content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

29 Eyl

Algı Operasyonları

Algı değişikliği nasıl yaratılır? Sosyologlar kitlelere bir şeyi yaptırmak için yeryüzünde üç etkili yol bulunduğundan söz ederler: zor kullanma, para ile satın alma, inandırmak. Halkın bir yeniliğe, bir sosyal değişime uymasında, alışmasında halkla ilişkiler sanatının kullandığı üçüncü yoldur: İnandırma.

Algılama yönetimi bu ‘’inandırma’’yı kişilerin bilinçlerine ve psikolojilerine seslenerek gerçekleştirir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde algı, bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma, idrak olarak tanımlamakta. Algı süreci organizmanın bir başarısıdır; algı, algılayıcının etkin problem çözme işlemi olmaksızın var olamaz. Algılarımızın anlamı vardır. Anlam hem geçmiş deneyimlerimizden, hem de şimdiki amaçlarımızdan kaynaklanır. Anlam olmasa algı da olmaz. Algı, bir kişilik tepkisidir. Bu noktada kimlikle yakın ilişkisi vardır.Örneğin:1800’lerde Amerikalı misyonerler bir tek Türkü Hıristiyan yapamamış,Rumlarda da başarı elde edememiş ama Ermeni cemaatinde büyük başarı kazanmıştır.

Algılama yönetimi, çeşitli yolları kullanarak, gerçekleri yansıtma, devlet güvenliğini sağlama, gerçeği gizleme ve çarpıtma, psikolojik harekatları yönetme gibi unsurların bileşkesinden oluşur. Bu tanımdan hareketle algılama yönetimi; yabancı ülkelerdeki hedef kitlenin, görüşlerini etkilemek için yapılan aktivitelerin tamamını içerir. Siyaset de bir algı yönetimidir. Bunu kötüye kullanarak dezenformasyon,kara propaganda yöntemleriyle toplum mühendisliği yapılabildiği gibi kimliğe ağır saldırı bilinen bir savaştır.

Türk kimliğine dönük ağır saldırı AKP ve yandaşları tarafından yapılmıştır,yapılmaktadır. Dış güçlerin PKK/HDP ve uzantısı kara kalem ve köşelerle medya da tam kapasite kullanılmaktadır. Türk toplumuna “Türk kimliği”ni karalayarak saldırılmakta ve özgüven yok edilmektedir. Din Türk kültür kimliğinden koparılarak tek başına “İslam” yeter bize şekline dönüştürülmüştür. İslam’ın düşmanlarımız tarafından 1880’lerden beri “Cihad” fikriyle kullanıldığı da tarihte belgeleriyle durmaktadır. Almanlar 1914’de 20 Cihad Merkezi’ni Anadolu’da açmışlar.Afganistan,İran ve Hindistan’a uzanmışlardı. İslami İhtilal Komitelerini de Ruslar desteklemişlerdi,komünizm yaymak için. Algıyı yönetmek iletişimi yönetmektir. “mantık ikna eder, ancak duygular motive eder’’. Algı Yönetimini “gönüller fethi” yaparak ilk uygulayan Türkler Horasan Erenleridir. Bu nedenle 600 yıl süren bir imparatorluk kurulmuştur.

Muhalefeti 2015 seçiminde başarıya taşıyacak faktör ‘Doğru Algı Yönetimi’dir İnsanlar eşitler arasından sevdiklerini tercih ederler. TÜRKİYE VE İSLAM ALGISI Dünyada Türkiye ve İslam algısı son 5 yıldır artmıştır. Aşırı İslamcı gruplar,terör örgütleri ile ülkemizin adı birlikte anılmaktadır.Siyasal İslamcılığın siyasette yükselmesi , dış politikada Filistin, Hamas ve diğer Ortadoğu konularının öne çıkması ve hatta Recep Tayyip Erdoğan’ın taraf olduğunu ilan etmesiyle,Arap baharı sırasında her ülkenin iç işlerine müdahale etmesi ve Müslüman Kardeşlerin Türkiye şubesi olarak davranması Ortadoğu ülkelerinden biri olarak Türkiye’nin algılanmasına neden olmuştur. Milli Türk karakterinin yok edilme çabası ve “ayaklarımın altına alıyorum” ifadesiyle hayat bulan bu algı Batı’da medya ve akademik dünyada çok malzeme olmuştur.* Savaş,barbarlık,terör ve medeniyetin dış halkası algısı Batı’da Ortadoğu için oturulmuştur. Simgelerle yapılan algı operasyonları güçlüdür.Türkiye hep bunun dışında kalmış, sadece Arap simgeleri deve gibi,çarşaflı kadınlar gibi kullanılsa da Türkiye Ortadoğu’nun dışında tampon bir Batı medeniyeti komşusu olarak görülürdü.

AKP hükümeti ile ve son 4 yıldan fazladır Suriye savaşı ve verilen destekle Türkiye tamamen bir Ortadoğu ülkesi algısı kazanmıştır. Sayısız karikatür ve Recep Tayyip Erdoğan karşıtı makalelerle Türkiye İslamcı bir iktidarın ülkesinden fanatik İslamcı terör örgütlerini destekleyen ülke/iktidara dönüşmüştür. *Concerns about Islamic Extremism on the Rise in Middle East http://www.pewglobal.org/2014/07/01/concerns-about-islamic-extremism-on-the-rise-in-middle-east/ Bununla ilgi saha araştırmaları ve tablolar da bize bu gerçeği açıklamaktadır.

Konunun tanımı:

Türkiye Cumhuriyeti 100 yıla yaklaşan tarihinde, dünya ve bölgedeki gelişmeler sonucu en kritik ve en kaotik bir siyasi, toplumsal döneme girmiştir.

100 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı sonucunda parçalanması ve savaşın galibi ‘büyük devletler’ tarafından paylaşılması sürecinde Türkiye Cumhuriyeti, Anadolu’daki Türk ve Müslüman halkın ‘milli mücadele’ etrafında birleşmesi sonucu kurulmuştur.

Milli mücadelenin büyük önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu mücadelenin harcına Türk kimliği ve Türk milliyetçiliğini yerleştirmiştir.

Atatürk bu mücadelede öne çıkan ‘Türklük’ tanımını etnik bir ayrım olarak değil, dünyanın diğer devletlerinin mensupları ile ‘eşit vatandaşlık’ ilkesi temelinde kurmuştur.

TC’de yaşayan halkın tümüne etnik, mezhep, köken ayrımı yapmadan bu eşit ‘TC vatandaşı’

anlayışı ile yaklaşılmıştır. Cumhuriyet’in en büyük kazanımı budur.

Günümüzde bölgede yaşanan tüm etnik, mezhep, dini ve sosyal kavgalarda çözümün sihirli anahtarı 100 yıl sonra da hala bu ‘eşit vatandaşlık’ ilkesidir.

2015 seçimine giderken ülkemizde ana temalar siyasi kamplaşma bölgemizdeki büyük kaos ve çatışmalar tarafından belirlenmektedir.

2002’den beri iktidarda olan AKP ve onun lideri olarak Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Recep Tayyip Erdoğan, 12 yıldır siyasi kampanyalarını tümüyle, ilkeler üzerine değil, algılar üzerine oturtmuştur. Seçim başarılarında büyük ölçüde bu ‘algı pazarlama’ ve ‘siyasi marketing’ başarısı yatmaktadır.

Erdoğan bu sürecin tümünde toplumun, medyanın ve kamuoyunu yönlendiren kesimlerin ‘satın almak istediği’, yani görmeyi arzu ettiği görüntüleri göstererek ve duymak istediği sözleri söyleyerek, AKP aracılığı ile bunları sistemli pazarlayarak iktidar olmuş ve iktidarını sürdürmüştür. İlkeler üzerinden değil, algılar üzerinden siyaset yapmıştır.

AKP’nin bu tavrı klasik tanımıyla ‘oportünist’ veya o güzel eski sözcükle ‘eyyamcı’ bir siyaset olarak tanımlanabilir. Gerçekten de AKP ve Erdoğan yelkenlerini sürekli esen rüzgâra göre çevirerek bugüne kadar gemilerini yürütmüşlerdir.

17-25 Aralık ‘Yolsuzluk operasyonları’ ve dosyaları da yine Erdoğan ve AKP tarafından aynı ‘algı / propaganda yöntemleri’ ile kapatılmıştır. Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, ‘Hükümete Erdoğan’a darbe, kumpas, paralel yapı’ propagandası ile ‘düşman güç’ algısı yaratılarak ‘şimdilik’ bertaraf edilmiştir.

17-25 Aralık gölgesinde gidilen seçimler AKP’den 5 puan götürse de (2011’deki yüzde 49’dan, 2014 Martında yüzde 44’e gerilemiştir) seçimi büyük ölçüde kazanmasına engel olamamıştır.

Bu noktadan hareketle 2015 seçimlerine dönük değerlendirmeler nasıl olmalıdır?

Önce bazı güncel tespitleri yapmak gerekir:

-12 senedir siyasetlerini ‘algı yönetimi’ üzerine kuran AKP ve Erdoğan 2002’de ekonomik krizin ardından gelen seçimle iktidarı kapmıştır.

-Daha sonra ‘Avrupacı’, ‘Özgürlükçü’, ‘Demokrat’ maskeler takarak ve algı yaratarak Batı’nın desteğini sağlamıştır. Yine aynı ‘algı’larla iş dünyası ve liberal kent aydınlarının bir kısmının da desteğini almıştır.

-Bu algılara dayanarak, iktidarına karşı en büyük tehdit olarak gördüğü TSK içindeki potansiyel direnişi de ‘askeri vesayeti yıkıyoruz, darbecilerden, Balyozculardan hesap soruyoruz’ perdesi altında Ergenekon ve Balyoz gibi davalarla tasfiyeye yönelmiştir.

Bu süreçte binlerce üst kademe subay ordudan atılmıştır.Ordu çökertilmiştir.

-Orduda ‘Milliyetçi ve Kemalist’ bilinen subayları tasfiye sürecinde Erdoğan ve AKP iktidarı, Cemaat’e mensup bazı yargı mensuplarını da kendi isteklerini yerine getiren kadrolar olarak kullanmış ve görevlendirmiştir.

-Daha sonra 17-25 Aralık soruşturmalarında ise, daha önce kendi görevlendirdiği Cemaat kadrolarını bu kez ‘Hain paralel yapı’ algısı ile yargıdan ve emniyetten tasfiyeye yönelmiştir.

-Aynı süreçte ‘kumpas’ sözcüğü ile Ergenekon ve Balyoz davaları sorumluluğunun Cemaat’e, Paralel Yapı’ya yıkılması ise, AKP ve Erdoğan’ın, esen rüzgâra ve gerektiğinde ‘esas düşman’ olarak gördükleri güce karşı tavır değiştirmedeki esnekliklerini göstermiştir.

-Rüzgar dönünce, algı değiştirilmiş, daha önce fedakar ve itaatkar ortak olarak tanımlanan ve altlarına lüks arabalar tahsis edilen Cemaat kadroları birden ‘Hain Paralel Yapı’ tanımı ile yerden yere vurulmaya ve oradan oraya sürülmeye başlamıştır.

Bütün bu tabloya bakınca yapılmış bir araştırmayı burada anmayı isterim.

2012’de laiklik bağlamında yapılan bu araştırma “psikoloji çalışmaları dergisi”nde yayınlanmıştır. “Laiklik Bağlamında Yaş, Cinsiyet, Siyasi Görüş ve Dindarlık Seviyesine Göre Gruplararası İlişkide Belirleyici Olan Bazı Değişkenlerdeki Farklılaşmalar” ilginçtir.

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank