğaz tokluğuna çalıştığını, ama gazetecilik aşkıyla nitelikli haberler yazdığını mı öne sürer? Göreceğiz.

Dünkü yazımda da, daha önce de dile getirdiğim gibi, "camdan evde oturanlar, komşusunu taşlamamalı!" diyorum. Ama sayın Balıkçı, hiç bunlara dikkat etmeden, sürekli taşlamayı yeğliyor. Oysa ki, yaptığı özrü kabahatinden büyük olaylar nedeniyle, kendisinin kendi meslektaşlarına karalama çalmadan, bulunduğu vitrinde oturmasını defalarca salık vermiştim. Tabii bunları dikkate almayıp, bizlere yönelik çamur atma kampanyasına devam edince, ister istemez bildiğimiz bir takım bilgileri de kamuoyu ile paylaşma ihtiyacına sokuyor bizleri.

Geçtiğimiz haziran ayında, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yıllardan beri Konrad Adaneuar Vakfı ile birlikte düzenlediği yerel basın seminerlerinden biri daha Kocaeli'nde düzenlendi. Cemiyet ile Vakfı'n ortaklaşa düzenlediği bu seminerler, düzenlenen ilin çevresinde yer alan diğer illerden davet edilen yerel basın mensuplarının katılımı ile bölgesel bir toplantıya dönüştürülür. Bunu sağlamak için de o illerin gazeteciler cemiyeti ile kontakt kurulur ve onların aracılığı ile davet edilecek gazeteciler, seminere çağrılır. Cemiyet yöneticileri de, üyeleri olan gazetecilere bu daveti duyurur ve seminere katılmaları sağlanır. Yıllardır bu böyle devam ediyor.

Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti'nde geride bıraktığımız yılın sonunda gerçekleşen genel kurul sonunda bir görev değişimi yaşandı. Eski yönetim, yerini yeni yönetime devretti. Bu demokratik kitle örgütlerinde, sıkça yaşanan son derece olağan bir durumdur. Çalışmayan yönetim gider, yerine yenisi getirilir. Nitekim, BGC'de de aynısı yaşandı.
Ancak, BGC'nin yeni yönetimi, belki unutkanlıktan, belki zamansızlıktan kaynaklanan bir nedenle, yeni yönetim kurulunu, TGC'ye ve Konrad'a bildirmemiş.

Kocaeli'nde yapılan seminer için, daha önce de olduğu gibi doğal olarak BGC'nin eski yöneticileri ile kontakt kurulmuş. Onlar aranarak "Kocaeli'nde bir seminer düzenliyoruz. Zaman da sınırlı, lütfen üyeniz olan gazetecilere haber verir misiniz?" denilmiş.

Gerek TGC tarafından, gerekse Vakıf tarafından, halen BGC'nin yöneticisi oldukları sanılan bu arkadaşlar, durumu hiç bozuntuya vermeden, "tamam" diyerek, sadece kendilerine yakın olan arkadaşlarına haber vermek suretiyle, davet edildikleri seminere katılıyorlar. Birlikte gittikleri arkadaşlarının kimisi cemiyet üyesi dahi değil, kimisi de gazeteci değil. Ama onlar hiçbir sakınca görmeden, böylesine bir durumu yaratıyorlar. "Biz artık BGC'nin yönetiminde değiliz. Yeni başkan şu arkadaşımız" deme yürekliliğini dahi gösteremiyorlar.

Sonra da, gittikleri bu semineri haber yaparak, "TGC ve Konrad, bu seminere sadece bizleri davet etti" deme yalanını bile sergilemekten kaçınmıyorlar.

Ve her nedense, bu arkadaşlar "biz dürüst gazeteciyiz" diyerek de ortalarda dolaşıp, ahkam kesiyorlar. Biri de sayın Balıkçı...
Eğer dürüst gazetecilik, nitelikli gazetecilik, kaliteli gazetecilik buysa, ben gazeteci olmamayı yeğlerim. Allah'tan kendilerini örnek alıp da, yanlış yola sapanlar yok. Tek avuntumuz da bu zaten.
Bugüne kadar meslekte tek bir harf dahi öğretmedikleri, genç kardeşlerimize böylesine kötü örnekler sergileyen bu kişilerin, bulundukları sektörü eleştirmeleri ne kadar yanlış.

Ayrıca, 35 yıldan bu yana gazeteci olmakla övünen sayın Balıkçı, bugüne kadar yöneticilik konumunda yer alamadığı için, sektörün diğer branşlarında yaşananlara da son derece uzak kalmış. Çok isterdim ki, yönetim kademesinde olup da, ay sonunda çalıştırdığı gazetenin bulunduğu binasının kirasını, elektrik, su ve diğer genel giderlerini ödemek için çaba harcasın. Hatta ve hatta, o "ucuz et" diye nitelendirdiği kardeşlerimizin, üç kuruş da olsa maaşlarının ödenmesi için bir çaba sarfetsin. Bunları yaşamayan, bilmeyen insanın, ahkâm kesmeye de hiç hakkı yoktur. Hele hele, karalamada bulunmaya, çamur atmaya hiç mi hiç hakkı yoktur.

Sayın Balıkçı bilmiyormu ki, Bandırma'daki yerel basın organları ya resmi ilan ile ya da esnafın katkılarıyla ayakta durur. O kendisinin methede methede bitiremediği, devasa kuruluşlarda yönetim kademesinde bulunan 3-5 kişi hariç, asgari ücretin dışında ücret alıp da çalışan mı var sanki? Unutulmasın ki, hepimiz de aynı bedelleri ödüyoruz çalışanlarımıza. Hadi, yüreğin yetiyorsa, onları yaz da görelim bakalım!..

Bugün, büyük bir gururla şunu belirteyim ki, değil Bandırma'nın ve Balıkesir'in... Hatta ve hatta bölgenin. Belki de Türkiye'nin ender yerel basın kuruluşlarından biriyiz. Evet, arkadaşlarımıza asgari ücret veriyoruz. Ama kuruşuna kadar da ödüyoruz. Vergisi ve sigorta primleri de dahil. Söylemesi ayıp, ama her öğlen 4 çeşit yemek veren kaç basın kuruluşu tanıyorsun sayın Balıkçı? Daha doğrusu, 35 yıl hizmet verdiğin gazetende, bu süre zarfında bir öğün yemek yiyebildin mi? Ya da şu an hizmet verdiğin gazetede böyle bir uygulama yapılıyor mu?
Daha bitmedi... Kışın kaloriferli, sıcacık bir ortamda, yazın da klimalı ortamda çalışan kaç basın kuruluşu biliyorsun?
Benim gördüğüm birçok yerde, kışın herkes paltoları ile oturup, yazın da ellerindeki gazetelerle serinlemeye çalışan arkadaşlarımızın çoğunlukta olduğudur... Siz de dahil... Yanılıyor muyum?
Tüm bu gerçekler ortadayken, siz hangi akla hizmetle tüm yerel basın kuruluşlarını karalamaya çalışıyorsunuz? Biliyorsunuz ki, yerel gazeteler abone ve ilan-reklam gelirleriyle ayakta durur. Devamlılıkları, bu gelirlere bağlıdır.

O koca koca devasa şirketlerimiz, yaygın televizyon kuruluşlarına, basın kuruluşlarına, her yıl milyon dolarlık reklam harcamalarında bulunurken, yerel gazeteler için, talep edilen 50-60 YTL'lik bedellere dahi burun kıvırıp, hiçbir katkıda bulunmamayı tercih ederler. Bunları yaşamadınız mı? Yoksa bilmiyor musunuz? Ya da biliyorsanız, neden söyleyemiyorsunuz? Ama sizin için, kendi sektörünüzü karalamak çok daha kolay değil mi?
Öyle ya, eğer bunları dile getirirseniz, bir daha sizi ne Rotary'nin, ne de Lions'un yemeğine davet ederler!.. Çok büyük kayba uğrarsınız!..
Unutulmamalı ki, bu gemide siz de varsınız. Batarsa eğer, içinden kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz?
Bizler, zaman zaman birbirimizi eleştiriyoruz. Bu hepimizin en doğal hakkı. Ama aslı astarı olmayan karalamaları da birbirimize yaparsak, buna sadece dışarıdan bakanları güldürürüz.
Son gülen de siz olamazsınız sayın Balıkçı.

Umarım, bundan sonra kaleme alacağınız, kendi sektörünüze yönelik karalamalarda, daha vicdani ölçüler sergilemeye çalışırsınız...
Tabii varsa...

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank