content

02 Eyl

AK Parti, Erdoğan’ın Rakiplerine Neden Göz Yumuyor?

Önceki gün elime 1997 Nisanında yayınlanan bir genelge geçti. Genelgede dönemin Başbakanlık Müsteşarı Kadri Keskin'in imzası var. Konusu ise kamu kurum ve kuruluşları yöneticileri yani bürokratların milletvekillerine nazik davranmaları.

Milletvekili adayı seçimlerde oy için millete çok nazik davranır. Seçildi mi de önemli ölçüde “küçük dağları ben yarattım” havasına bürünür.

Bürokrat adayları da o makama gelebilmek için, milletvekillerinin veya etkili kimselerin kapısında paspas olurlar.  Makama oturdu mu, o vekil bile kapısından randevusuz giremez. Telefonuna bile çıkmaz.

Bürokratların, milletvekillerine insanca davranması denilebilecek bir uyarıya maruz kalmasını okurken hem içim yandı, hem de aklıma geçtiğimiz günlerde FETÖ'den tutuklanan İhlas Holding eski CEO Cahit Paksoy'la ilgili şahitlik ettiğim bir hadise geldi.

Galiba 2003 veya 2004'ün yaz ayları idi. Bir konu ile ilgili AVEA Genel Müdür Yardımcısı ve Ali Coşkun'un oğlu Yıldırım'a gitmiştim. O da beni AVEA Genel Müdürü Cahit Paksoy'a götürüp ondan yardımcı olmasını rica etmişti. Cahit beyin Ankara'daki makam odasındayız. Başka bir misafiri var ve onunla görüşme yapıyor. Biz selamlaşmanın ötesinde henüz konuşmadık, bekliyoruz.

İçeriye özel kalem veya sekreteri olan hanım girdi. Şu an şehrini hatırlayamadığım ama Doğu Anadolu vilayetlerimizden birinin milletvekilinin ziyarete geldiğini bildirdi. “Konu neymiş” dedi. ‘Bölgedeki baz istasyonları vs.' bir şeyler söyledi.

Paksoy, meşgul olduğunu bekletmesini söyledi. Diğeri misafiri ile görüşmesi bitti, benimle de konuştu. Bizim kendisinden bir isteğimiz yoktu zaten. Sadece bir başka kurumla aşılamayan bir sorun vardı ve samimi arkadaşı olan genel müdürden çözümünde yardımcı olmasını söylemesini rica edecektik o kadar. Arayıp söyleyeceğini belirtti. Müsaade istedim, kahve içmeden göndermek istemedi rica etti oturdum. Diğer misafiri ile sohbete devam etti. Eften püften lakırdı cinsi şeylerdi sohbetlerinin konusu. Bu arada sekreter birkaç kez daha aceleleri olduğu konusunda bilgi için geldi. Her defasında “beklesinler” diyordu.

Sekreter bir kez daha geldi, “efendim genel kurula yetişeceklermiş, bir 5 dakika görüşüp gitmek istiyorlar” dedi. Odasını kapası açıktı ve o farkında değildi. Yüksek sesle milletvekili için hoş olmayan bir ifade kullandı.

O, AK Parti milletvekili içeri girdi ve yaptığı saygısızlığa okkalı cevaplar verdi. Çarptı kapıyı çıktı. Milletvekili haklıydı. Bu arada ben de müsaade isteyip ayrıldım. Muhtemelen bizim istekte gümbürtüye gitmişti.

Bundan sonra Paksoy hakkında çıkan her haber dikkatimi çekmeye başladı. Bir süre sonra büyük bir holdinge geçmişti. Sonrada bu TÜSİAD'çı İhlas Holding'e CEO yapıldı. İşte tam o gün FETÖ'nün İhlas Finans operasyonu geldi aklıma. Paksoy'un FETÖ ilişkisini bilmiyordum ama birden bire onu AVEA'ya getirenleri bildiğim için “İhlas'a yeni operasyon” diye bir yazı planladım. Sonra ise elimdeki bilgi zandan ibaret diyerek vazgeçtim. Meğer zan değil, içimden geçenler gerçekmiş.

ERDOĞAN'IN TEHDİT EDEN RAKİBİ

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, tıpkı diğer liderler gibi sivil ve askeri bürokrasiden çok çekti. Hele Yaşar Büyükanıt döneminde kendisi ve kuvvet komutanları ile diyaloglarını düşündüğümde yaşananları tahmin etmek zor değil. Zat-ı âlileri son 15 yılını anlatsa galiba dağ dayanmaz yaşadıklarına. 15 Temmuz öncesinde yaptığı bir açıklamadaEn büyük rakibim bürokratik oligarşi” demişti.

15 Temmuz sonrasında bu oligarşinin yok edileceğine inanmıştım. Ama her geçen gün bu inancım zayıflıyor. Sadece benim değil, herkesin aynı kanaatte olduğunu zannediyorum.

Bir devlet, bürokratlarına, milletvekillerine “nezaket kurallarına uygun” davranması, devlet protokolündeki konumlarını göz ardı etmemesi, illeri ile ilgili bir faaliyet söz konusu olacaksa bilgilendirilmesi ve görüşünün sorulması için genelge yayınlamak zorunda kalmışsa, o ülkenin halletmek zorunda olduğu ilk şey o vesayeti yok etmek olmalı.

Mevcut bürokratik ve siyasi yapı tepeden tırnağa değişmeden bu başarılamaz. FETÖ'nün kurduğu bürokratik ağ tümüyle deşifre edilip çözülmeden bu başarılamaz. FETÖ ile şu anki mücadele ile bunu başarmak imkânsız. Zira mış gibi yapılanları saymazsak ortada bir mücadele yok. Suyun başında hala FETÖ'cüler var.

Süperkripto ve kripto FETÖ'cüleri bir kenara bırakın mesele Hüseyin Çelik, Bülent Arınç gibilerin özel kadrolarla devlet taşıdıkları ile mücadele edilmiyor. Yazıyoruz, umursamıyorlar. Dönüp bir tek Allah'ın kulu bilgi bile sormuyor. Adam FETÖ'cü dersanede müdürlük yapmış, eski FETÖ'cü bakanlar büyük büyük kadrolara taşımış, bugün kimin FETÖ'cü olduğuna karar veren makamlarda bunlar oturmaya devam ediyor, sonrada mücadeleden söz ediliyor.

Dün Başbakan FETÖ'cü eski bakanları Çankaya'ya istişare için davet etmiş. Çok güzel etmiş. Yeniden kabineye alsalar bari!

Bazı bürokratları durduk yere bir bahaneyle bizi arayıp, çok sevdiklerini söylüyorlar. Eniştem beni niye öptü meselesi yani.

15 Kasım sonrası bir fırsattı. Dostça söyleyelim bu fırsat iyi kullanılmadı. Gerçek mücadele yürütülmedi. Sokağın ortak kanaati şu: Reis'ten başka kimse samimi değil. Kardeş, eş dost akraba korunmaya devam ediliyor.

AK Parti temizlenmezse, bürokratik oligarşi bitirilmezse, yani bu fırsat kaçırılırsa, FETÖ'cülerin kriptolaşmasına, kriptoların süperkriptoya dönüşmesine göz yumulursa, bu millet bunu affetmez.

Vicdanlara yara aldırılmamalı. Milletin sabrı taşırmamalı!

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank