content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

11 Kas

10 Kasım 2014 Karadenizin Bir Köyünde Demokrasi Nostanjisi

M.K. Atatürk’ün ve yol arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyeti demokrasi ile buluşturamadığımız için 10 Kasım’ları biraz buruk karşılarım ben… Bir şeyler yapılmıyor da değil; lakin yapılanlar topyekûn bir demokrasi projesini uygulamak yerine nerede bir maraza çıkarsa oraya bir neşter atılıyor çare niyetine… Kürtlerde bir sıkıntı mı var oraya bir merhem, Alevilerden bir ses mi yükseliyor oraya bir parmak bal, uluslar arası bir eleştiri mi var oraya bir iki kanun çıkarılıp günü savuşturuyoruz. Maraza çıkaranlar biraz cüretleşirlerse “hain” ilan edip, “milli irade” adına tecrit ediyoruz… “Milli irade” adına, kurucusu olduğum, 15 yıl yönetici ve başkan olarak görev yaptığım köyümüzün derneği bile beni dışlamaktan çekinmiyor, genel taleplerimin “siyasi” olduğu gerekçesiyle… Oysa siyaseti kamu yararıyla buluşturan talep, çare ve eleştiri kültürü ve özgüvenidir.

……..

Hatırlarım, çocukluğumun yaz tatillerini geçirdiğim köyümüzde Cuma günleri pek bir eğlenceli olurdu. Cuma ve ilçenin pazarının kurulduğu Salı günleri kuran kursumuz tatil olurdu. O zamanlar 500 haneyi geçen köyün nüfusunun çoğu köyde ikamet ederdi. Cuma namazdan 1 saat önce cami meydanında toplanmaya başlardı büyük küçük köyün erkekleri. Karadeniz’in bayırlarında, yamaçlarında dağılmış evlerden camiye gelen 4-6 ana yoldan toplana toplana gelirdi köylüler… Mısır tarlalarındaki, fındık bahçelerindeki rençperliğe 1-2 saat ara vermiş olurdu böylece köylüler. Düğün ve cenazeler dışında köylülerin bir birlerini gördüğü diğer bir mekândı Cuma namazları… Biz çocuklarda cami meydanında toplanır, kuran kursu devresini bitiren üç-beş yaş büyüklerimizle de burada buluşmuş olurduk.

Köyde sözü dinlenir, güngörmüş, muhtarlık, azalık yapmış olanlar başlardı öncelikle sohbete… Önce mısırın kuraklıktan etkilenip etkilenmediği, fındığın rekoltesi, açıklanacak taban fiyatın söylentileri konuşulurdu… Sonra sıra köyün sorunlarına gelirdi. En büyük sorun su idi, dört mevsim yağış alan memlekette… Hangi gözden su alınacağı, alınan suların patlayan boruları, devletin el koyduğu köyün ormanından odun alınıp alınamayacağı en sık duyduklarımızdı… Şayet ramazan bayramı veya kurban bayramı yaklaşırsa camide verilecek yemeğin aşçısının kim olacağı, yağmur yağarsa yemeğin ne şekilde verileceği, çocuklara kurulacak sofranın neresi olacağı tartışılırdı. Kurban bayramı yaklaşıyorsa, kimlerin birlikte kurbana katıldıkları, kimlerin kurbana katılmak için yer aradıkları, elinde kurbanlık mal olanların kimler olduğu konuşmalarla ortaya çıkardı.

Konuşmalar uzadıkça diğerleri de katılırdı sohbete… Bu arada yürüme zorluğu çeken birkaç ihtiyarın, atlarla Cuma namazına getirildiğine de şahit olmuşumdur. Yaşlılara saygı, durumu kötü olsa da, daha çoklarını “öbür tarafa” yollayacaklarına dair şaka yollu hatır sormalar pek bir yaygındı. Bu arada yatalak hastası olanların durumları hakkında bilgiler alınırdı “Allah şifalar versin” dualarıyla gelenlerden…

Köyümüzden olan imam, bizimde ilk dini bilgileri aldığımız, namaz kılmayı öğrendiğimiz hocamızın derdi de caminin yanına bir lojman yapılmasıydı. Haklıydı da, kuran kursu fındık hasadı başladıktan yani Ağustos ayında kapanır, bir sonraki sezon olan Haziran ayına kadar açılmazdı. Bu süre içinde hoca camiye oldukça uzak olan evinden yürüme gelir (nereden baksan 4-5 km), günde 5 vakit vakit ezanlarını okurdu. Cuma namazlarında sela verdikten sonra imam cemaati bekler bu arada caminin temizliği ile uğraşırdı. (Köyün kadınları da bazen imece yapar, cami temizliğine gelirlerdi.) Arada bir de cenaze selası vermek için o yolu yürürdü cami imamı. Selalar sadece bizim köyden değil, ilçeden ve civar köylerden Allahın rahmetine kavuşanlar için verilirdi. Çocuk aklımla, bu memlekette ne çok ölen var, diye düşünürdüm…

Cuma namazı önceleri cami etrafı tam bir meşveret meydanı gibiydi. Tatlı tatlı siyasi partilere dokundurmalarda olurdu karşılıklı… O zamanlar parti isimlerinden çok

liderler anılırdı. Kimi Demirelci, kimi Ecevitçi, biraz daha koyu dindar olanlar Erbakancıydı. Demirel yaptığı barajlar ve yollarla, Ecevit Kıbrıs harekâtıyla, Erbakan ise dindarlığı ile anılır ve taraftar toplardı. Ama kimse kimseyi yaftalamaz her şey hoşgörü sınırları içinde, Karadenizli kinaye ve dokundurmalarıyla konuşulurdu. Köylü o dönemler kendi yağıyla kavrulduğundan, tüketiminin çoğunluğunu bağından bahçesinden “öztüketim” yoluyla karşıladığından siyasi rantın ne olduğunu bilmiyordu. Zaten siyasetin rantı da henüz büyük şehirlerden kırsala inememişti henüz, günlük yaşantısında hissedemiyordu.

İmamın ezan okuyan sesi henüz minaresi yapılmamış, caminin kiremitli çatısına kondurulmuş, aküyle çalışan üçlü hoparlöründen duyurulmaya başlayınca birçok konu konuşulmuş, bazıları çözülmüş, bazıları ertelenmiş olurdu. Son sözü söyleyenler yine söze ilk başlayanlar olurdu ve saygıyla karşılanırdı. Tabii orada konuşmayıp da sonradan eleştirenlerde yok değildi ama pek kale alınmazdı… Ve birer ikişer camiye girilirken, camiye girerken daha dindar bildiğimiz büyüklerimizin dudaklarının dualarla kıpırdadığını görürdük. Camide artık dünya kelamı konuşulmaz, kontrol tamamen imamın eline geçerdi.

…….

Bu gelenek, köylü şehirlere yerleşmeye, memleket göç vermeye başlayınca zayıfladı. Şimdilerde Cuma günleri yaz ayları biraz şenlense de eski canlılığı yok. Köyün ve güncel sorunlar artık ilçede, kahvehanelerde konuşuluyor. İlçeye uzak köylerde de durum pek farklı değil. İşin ilginç tarafı, şimdiki orta yaş üstü kuşak ne kentli ne şehirli olabildiği için, köyüyle de fazla ilgili değil yaşadığı şehirle de… Hâlbuki demokrasi ilk önce yaşadığın yere sahip çıkma, yaşadığın yeri yaşanır hale getirmeye dönük verilen çabayla içselleşiyor. Köyde köylü olduğumuz dönemlerde daha mı demokrasiyi içselleştirmiştik acaba? Acaba demokrasi konusunda vurdumduymazlığımız iki kültür arasında, şehirli ve köylü olmak arasında gidip gelmekliğimizden midir? Velhasıl şehirde köylü, köyde şehirli olmakta ısrarımız mı bizi vurdumduymaz yapıyor? Kim bilir… 24.11.2014

 

 

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank