content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

09 Tem

2011 İlk Çeyrek Büyümesi ve Verimlilik

Veriler
Ekonomik Büyüme, bir ülkenin ulusal üretiminde (GSYİH) meydana gelen artıştır. GSYİH ise, bir ülke sınırları içerisinde belli bir zaman içinde, üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin parasal olarak değeridir.
Türkiye’nin 2010 yılının birinci çeyreğinde, sabit fiyatlarla GSYİH’ sı 23,3 milyar lira iken, 2011 yılının aynı çeyreğinde, yani bir yıl sonra % 11 oranında artarak 25,9 milyar liraya yükseldi. Başka bir ifade ile bu iki çeyrek arasında ekonomik büyüme yüzde 11 oldu.
2011 yılının ilk 3 aylık döneminde GSYİH (milli gelir)önceki eş döneme göre, % 11,0 oranında büyümüştür.
-Saptamalar
Harcamalar yönünden bir büyüme denklemi yazalım:
Üretim(Büyüme)Y= C+I+G+(X-M)
Y; üretim artışı. C; tüketim harcamaları. I; yatırım harcamaları. G;devlet harcamaları. X; ihracat. M; ithalat
2011 yılının ilk 3 ayındaki harcamalar şöyle:
Milli gelir büyüklüğünü 100 kabul edersek, özel tüketim 73.1, devlet tüketimi 9.7, sabit sermaye harcamaları 26.4. olmuştur. Bunlar toplandığında 109.2. rakamına ulaşılır. Bundan stoğa giden 0.8'i çıkardığımızda geriye kalan rakam 108.4’tür.
Demek ki, bu dönemde gelirimizden daha çok harcadığımız anlaşılmaktadır.
TÜİK hesaplamalarına göre 2011 ilk çeyreği olan 3 ayda milli gelirimizin dolar karşılığı 180.6 milyar dolardır. Aynı dönemde cari açık 21.8 milyar dolardır. Demek ki milli gelirin yüzde 12.1'i kadar bir kaynak dışarıdan gelmiştir.
Halkımız yılın ilk 3 ayında 100 olan milli gelirin 73.1'ini tüketmiştir. Bir yıl önceye göre hane halkı tüketim artışı yüzde 12.1 oranındadır. Ekonomi yüzde 11.0 büyürken, yaratılan gelirin yüzde 73.1'ini tüketen hane halkının tüketimi yüzde 12.1 oranında artınca, tasarruf açığı ortaya çıkıyor.

-Büyümenin Nedenleri
İlk çeyrek yüzde 11 büyümesinin arkasında şu etkenler olduğu düşünülmektedir.
(a) Özel kesimin düşük kurdan yararlanarak daha çok teknolojik yatırım yapma çabası. (b) Hükümetin izlediği ekonomi politikası. (c) Merkez Bankası’nın izlediği para politikası. (d) İç talepteki canlılık. (e) TL’nin aşırı değerli olması. (f) İthalatın ve dolayısıyla cari açığın artması. (g) Faizlerin düşüklüğünün yarattığı borçlanma artışı
Seçeneklerin bazısı sonuç gibi görünse de sonuçlar sonradan dönüp neden haline gelebiliyor. Faizlerin düşüklüğü ve hane halkının borçlanma ve harcamalarının artmış olması büyümede anahtar rol oynamış gibi düşünülmektedir. Gerçekten de ilk çeyrek sonuçlarına baktığımızda GSYH oluşumunda yüzde 73 paya sahip olan nihai tüketim harcamalarının yüzde 12,1 arttığını ve dolayısıyla büyümede en önemli etkinin tüketim artışından kaynaklandığını görüyoruz.
Büyümede ağırlıklı olan tüketim kaleminin yıllardır yüksek oranda devam etmesi sürekli cari açık yaratmaktadır. Üretimde kullandığımız aramalı ve hammaddenin çoğunluğunu ithal ediyoruz. İmalat sanayi girdi olarak kullandığı aramalı ve hammaddenin yüzde 70’ini ithal ediyor. (TÜİK, 2010) O zaman büyümenin maliyeti olarak, cari açık ortaya çıkıyor.
-Ülkelerarası Karşılaştırmalar
Büyüme için mutlaka cari açık vermek gerekmez. Örneğin bizim cari açığımızın GSYH’ye oranı yüzde - 8’dir. Ancak bize yakın büyüyen, Arjantin’de yüzde -3’tür. Çin’de ise tersine cari fazla vardır.

Demek ki cari açık vermeden de büyüme imkânı olduğu görülmektedir.
Singapur Ticaret ve Sanayi Bakanlığı, 19 Mayıs 2011 tarihinde yayımladığı bir basın bildirisi ile, 2011 yılı birinci çeyrek verileri ile birlikte, Singapur ekonomisinin 2011 yılına ilişkin büyüme öngörüsünü % 5,0 ile % 7,0 olarak revize ettiğini açıklamıştır.
Singapur’da ekonomik faaliyetlerdeki artış geniş tabanlı olup, büyüme imalat sanayii öncülüğünde sağlanmıştır. İmalat sanayii 2011 yılının ilk çeyreğinde yıllık bazda % 13,1, ardışık ve yıllığa uyarlanmış olarak ise % 75,4 oranında genişlemiştir. Söz konusu artışta biyomedikal imalat, hassas mühendislik ve elektronik kümelerindeki daha yüksek üretim değerleri etkili olmuştur..
Diğer ülke örneklerinden de anlaşıldığı gibi, ülkemizde cari açığın sürekli büyümesine dayalı olan bu döngü sürekli olamayacağına göre büyümeyi katma değer yaratacak bir sanayi yapısına oturtacak uzun dönemli bir stratejiye ihtiyacımız var demektir.

Çin, Singapur, Endonezya örneklerinde de olduğu gibi, yüksek büyüme için mutlaka cari açık vermek gerekmez. Singapur’daki gibi hem yüksek verimlilik artışı hem de düşük enflasyon ve işsizlik oranı bir arada gerçekleşebilir. Bunu sağlamak için de imalat sanayinde yüksek katma değerli ürün üretip ihraç etmek olumlu yollardan biridir.
ABD’de 2007 sonlarından itibaren işgücü verimliliği sürekli düşmüş,2009’da dip noktaya ulaşmış,2009 ve 2010 yıllarında ise istikrarlı biçimde artmıştır. Diğer yandan bu dönemde işgücü maliyetleri ise 2007-2008 de dalgalı bir seyir izleyerek,2009 süresince sürekli artış izlemiştir. 2009 sonrasında sürekli azalmalar görülmüş, 2010 ortalarından itibaren bu süreç pozitif yönde ilerlemiştir.

-Türkiye’de Son Dönem Üretim-İstihdam-Verimlilik Ve Bir Öneri

Türkiye’de tarımı bir yana bırakıp tarım dışına baktığımızda, 2010’un başından bu yana tarım dışı hâsıla 2011’in ilk çeyreğinde yüzde 11 artarken, aynı dönemde istihdamdaki artış sadece yüzde 6’da kalmış görünüyor.

2011 ilk çeyrekte bir önceki eş döneme göre;
-üretim yüzde 11 oranında artmıştır.
-istihdam yüzde 6,4 oranında artmıştır.
-işgücü verimliliği ise yüzde 4,3 oranında artış göstermiştir.
Bu sonuçlar bizim öteden beri savunageldiğimiz “dinamik verimlilik” yaklaşımının ülkemizde de bir örneğinin gerçekleşmiş olduğunu göstermiştir.
Hem işsizliğin ciddi anlamda azaltılmasında, hem cari açığın küçültülmesinde hem de büyümenin sürdürülebilir kılınmasında verimlilik odaklı büyüme yaklaşımının ne denli önemli olduğu anlaşılmaktadır.
Genel olarak ekonomilerde büyümenin üç temel kaynağı bulunmaktadır. Bunlar; emek, sermaye ve toplam faktör verimliliğidir.(TFV)
Gelişmiş ekonomilerin büyümesi ağırlıkla TFV’ye dayanmaktadır. Büyümenin sürdürülebilir olması açısından bu durum son derece önemlidir.
Ülkemizde ise yapılan çalışmalarda büyüme ile verimlilik arasındaki ilişkilerin zayıf olduğu ortaya çıkmaktadır.

2002-2007 döneminde büyümede TFV nin payı giderek artmıştır. 2008-2009 küresel kriz döneminde ise TFV nin büyümeye katkısı negatif yönde olmuştur.
Ancak, 2011 yılında 2010’a göre üretim, istihdam ve verimlilik birlikte artmıştır. Bu durum, büyüme ve verimlilik ilişkisi bakımından son derece olumludur.
Ülkemizde büyümenin sürdürülebilir olması ve toplumsal refahın artışı bakımından her çeşit makro ekonomik politikanın verimlilik artışlarıyla ilişkilendirilmesini önermekteyiz.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank