content

02 Oca

Amiral’in Hazin Sonu…

Devletin iki gazetesi vardır. Birinin adı ‘Resmi Gazete’, diğerinin ki ise ‘Devlet Gazetesi’ yani ‘Hürriyet ' Devlet Gazetesi’nde önceki gün, beklenen bir deprem meydana geldi. Önce Genel Yayın Yönetmeni ardından da patronu istifa etti. Daha doğru bir ifadeyle istifa etmek zorunda kaldılar.

 Her iki istifa da, başbakanının istifası kadar önemli…

Çünkü bu gazete resmi sahibi olarak gözüken Doğan Grubu kadar, ‘Bab-ı Âli’nin de amiral gemisidir.

Daha üç beş ay önce Başbakan’a kafa tutan Aydın Doğan’a ne oldu ki, bugünlere getirdiği yayın organlarının yönetiminden istifa ediyor?

Böyle bir yayın organının başında 20 yıl aralıksız oturacaksınız ve bir ikindi vakti aniden istifa edeceksiniz. Ancak bunun için ikna edici bir gerekçe sunamayacaksınız…

Hadi, hem fiili ve hem de resmi patronlar zor durumda peki Genel Yayın Yönetmeni’ne ne oluyor?

Neden ayrılıyor?

Bu istifalar bir mesaj mı?

İstifalarına birlikte karar verildiği halde, Genel Yayın Yönetmeni ile patronun aynı gün istifa etmeleri, neden el altından ayrı ayrı duyuruluyor?

Bu istifaların, Türk gladyosunun merkezi olarak da adlandırılan Özel Kuvvetlere ait Kozmik Oda’ya girildiği ve kozmik odanın önemli sırlarının sivil yargıçların eline geçtiği günlere rast gelmesi tesadüfî bir gelişme olabilir mi?

Yazmıştım demenin çok hafif ve alçak gönüllülük olmadığını biliyorum. Ama nafile dayanamayıp, Doğan’ın 2010’u göremeyeceğini “Doğan'ı vuran, kendi silahı” başlıklı yazımda ifade ettiğimi belirtmek zorundayım.

Tek yanılgım, ‘SSCB'nin yıkılmaması için 100 neden' adlı kitabı yazan yazarın 'SSCB'yi yıkan bir neden' adlı kitabı da yazmak zorunda kaldığı gibi, çok büyük değil. Sadece birkaç gün veya birkaç aylık fark…

Öncede belirtmiştim. Doğan’ın en büyük hatalarından biri de Star televizyonunu almaktı. Sonra siz, her gün gazetenizde bir Başbakan’ı ve o Başbakan’a oy veren veya vermeyen çoğunluğa, ebter bakışlı bazı ‘ciğersiz’ kalemlerinize hakaret ettireceksiniz ve bu milletin ahı da sizi vurmayacak, öyle mi?

Herkesi Mesut Yılmaz sanan ve bu işin serencamının nereye varacağını kestirip de tıpkı ilk gelen trene binen bazı medya patronları gibi Aydın Doğan’da, Ergenekon irini patladığında hafiften saf değiştirmeyi becerebilseydi belki de bu ‘acı’ günleri yaşamayabilirdi?

Elbette çok vagonlu bir trende fren yaptırıp, makas değiştirmek uzaktan görüldüğü kadar kolay olmasa gerek.

Bırakınız, bir sivil ya da yargı mensubunun girmesini, Genelkurmay Başkanları’nın bile 60 yıldır giremediği kozmik odaya girilmiş olmasıyla ortaya çıkan ve çok geçmeden gazete sayfalarını süsleyecek olan belgeleri bilen biri için; bunun hiç mi hiç kolay bir hadise olmadığını, aynı günlerde yapılan istifalardan anlamamak mümkün olabilir mi?

Bu belgelerin, en çok da devlet gazetesini tedirgin etmiş olması son derece doğal sayılmalı. Yoksa bu kadar büyük bir gemi bu kadar kolay terk edilir miydi?

Bugün bu gelinen fotoğrafı, sanki büyük bir özlemle beklenen ancak bir türlü gerçekleşmeyen bir ara rejim yahut darbe beklentisinin sükûtu hayali olarak yorumlamak yanlış olur mu?

Bence yanlış olmaz. Çünkü, onlarca şahin arasından Enis Berberoğlu gibi daha liberal birinin gazetenin başına getirilmesi asla tesadüfi bir tercih olamaz.

Sıradan bahanelerle sepetlenen Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun gibi çok yakında Oktay Ekşi, Yakup M. Yılmaz, Tufan Türenç, Özdemir İnce, Rahmi Turan, Yalçın Bayer hatta Milliyet’ten Hürriyet’e taşınan Sedat Ergin gibi Aydın Doğan’ı karaya oturtturan şahinlere Ertuğrul Özkök hatta Aydın Doğan bile gittiğine göre size ne oluyor, ‘yallah’ denilecektir.

Bunun için çok beklemeyeceğiz. Parmaklarımızı saymaya başlamak yetebilir…

Elbette bu tasfiyeler, Aydın beyin yeniden dönmesi için değil; yeni patronun işini kolaylaştırmak ve devir sorununu aşmak için olacak...

Çuvalla para verecek olan yeni patron, kucağında bir sürü ıslahı imkânsız tip ve iflah olmaz kalemi yüklenmiş bir gazeteyi, devlet gazetesi de olsa almak istemeyecek... Bu satış kaçınılmaz olduğuna göre başka çıkış yolu yok…

Elbette ‘Amiral Gemi’ yeni patron kim olursa olsun Amiral Gemiliğini sürdürecek. Yine onun manşetleri belirleyecek gündemi… Ama bu gündemler artık Ergenekon ve gladyo yanlısı asla ol(a)mayacak…

Şimdi bazı çevreler kendi aralarında ‘bir kale daha düştü’ diye içten içe ağlıyorlar. Eee, her baharın bir yazı, her yazın bir kışı, her kışında bir Martı var. O Mart’tan donmadan kim çıka kim kala?

Ertuğrul bey son olarak, çıktığı ilk günden itibaren logo yanında ve sağda Ertuğrul Özkök’ten sonra da sola taşınan “Türkiye Türklerindir” diyerek, Türkiye’de yaşayan onlarca etnik yapıyı tahrik eden bu faşizan ifadeyi, koltuğunu Berberoğlu’na devretmeden “Aslında Türkiye Beyaz Türklerindir” ve yahut da daha açık bir ifade ile “Türkiye Selanikli Sebatayistlerindir” yazarak son bir iyilik yapsa ne iyi olmaz mı?

Ama o artık muktedir değil.

Mühür artık Ertuğrul’un elinden uçup gitti.

Vah Ertuğrulum vah!

Bugünleri görecek adam mıydın sen?

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank