content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

10 Kas

10 Kasım

Atatürk, 1937 yılında rahatsızlanmış, 1938 yılı başlarında Yalova'da bulunduğu sırada hastalanmıştı. O dönemde Hatay sorununun gündemde olması da onu yormuştu. Hasta olmasına rağmen, Mersin ve Adana'ya geziye çıktı. Kızgın güneş altında askerî birliklerimizi teftiş edip tatbikat yaptıran Atatürk, çok yorgun düştü. Ülkü edindiği milli dava uğruna kendi sağlığını hiçe saydı. Güney seyahati hastalığının artmasına sebep oldu.

26 Mayıs'ta Ankara'ya döndükten sonra tedavi ve istirahat için İstanbul'a gitti. Doktorlar tarafından, siroz hastalığı teşhisi kondu. Deniz havası iyi geldiği için, Savarona Yatı'nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul'a gelen Romanya kralı ile görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938'de Hatay Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi Atatürk'ü çok sevindirip moralini düzeltti.

Temmuz sonlarına kadar Savarona'da kalan Atatürk'ün hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. "Atatürk" 1 Kasım 1938'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış töreninde de bulunamadı.

Hazırladığı açılış nutkunu Başbakan Celâl Bayar okudu. Atatürk bu nutkunda ülkenin imarı, sağlık hizmetleri ve ekonomi konularındaki faaliyetleri açıkladı. Bundan başka eğitim ve kültür konularına da temas edip gençliğin millî şuurlu ve modern kültürlü olarak yetişmesi için İstanbul Üniversitesi'nin geliştirilmesi, Ankara Üniversitesi'nin tamamlanması ve Van Gölü civarında bir üniversitenin kurulması için çalışmaların yapıldığını belirtti. Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarının çalışmalarından duyduğu memnuniyeti açıkladı. Ayrıca Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Beden Terbiyesi Kanunu'nun uygulamaya konulmasından duyduğu memnuniyeti belirtti. Atatürk, ölümüne kadar memleket meselelerinden bir an olsun uzak kalmamıştı.

Atatürk'ün hastalığı tekrar şiddetlendi. 8 Kasım’da sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başlandı. Bütün memleketi tekrar derin bir üzüntü kapladı. Her Türk'ün kalbi onun kurtulması dileğiyle çarpıyordu. Ancak, kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu. Dolmabahçe Sarayı'nda 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe, insan için değişmez kanun, hükmünü uyguladı. Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldı.

Bu kara haberle, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa büründü. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze töreninde bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna karşı duydukları derin saygıyı belirten mesajlar gönderdiler.

Büyük Önderimiz Türk ulusunun eşsiz lideri ve bütün dünyanın takdir ettiği büyük devlet adamı Ulu Önder ATATÜRK’ÜN aramızdan 72 yıl önce ayrılmış olmasının üzüntüsünü yaşıyoruz.

Katılaşmış her türlü düşünceye ve bu düşüncelere giden yollara bilimi ve aklı rehber tayin etmek suretiyle set çeken Ulu Önder, ilke ve devrimleri ile mesajlarını çağlar ötesine taşımıştır.

"ATATÜRK’Ü anlamak; Cumhuriyet’e ve onun laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan yapısına sahip çıkmak demektir.

ATATÜRK’Ü anlamak; ulusun birliğini, ülkenin bölünmez bütünlüğünü koruyarak geleceğe güvenle bakmak, bu uğurda her türlü fedakârlığa hazır olmak demektir.

ATATÜRK’Ü anlamak; kişisel çıkar ve ihtirasların etkisinden uzak bir şekilde Türk yurdu ve ulusu için çalışmak demektir.

ATATÜRK’Ü anlamak; mutluluğu, yalnız kendi ülkesinde değil, tüm insanlığın barış içerisinde yaşamasında arayacak kadar insan sevgisiyle dolu, üstün bir insanlık anlayışına sahip olmaktır.

ATATÜRK’Ü anlamak; Atatürkçü Düşünce Sistemi’ne bağlı olmak ve bu bağlılığı nutuklarda, söylemlerde ifade etmek değil, bunları davranışlara, uygulamalara yansıtmak demektir."

Kurucusu olduğu Cumhuriyet, bugün birtakım tehditlerle karşı karşıya kalmışsa bilmeliyiz ki, ilke ve devrimleriyle aydınlattığı yoldan sapmalar başlamıştır. Yeni ve sağlam ilkeleri ile Türk ulusuna çizdiği çağdaş uygarlık yolunda ilerlemek yerine çağın gerisine gidişe özlem duyarak bu yoldan ayrılmayı tercih edenler sonsuz karanlıklarda kaybolmaya mahkûmdurlar.

Ülkemiz bugün birtakım tehdit ve söylemlerle karşı karşıya kalmışsa bilmeliyiz ki, yüce ulusumuzun tek vücut hâlinde kenetlenmesini sağlayan Atatürk Milliyetçiliğinden uzaklaşıldığındandır.

Cumhuriyetin ulus devlet yapısından da uzaklaşma anlamına gelen, bu çabaların nelere yol açacağını görmek için Cumhuriyetin kuruluş sürecinde çekilen sıkıntıları hatırlamak yeterli olacaktır. Ulusal sevinç ve kederde, ulusa karşı sorumluluklarda, karşılıklı sevgi ve saygı anlayışı içinde, yüreklerimiz aynı kutsal amaçlar için çarptıkça ulusal bütünlüğümüzü ve temel değerlerimizi bozmak isteyen hiçbir güç emellerine ulaşamayacaktır.

Bu saldırılar karşısında bugün ve yarın, yüce Türk ulusunun çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkma hedefini gerçekleştirebilmesi ancak Atatürkçü Düşünce Sistemi’ni yaşamak ve yaşatmakla mümkün olacaktır. Atatürk aramızdan ayrılmış olsa da kurduğu cumhuriyet dünya var oldukça ebediyen yaşayacaktır. Atatürk’ü sevmek bizlere bıraktığı bütün emanetlerine sahip çıkmak korumak demektir. "Mehmet Akif ERS0Y'un" dediği gibi medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.  Evet, Biz Türk Milleti bu canavarın peşinden koşmak yerine teknolojinin, bilimin, sanayide gelişmenin, eğitimin ve kültürün peşinden koşalım. Bunları yaparken de ahlaki değerlerimizi, gelenek göreneklerimizi, örf ve adetlerimizi koruyalım. Avrupa’nın kurtulmaya çalıştığı kendi neslini yok eden ahlaksızlıklarından uzak duralım. Medeniyet onların çıplaklığı ve ahlaksızlığı değildir. Medeniyet bilimdir. Teknolojidir. Ekonomik gelişmedir. Atatürk”ü sevmek, Atatürkçüyüm demek dilde olmaz.  Atatürk’ün kurduğu ve bize emanet ettiği "TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ İLELEBET YAŞATMAK VE YÜCELTMEK’tir.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank