content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

29 Şub

Almanya Ve Türkiye’de Milletvekili Olmak…

Çekoslovak'ya Prag'da adıma verilen uluslararası VAKLAV sanat ödülünü almak için gittiğimde, yakın dostum olan bir milletvekili bana ''Sizin ülkeniz de milletvekili olmak ne kadar kolay, tahsil, eğitim, bilgi becerisi, uluslararası deneyim ya da

milletvekili olma özellikleri aranmıyor, ödenen para da hayli fazla, kısacası Türkiye'de milletvekili olmak bayağı keyifli'' sözleri, Türkiye'nin Batı'dan nasıl da izlendiğinin bir resmini ortaya koyuyordu. Uluslararası alanda var olmayan saygınlığımızın, böylesine yansıtılmasında bizim de suçumuz yok mu? Kültür Bakanı Günay ''Siyaset milletin sırtından zenginleşmek değildir'' diye konuşuyor. Bu sözler sadece söylenmiş olsun diye yapılan bir açıklama bana göre. Açıklamadan hemen sonra meclisten vekillerin maaşlarına yüzde 100 zam çıkmadı mı? Yurt sevgisi, vatan sevgisi, millet sevgisi, hepsi boş! Milyonlarca vatandaş yoksulluk sınırında yaşarken bazı milletvekillerin yüzde 100'lük vekil zamlarını savunmaları başka türlü nasıl açıklanır acaba?

ALMANYADA DEĞİŞMEYEN DURUM...

Ben hala gerek Türkiye'de gerekse yurtdışında özellikle Almanya'da, federal ve eyaletlerde bu gün Türk milletvekili olanlara sormak isterim, acaba siyasete atılmak istediklerinde asıl yapmak istedikleri neydi? Ya da milletvekilliğinin anlamını açıklayabilirler mi? Neden milletvekili olmak isterler? Bunun yanıtını verecek akil biri var mı acaba? Özellikle Almanya'da bakıyorum bu güne kadar Türk vekilleri ne yapıyorlar? Hangi proje, tasarı, öneri, ya da çalışmaya imza koymuşlar? Bu güne kadar hangisi taşın altına ellerini koymaktan çekinmemişler? Sadece zaman zaman basında resim vermek, ya da arada bir içeriği olmayan tarzda açıklamalar yaparak gösteride bulunmak milletvekili olmayı gerektiriyorsa onları alkışlamak gerek. Türk toplumunun Almanya'da her geçen gün nasıl bir tıkanmanın ortasına itildiğinin ve yaklaşan, görünmeyen tehlikelerin kimse farkında değil bu ülkede. Okumamış eğitimsiz sorgulayamayan bir toplumu temsil etmek birilerinin işine geliyor anlaşılan. Almanya'da milletvekili olmak işte bu kadar kolay. Arada bir yaratılan sessiz halkın arasında arzı endam edip ''ben sizin için buradayım'' diye halkın istediği görüntüyü vermek, içeriği olmayan sadece yapılmasının kendisine kazandıracağı imtiyazlılıkları düşünerek tertip edilen toplantılarda boy göstermek. Halkıyla bilimsel çağdaş anlamda bütünleşemeyen, hiç bir tasarı öneri proje üretemeyen, bilgi beceri uluslararası deneyimden uzak sadece kişisel çıkarların getirisinde bir milletvekilliği saygınlık getirmez. Almanya'da özellikle milletvekili olmak, elini masaya vurabilme cesaretini yüreğinde taşıyan insan demektir, üretebilmek aydınlığı bilimi çağdaşlığı konuşabilmek demektir, temsil ettiği Türk toplumunun evrensel haklarını sonuna kadar savunmak demektir, daha doğrusu milletvekili olmanın anlamını anlatabilmek demektir. Ne yazık ki şu ana kadar bunu resmi görmediğimi söylemek isterim, milletvekili olmanın siyaset yapmanın ne anlama geldiğini anlatamayanların Türk toplumu adına milletvekili olduğunun gelecekteki sıkıntılarını hep birlikte göreceğimizi söylemek isterim. Kimseye karşı düşmanlık duyguları içinde değilim, ancak eğer ki bizi temsil edenleri bu ülkede sorgulama hakkını, cesaretini gösteremediğimiz sürece. Yaşadığımız ülkede kendi haklarımızı bile savunma gücünü kendimizde göremediğimiz yıllara hazırlıklı olmalıyız. İşte en bariz örneği Almanya Türk Toplum Dernekleri (TGD) ve (TGH) ona bağlı kurumların durumu. Bu güne kadar kim sorguladı bunları, ya da hangisi ortaya çıkıp da kendilerini sorgulamalarını istediler bu halktan. Yıllarca yapılan sanal çalışmalar ortada, sadece kâğıt üstünde ya da arada bir yapılan göstermelik toplantılarla proje ürettiklerini anlatmaya çalışanlar, gelecek günler adına Türk toplumu adına nasıl bir yatırım yapıyorlar kalıcılık adına acaba? Almanya'da hala gazete kitap okumayan sayı daha da aşağıya düşüyor, her yazım da anlatmaya çalışıyorum ama bu kimsenin umurunda değil. Dedikodu ya da kıskançlık duygularının hakim olduğu bir kültür yaratmak, işte ortaya çıkan tablo bu, Milletvekili olmanın burada toplumsal sorumluluğunu da beraberinde getirdiğini söylemek isterim. Milletvekili olmak işte burada da sorumluluğu olmalı, sadece parlamentoda oturmanın verdiği rahatlığı değil, kendi halkıyla bir arada olmak, yaşadıkları ülkedeki yaşamsal haklarını sorumluluklarını anlatmak, her zaman bunu kalıcı olarak masada temsil ettiği kendi toplumu ve diğer toplumlar arasında da paylaşabilmeyi becerebilmektir. Milletvekili kimliğinin verdiği imtiyazlılığın içinde kalmak, milletvekili olmanın adının olmadığını gösterir bana göre. Almanya'da gelecekteki zor şartları şimdiden görerek, gerek milletvekillerimize gerekse duyarlı derneklerimize çok iş düşüyor.

TÜRKİYE'DE MİLLETVEKİLİ OLMAK...

Türkiye'de milletvekili olmak onurlu bir vatan görevi sayılırdı. Milletin oyuyla seçilen ve yemin ettiği andan itibaren bütün Türk milletinin vekili kabul edilen bu insanların Anayasa'nın emrettiği tüm ilkeleri millet adına savunması, görevinin kutsallığı olarak tanımlanır. Ama bu gün baktığımızda artık milletvekillerinin bu işi kendi olanaklarını artırmak için seçtikleri, paralı bir meslek olarak gördükleri açık seçik ortada değil mi? Asgari ücretin 600 lirayı geçmediği bir ülkede, 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırında yaşadığını düşünmek hangi milletvekilinin içini sızlatıyor dersiniz. İmtiyazlılık, dünyada sadece Türkiye'de olan ve benzeri bulunmayan bir tablo milletvekilliği, en imtiyazlı vekiller Türkiye'de bulunuyor. Bu gün seçilemeyenlerin bile bakan yardımcısı olarak atandığı ve ne iş yapacakları bile belli olmayan imtiyazlılık. Hem emekli maaşı al, ayrıca da bakan yardımcısı olarak sınırsız olanak ve maaş bu hangi adalet anlayışına sığar acaba? Bir dönem sadece elini kaldırarak milletvekilliği yapan birinin, emekli olduktan sonra ayda 8 bin TL maaş alması, ayrıca kendisi ve tüm yakınlarının sağlık ve diğer olanaklardan sınırsız faydalanması demek, dünyanın hiç bir ülkesinde olmayan bir imtiyazlılık değil midir? Dünyanın hangi ülkesinde milletvekili ve bakan yardımcısı devasa lüks makam arabası kullanıyor? Ayrıca aynı biçimde milletvekillerine hiç bir iş yapmadan oturan iki danışman verilmesi görülmüştür? Bugün 30 milyona yaklaşan yoksulluk sınırında yaşayan bir ülke de, sen bir gece de ''Aldığım para bana yetmiyor'' diyerek milletvekili maaşına zam koyacaksın. Ama ''ucuz küçük araba kullanın'' diye halka öğüt veren Başbakan'ın makam arabası, helikopter ve uçak sayısı Avrupa başbakanlarının 2-3 katı. Kimse çıkıp da yoksul bir ülke de bu kadar israfı sorgulamaya cesaret edemeyecek. İşte Türkiye'de de gelinen nokta bu. Türkiye'de milletvekili olmanın adı sınırsız imtiyazlılığın adı değil de nedir? Şimdi ben Almanya'da da her geçen sayıları artan Türk milletvekillerinin, şu ana kadar yaptıklarını merak ediyorum doğrusu. Almanya'da milletvekili olmanın adını açıklayabilirler mi acaba? Proje üretememek, konuşamamak, kalıcı bir öneriyi evrensel hakları savunamamak, temsil ettiği toplumla bütünleşememek, çok önemli sorunları parlamentoya yansıtma becerisini gösterememek, bunun adı milletvekili olmaya yetiyorsa. Almanya'da daha çok Türk milletvekilimiz olsun ne güzel! Ne kadar yazsak da konuşsak da bu tablonun değişeceğini sanmıyorum. Biz toplumsal değerlerimize değil kendi imtiyazlılığımıza, çıkarlarımıza önem veriyoruz.

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank