content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
28 Nis

Anadolu Basınını Tanımayanlar

“Ne dersiniz ses getirir mi?
 Hadi eylem koyma zamanıdır :-))
19 MAYIS BOYKOTU MEDYAYA DERS OLSUN...
19 Mayıs 2008 de “Ne dersiniz ses getirir mi?
 Hadi eylem koyma zamanıdır :-))
19 MAYIS BOYKOTU MEDYAYA DERS OLSUN...
19 Mayıs 2008 de CUMHURİYET GAZETESİ dışında sakın gazete almayın...
Ve bunu herkese iletin...
Hepimiz Mustafa Kemal'iz' diye bağırarak yürüyen milyonların sesini ulusa dünyaya duyurmayan, çıkar hesapları peşinde koşan ve bizden kazandığı paralarla çıkarcı gruplara hizmet eden ve gücünü halktan sağlayan medyaya
 19 Mayıs'ımızda boykot uyguluyoruz.
 Hepimizi sağduyulu olmaya çağırıyor, sivil iradenin gücünü görmezden gelen medyaya da bu sivil iradenin gücünü göstermeye davet ediyor, sembolik olarak 19 Mayıs'ımızda tirajlarının sıfırlarda seyretmesini arzuluyoruz.
Önderimiz Atatürk'ün halkı; Atatürk ilkelerine bu denli ihanet içinde bulunan medyaya dersini vermelidir...
 Not: Bu maili lütfen listenizdeki, çevrenizdeki, ulaşabildiğiniz herkese ulaştırınız. 19 Mayıs'a az kaldı.”
..................................
Kuşkusuz, çağımızın en önemli iletişim araçlarından biri de internet ortamı.
Yukarıdaki yazı da, internet ortamında kaç kişi tarafından tarafıma gönderildi, bilmiyorum ama sanırım benim gibi milyonlarca kişiye ulaşmıştır.
Kimin tarafından kaleme alındığını bilmiyorum. Fakat, üzüldüğüm bir konuyu da burada dile getirmekten kendimi alamıyorum. Umarım, yazdıklarım, bir şekilde bu yazıyı kaleme alana da ulaşır.
Üzüntüm, bu yazıyı kaleme alan ile bu yazıyı internet ortamında birbirlerine yollayanların, medya denilince, akıllarına sadece ve sadece İstanbul medyasının gelmesi...
777 bin kilometrekare bir coğrafyaya sahip Türkiye’de sadece İstanbul’da medyanın olduğunu, orada basının bulunduğunu, o medya kuruluşlarının Türkiye’yi yönlendirdiğini sanmaları ne büyük acı.
Tamam, tepki göstermeye hepimiz varız. Madem ki demokratik bir ülkede yaşıyoruz, böylesine bir tepki de kişinin, kişilerin, toplumun en doğal demokratik haklarındandır. Hiç kimsenin böylesine bir eyleme karşı çıkmaya hakkı olamaz.
İyi güzel de, medya denilince akıla İstanbul merkezli Hürriyet, Milliyet, Sabah, Posta ve bunun gibi gazeteler mi geliyor sadece?
Onların dışında, Anadolu’da yayın yapan yerel basın ile neden karıştırılır?
Keşke, bu yazıyı yazanlar, bu yazıyı yayanlar, bir zahmete daha katlanıp da, yine bu internet ortamında Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı sayılan 19 Mayıs 1919 tarihinden itibaren, yerel basının böylesine bir mücadelede nasıl bir vatanseverlik içerisinde yer aldığına da bir baksaydılar.
Baksaydılar da, Kurtuluş Savaşı’nda, Anadolu basını ile İstanbul basını arasındaki o devasa farkı farkedebilseydiler.
Ne yazık ki, böylesine bir zahmete katlanmaya bile gerek görmemişler.
Görseydiler, sanırım kaleme aldıkları bu yazıda, İstanbul basını ile Anadolu basınının ayrımını da anlayacaklardı.
İtilaf devletleri tarafından 16 Mart 1920’de İstanbul işgal edildiğinde, kimilerinin İngiliz hakimiyeti altında geleceğini görmesine karşın, kimilerinin de “Amerikan mandasını kabul edelim” içerikli halkı köleleştirmeye yönelik yazılarına karşın, Anadolu basınının özgür bir ülke uğruna, nasıl da Mustafa Kemal’in yanında yer aldığını da göreceklerdi.
Bir yandan padişah hükümetinin baskısı ve sansürü, diğer yandan da işgal devletlerinin baskısı ve sansürü nedeniyle, Anadolu’daki kurtuluş hareketini desteklemek isteyip de, yeterince destek veremeyen İstanbul’daki İleri, Yeni Gün, Akşam ve Vakit gazetelerine karşın, Anadolu’daki onlarca küçük ama etkili yerel basının nasıl da gür bir sesle bağımsızlık mücadelesi sergilediğini de anlayabilselerdi.
Yunan askerleri İzmir’e çıktığında, ilk kurşunu sıkanın da asıl adı Osman Nevres olan, gazeteci Hasan Tahsin olduğu nasıl da unutulur?
Milli Mücadelenin kıvılcımını yakan Hasan Tahsin sıktığı ilk kurşunun ardından, şehitlik mertebesine erişirken, Anadolu’ya da dalga dalga yayılan bir özgürlük ve bağımsızlık ateşinin de kıvılcımı olmuştur. Keşke, bu yazıyı kaleme alanlar, bu noktaya da dikkat etseydi.
Kurtuluş Savaşı yıllarında , İstanbul basınına nazaran savaşın kaderinde önemli rol oynayan Anadolu’daki yerel gazeteler, Milli Mücadeleye o günün şartlarına göre birbirlerinden habersiz de olsa topyekun olarak öncülük ederken, İstanbul basını ise iki üç bağımsızlık yanlısı gazetenin dışında sanki sözleşmiş gibi işgalcilerin yanında yer almıştır.
Milli Mücadeleye öncülük eden gazeteler arasında Anadolu basınından İzmir’de Hukuk-Beşer, Ankara’da Yeni Gün, Eskişehir’de Yeni Dünya, Milli Mücadeleyi destekleyenler arasında ise Yeni Edirne, Erzurum’da Albayrak, Adana’da Yeni Adana, Balıkesir’de Ses gazeteleri ilk akla gelen basın organları arasında yer alanlardı. Bu gazetelerden Yeni Adana (1918), Antalya (1922), Bartın (1924), Yeşil Giresun (1925), Kayseri’de Ülker (1927), Elazığ’da Turan (1930) halen yayınlarını büyük bir onur ve gururla sürdürmektedir.
Kurtuluş Savaşı’nın simgesel tarihi olan 19 Mayıs’ta İstanbul basınına karşı gazete almamayla terbiye etmeyi düşünenler, küçük de olsa bu bilgileri keşke bilseydiler.
Hoş, o günün ertesinde, gazetelerin tiraj raporlarını da yakından takip edeceğim. Acaba ne kadar başarılı olmuş diye...
Gerçi, özellikle hafta sonlarında yarım kilonun üzerinde gazeteyi 50 kuruşa veren İstanbul basını, boş kağıdın maliyetini bile karşılamayan bu küçücük rakamı milyon dolarlık ilanlarla misli misli karşılarken, halen büyük imkansızlıklar karşısında ayakta kalma mücadelesi veren Anadolu basını, Kurtuluş mücadelesindeki ruhunu kaybetmeden, yine de varolma mücadelesini alabildiğine sergilemenin gurur ve mutluluğunu da yaşıyor.
Acaba, bu bildiriyi kaleme alanlar ve yayanlar da, Anadolu’da bir basının olduğunun ne zaman farkına ve ayırdına varacaklar, onu da merak ediyorum.
Kurtuluş yine Anadolu basınından başlayacaktır. 
dışında sakın gazete almayın...
Ve bunu herkese iletin...
Hepimiz Mustafa Kemal'iz' diye bağırarak yürüyen milyonların sesini ulusa dünyaya duyurmayan, çıkar hesapları peşinde koşan ve bizden kazandığı paralarla çıkarcı gruplara hizmet eden ve gücünü halktan sağlayan medyaya 19 Mayıs'ımızda boykot uyguluyoruz.

Hepimizi sağduyulu olmaya çağırıyor, sivil iradenin gücünü görmezden gelen medyaya da bu sivil iradenin gücünü göstermeye

 

davet ediyor, sembolik olarak 19 Mayıs'ımızda tirajlarının sıfırlarda seyretmesini arzuluyoruz.
Önderimiz Atatürk'ün halkı; Atatürk ilkelerine bu denli ihanet içinde bulunan medyaya dersini vermelidir...
 Not: Bu maili lütfen listenizdeki, çevrenizdeki, ulaşabildiğiniz herkese ulaştırınız. 19 Mayıs'a az kaldı.”

Kuşkusuz, çağımızın en önemli iletişim araçlarından biri de internet ortamı.
Yukarıdaki yazı da, internet ortamında kaç kişi tarafından tarafıma gönderildi, bilmiyorum ama sanırım benim gibi milyonlarca kişiye ulaşmıştır.

Kimin tarafından kaleme alındığını bilmiyorum. Fakat, üzüldüğüm bir konuyu da burada dile getirmekten kendimi alamıyorum. Umarım, yazdıklarım, bir şekilde bu yazıyı kaleme alana da ulaşır.
Üzüntüm, bu yazıyı kaleme alan ile bu yazıyı internet ortamında birbirlerine yollayanların, medya denilince, akıllarına sadece ve sadece İstanbul medyasının gelmesi...
777 bin kilometrekare bir coğrafyaya sahip Türkiye’de sadece İstanbul’da medyanın olduğunu, orada basının bulunduğunu, o medya kuruluşlarının Türkiye’yi yönlendirdiğini sanmaları ne büyük acı.

Tamam, tepki göstermeye hepimiz varız. Madem ki demokratik bir ülkede yaşıyoruz, böylesine bir tepki de kişinin, kişilerin, toplumun en doğal demokratik haklarındandır. Hiç kimsenin böylesine bir eyleme karşı çıkmaya hakkı olamaz.
İyi güzel de, medya denilince akıla İstanbul merkezli Hürriyet, Milliyet, Sabah, Posta ve bunun gibi gazeteler mi geliyor sadece?

Onların dışında, Anadolu’da yayın yapan yerel basın ile neden karıştırılır?
Keşke, bu yazıyı yazanlar, bu yazıyı yayanlar, bir zahmete daha katlanıp da, yine bu internet ortamında Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı sayılan 19 Mayıs 1919 tarihinden itibaren, yerel basının böylesine bir mücadelede nasıl bir vatanseverlik içerisinde yer aldığına da bir baksaydılar.

Baksaydılar da, Kurtuluş Savaşı’nda, Anadolu basını ile İstanbul basını arasındaki o devasa farkı farkedebilseydiler.
Ne yazık ki, böylesine bir zahmete katlanmaya bile gerek görmemişler.

Görseydiler, sanırım kaleme aldıkları bu yazıda, İstanbul basını ile Anadolu basınının ayrımını da anlayacaklardı.
İtilaf devletleri tarafından 16 Mart 1920’de İstanbul işgal edildiğinde, kimilerinin İngiliz hakimiyeti altında geleceğini görmesine karşın, kimilerinin de “Amerikan mandasını kabul edelim” içerikli halkı köleleştirmeye yönelik yazılarına karşın, Anadolu basınının özgür bir ülke uğruna, nasıl da Mustafa Kemal’in yanında yer aldığını da göreceklerdi.

Bir yandan padişah hükümetinin baskısı ve sansürü, diğer yandan da işgal devletlerinin baskısı ve sansürü nedeniyle, Anadolu’daki kurtuluş hareketini desteklemek isteyip de, yeterince destek veremeyen İstanbul’daki İleri, Yeni Gün, Akşam ve Vakit gazetelerine karşın, Anadolu’daki onlarca küçük ama etkili yerel basının nasıl da gür bir sesle bağımsızlık mücadelesi sergilediğini de anlayabilselerdi.

Yunan askerleri İzmir’e çıktığında, ilk kurşunu sıkanın da asıl adı Osman Nevres olan, gazeteci Hasan Tahsin olduğu nasıl da unutulur?
Milli Mücadelenin kıvılcımını yakan Hasan Tahsin sıktığı ilk kurşunun ardından, şehitlik mertebesine erişirken, Anadolu’ya da dalga dalga yayılan bir özgürlük ve bağımsızlık ateşinin de kıvılcımı olmuştur. Keşke, bu yazıyı kaleme alanlar, bu noktaya da dikkat etseydi.

Kurtuluş Savaşı yıllarında , İstanbul basınına nazaran savaşın kaderinde önemli rol oynayan Anadolu’daki yerel gazeteler, Milli Mücadeleye o günün şartlarına göre birbirlerinden habersiz de olsa topyekun olarak öncülük ederken, İstanbul basını ise iki üç bağımsızlık yanlısı gazetenin dışında sanki sözleşmiş gibi işgalcilerin yanında yer almıştır.

Milli Mücadeleye öncülük eden gazeteler arasında Anadolu basınından İzmir’de Hukuk-Beşer, Ankara’da Yeni Gün, Eskişehir’de Yeni Dünya, Milli Mücadeleyi destekleyenler arasında ise Yeni Edirne, Erzurum’da Albayrak, Adana’da Yeni Adana, Balıkesir’de Ses gazeteleri ilk akla gelen basın organları arasında yer alanlardı. Bu gazetelerden Yeni Adana (1918), Antalya (1922), Bartın (1924), Yeşil Giresun (1925), Kayseri’de Ülker (1927), Elazığ’da Turan (1930) halen yayınlarını büyük bir onur ve gururla sürdürmektedir.

Kurtuluş Savaşı’nın simgesel tarihi olan 19 Mayıs’ta İstanbul basınına karşı gazete almamayla terbiye etmeyi düşünenler, küçük de olsa bu bilgileri keşke bilseydiler.

Hoş, o günün ertesinde, gazetelerin tiraj raporlarını da yakından takip edeceğim. Acaba ne kadar başarılı olmuş diye...
Gerçi, özellikle hafta sonlarında yarım kilonun üzerinde gazeteyi 50 kuruşa veren İstanbul basını, boş kağıdın maliyetini bile karşılamayan bu küçücük rakamı milyon dolarlık ilanlarla misli misli karşılarken, halen büyük imkansızlıklar karşısında ayakta kalma mücadelesi veren Anadolu basını, Kurtuluş mücadelesindeki ruhunu kaybetmeden, yine de varolma mücadelesini alabildiğine sergilemenin gurur ve mutluluğunu da yaşıyor.
Acaba, bu bildiriyi kaleme alanlar ve yayanlar da, Anadolu’da bir basının olduğunun ne zaman farkına ve ayırdına varacaklar, onu da merak ediyorum.
Kurtuluş yine Anadolu basınından başlayacaktır.

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank