content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

19 Ara

Asgari Ücretliler İyisiniz İyi!…

Birkaç maskeli genç, gözüne kestirdikleri marketin altını üstüne getiriyorlar… Çalışanları yere yatırıp, kasadaki paraları hızla alıp kaçıyorlar… Bizdeki dolandırıcılar yetmezmiş gibi Gürcistan’dan gelen iri bir adam,

kuyumcudan tırnaklama yöntemiyle 1500 TL’lık altın künyeyi iç ediyor.

Bitmedi, iki kadın bir evden çıkarken, komşusu tarafından yakayı ele veriyor. Ev sahibi yetişip apartmanın kapısını kapatarak iki kadını polis gelinceye kadar üst araması yapıp sorguluyor. Neyse ki anlattıklarımıza konu olan suçluları polis yakalıyor… “Cübbeli Hoca” lakaplı Ahmet Ünlü ise “Seks” skandalından tutuklanarak cezaevine konuluyor. Adliye’nin önünde müritleri; "Hocaya uzanan eller kırılsın", "Hocam üzülme Allah seninle", "Hepimiz Cübbeli Ahmet Hoca’yız" diye slogan atıyorlardı… Müritleri, “mahkeme sonuçlanıncaya kadar herkes suçsuzdur” düşüncesiyle hocasına destek vermekteydi.  Trafik kazalarını saymayalım,  zaten o ülkemizde başlı başına terörün başka bir biçimi… Melelere, diğer adıyla Mollalara açılacak imamlık kadrolarının ardındaki doğu oyları için ince hesaplar… Başbakan’ın hastalığından sonra toplanamayan “AKP GRUP TOPLANTILARI”… Cumhurbaşkanı’na aynen geri gönderilen “Şike Yasası” görüşmelerinde AKP’nin firesi… Ben on yıllık AKP iktidarında ilk kez görüyorum böylesi bir fireyi… Parti içi demokrasi başladı desenize…

İşte memleketimden insan manzaraları… Şimdi gelelim bir başka gerçek manzaraya…

Asgari ücretliler, haydi gözünüz aydın! İyisiniz iyi!.. Beklediğiniz zam sonuçlandı. Her iki dönemde de “DÜS- SE” yani yüzde üç, yüzde üçle, iki kapıyı da aldınız demektir!  Bozdur bozdur harca! Bu parayla neler alırsınız neler! Zammı aldığınız günü kutlayın!  Bakın yılbaşı yaklaşıyor, öyle evinizde PTT’ye, yani pijama terliğe takılmayın. Takın kolunuza eşinizi, tutun çocuklarınızın ellerinden gidin bir restorana lezzetli bir kebap yiyin, yanına bir salata, şalgam suyu veya ayran iyi gider, ardından da bir tatlı,  korkma çaylar işletmeden!  Bunu beğenmedin mi? Öyleyse adı sanı belli bir otelde eğlenmeye ne dersin? Yaptır rezervasyonunu, bak nasıl eğleniyorsun ailecek!  Yapman gereken yalnızca İnternete gireceksin ve “Google”a  “Yılbaşı Oteller” yazacaksın.. Karşına neler gelecek neler! İnternetin mi yok!  19 TL zam aldın ya, hadi git internete abone ol, eve dönüşte de her sabah almak isteyip de alamadığın gazeteyi al keyifle oku. Çocuğunun istediği kitabı da alabilirsin. Eşin de geçenlerde bir elbise istemişti değil mi? Onu da al, kadıncağız sevinsin,  bakarsın aldığın bu sürprizle, kim bilir ne gelişmeler olur seks hayatında,  keyiften dört döşe olursun! Ben senin için araştırdım; Otelin birinde, canlı Trio performansı, ilerleyen saatlerde yerini DJ eşliğinde dans müziği, bu arada masana, ızgara deniztarağı, ıstakoz,  ördek ciğeri veya ağır ateşte pişirilmiş kuzu sırtı gibi lezzetlerden oluşan sekiz aşamalı menü… Ücretini mi merak ettin?  Sen takma kafana, nasıl olsa 19 TL zam cebinde değil mi? Yine de kredi kartını yanına almanı tavsiye ederim, ne olur ne olmaz, gecenin bir yarısı ailece bulaşıkları yıkamayın! Kişi başı yalnızca 360 TL cik!  Dört kişi gidiyordunuz değil mi? O zaman toplam 1440 TL ödeyeceksin.  Aldığın zammın 78 katı bir şeycik! Bu yemek için 1,5 senelik zammını veya iki aylık maaşını gözden çıkaracaksın…  Haydi iyi eğlenceler şimdiden!...

Zaman zaman aklıma takılır şu siyasi partiler…  Malum Cumhuriyet’ten sonra 1929 ve II. Dünya savaşının getirdiği ekonomik bunalımların ardından 1945 de ticaret ve maliye burjuvazisinin sözcüsü olarak ortaya çıkan Demokrat Parti toplumdaki en geri ve kapitalizm öncesi kesimlerle yani tefeci, ağa, şeyh ve dinci ideolojiyle bağlaşıklar kurarak onların sömürü ağı içindeki geniş halk yığınlarını çevresine toplar ve 14 Mayıs 1950’de iktidara gelir          . ABD’nin Marshall yardımı ile emperyalizme sıkı sıkıya bağlanır ve  bunun uzantılarını da Ulusal ekonomik değerlerimizi yabancılara özelleştirerek yapılan şirket evlilikleri ile yurt dışına giden dövizler ve ardından gelen cari açıkların ülkemize külfeti ile AVM deki  yabancı markalaşmanın  çocuklarımıza yaptıkları kültürel enjekte ile görmekteyiz..  Neyse konuyu fazla dağıtmayalım. Malum ilk çağlardaki uygarlıklardan itibaren doğan bir burjuva ile onlara çalışan emekçi kesim olduğunu kitaplar yazar. Bunlar hiçbir zaman birbirleriyle uyuşamazlar. Uyuşmuş gibi gözükseler bile işçi, ya iktidarın baskısı, ya da işsizliğin verdiği kaygı ile verilen az ücreti kabullenmek zorunda kalarak zor şartlarda çalışır. Patronlar ise, her zaman ürettiği ürünü en az maliyetle piyasada rekabete sokmak ister. Bu bağlamda siyasi partilerin toplumdaki çeşitli sosyal sınıfların siyasal iktidar için mücadele eden araçları olduğunu yine kitaplar yazar. İşte patron ve işçiler arasındaki bu ücret politikasındaki dengeyi iktidar nasıl sağlayacak? Asgari ücreti belirlerken örneğin, şu anda net 678 TL’ye çıkartılan asgari ücretin 1000 TL’ye çıkartıldığı durumda, kim sevinir, kim üzülür? Veya Asgari ücretli Anayasal ve demokratik haklarını da kullanarak hak aramaya ( şiddetsiz) başladığında karşısına dikilen ve orantısız biber gazı veya copla geçen polis gücü kimi temsil edecektir? Siz hiç sokağa çıkan patronların mücadelesini ve polislerden dayak yediğini gördünüz mü?  İşte benim aklıma takılanlar bunlar… Her iki tarafında Bakanlığı olan bir iktidar neden hak arayanların üzerine şiddet uygular? Uygularsa diğer kesimi korumuş olmaz mı? Orta yol nedir? Karışık bir durum vesselam!

İşte size bir TV kanalının ekranından yansıyan Türkiye manzaraları;

Sivaslı bir izleyen konuşuyor; “ Liseye giden iki oğlum var. Okulları üç kilometre uzakta ve yemek için eve geliyorlar.  Çünkü harçlıklarını doğru dürüst veremiyoruz. Günde 1 TL ancak verebiliyoruz. Eşim inşaatlarda çalışıyor, yazın sorun olmuyor, ancak kış aylarında zorluk çekiyoruz. “

Malulen emekliye ayrıldığını söyleyen bir astsubay; “21 sene çalıştıktan sonra malulen emekli olup, ayda 937 TL alıyorum. Bir oğlum var, ona okuluna giderken harçlık vermekte çok zorlanıyorum. Elektrik borcumuzu yatıramadım.  Evim kira ve doğalgaz kartımı da alamadım. Soğukta oturuyoruz. Bakalım akrabalarımdan ayarlayabilirsem doğalgazı açtıracağım.”

İzmir’den 51 yaşında bir erkek izleyici; “ Ben doğduğumdan beri hiç bütçemi düzeltemedim. Hep böyle delik! Evden eve hamallık yapıyorum. Kurban Bayramından bu yana yalnızca bir iş bulabildim. İki çocuğumuz var. Eşim rahatsız. Makarna yiyerek iyi kötü aç yaşıyoruz.  Çalıştığım arkadaşların hiç birisinin sigortası yok. Evde oturan patronun kardeşi sigortalı gösteriyorlar fakat çalışanların sigortası yok.”

“HABERTÜRK Gazetesi” için Konsensüs Araştırma ve Danışmanlık Şirketi’nin yaptığı ankete göre Türkiye’de;

“Aylık Gelirlerinizle Geçinebiliyor musunuz?” sorusuna;

Geçinen; 61,1, Rahatça geçinen; 2,6, Zor geçinen; 28,0, Çok zor geçinen; 7,3, Hiç geçinemeyen; 1,0

Bir başka soru; “Hayatınızdan ne derece memnun musunuz?”

Memnunum 71,5, Çok memnunum 2,3,  Ne memnun, ne değilim; 17,1, Hiç memnun değilim; 2,1 ve Memnun değilim diyen; 7,0’mış…

Bu şirketin yaptığı çalışmada, “Reyting Ölçüm Şirketleri”nin yaptığına benzemesin?  Ben şirket değilim ancak kendimce bir araştırma yaptım;

Türkiye nüfusunun yarısından fazlası 41 milyon kişinin bankalara borcu var.  Kırk bir kere Maşallah! Bu borçta Eylül 2011 tarihi itibariyle 475 milyar 659 milyon TL’ye ulaşmış ve borcun milli gelire oranı ise %44

Borçlu insan mutlu olur mu?

Kim doğruyu söylüyor?  Çelişkide kaldıysanız, sizde bir araştırma yapın…

Fazla sinirlenmeden ben kaçtım,  herkese iyi yıllar…

Ertuğrul Erdoğan

18 Aralık 2011/Bursa

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank