content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

17 Kas

Açlık Grevi mi, Sidik Yarışı mı?

BDP’lilerden sonra, şehit aileleri ve gazilerden oluşan bir grup da açlık grevine başlama kararı almış. Haberin yayınlandığı internet sitesinde kaç kişinin bu eyleme başlayacağı, eylemin nerelerde yapılacağı gibi net bilgiler yok ancak konuyla ilgili bir bildiri var. İlginç olan, bildiride “bedenlerimizi ölüme yatıracağız” , “taleplerimiz karşılanana kadar açlık grevi yapacağız” , “gerekirse günden güne eriyerek ölüme gideceğiz” gibi ‘karşı mahallenin’ jargonundan ifadelere yer verilmesi...
Bir de talep listesi yayınlanmış bildiriyle birlikte...

Listede ‘Terörün bir an önce bitirilmesi, Kürt sorununa bir an önce çözüm bulunması, silahların susması.” gibi bir talep ne hikmetse yok...

“Bizim canlarımız yandı ama başka evlere ateş düşmesin, başka evlatlar, babalar ölmesin, sakat kalmasın...” diye bir temenni de yok..

(BDP’nin ‘tecrit bitsin’ talebine misilleme olarak, “Apo asılsın.” maddesini koymayı unutmamışlar.)

Ne var peki? Ne istiyorlar? Şehit ailelerine sunulan iş hakkının şehit çocuklarına da devredilebilmesi, terörle mücadele dışında hayatını kaybeden ya da yaralananların da aynı tazminat ödemelerinden, konut kredilerinden yararlanabilmesi, Devlet Övünç Madalyası verilenlere ayrıca bir de ‘Madalya Maaşı’ bağlanması, kira yardımı, maaşların 2000 TL’den başlayıp kademeli olarak arttırılması, yaralanan ama sakat kalmayan er ve arbaşlara da maaş bağlanması...

Tamamen duygusal yani...

Size işin doğrusunu söyleyeyim mi? Ben bu açıklamayı yapanların gerçekten şehit ve gazi ailelerini temsil ettiklerine inanmıyorum. Bu zırvalar olsa olsa insanların kanları üzerinden menfaat temin etmeye çalışan, şov peşinde bir kaç kendini bilmezin başının altından çıkmıştır. Böyle olması gerekir. Mantık da, vicdan da bunu gerektiriyor.

Bir şey daha söyleyeyim;

Eğer ki ben ailemden bir kişiyi bu savaşın cephelerinden birinde kaybetmiş olsaydım; kanın durması, silahların susması, bir ananın daha ağlamaması için mücadele ederdim. Zorunlu askerlikle de, hükümetlerin militarist politikalarıyla da, faşizmle de, ırkçı, şovenist söylemlerle de bu uğurda savaşırdım.

Peki şimdi ne olacak?

“Sizden şu kadar kişi eylem yaptı, bizden bu kadar.” diye rekabet mi edilecek? “Sizinkiler bu kadar gün aç durdu, bizimkiler şu kadar gün.” diye sidik mi yarıştırılacak?

‘Karşı taraftan’ da ellerini ovuşturarak “Destekliyoruz, devam edin ve ölün!” diyenler olursa, intikam mı alınmış olacak? Dün BDP kanadına aynen bu sözleri edenler, ‘kendilerine’ söylenince ne cevap verecek?

Gruplar birbirlerinin günlerini sayıp, akbabalar gibi ölüm haberi mi bekleyecek?

Açlığın, haftalarca, aylarca aç kalarak, tarifsiz acılar çekmenin ve nihayetinde ölümün üzerinden hak ya da intikam arayan nasıl bir kalp, nasıl bir insanlıktır?

Toplum olarak ihtiyacımız olan çok şey var; mantık, cesaret, vicdan, empati, soğukkanlılık... Ama ucu ölüme dayanan intikam çığlıklarına, gencecik insanların kanlarını paraya-pula tahvil eden vampirlere değil...

Kaan Göktaş
twitter.com/kaangkts | facebook.com/kaangkts

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank