content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

04 Ağu

Şiir Olmadan Düşüncenin Duruşu Eksik Kalır

Şiir ki içimizde nice açılmadık kapıları açar… Sönen ruhlar, paslanmış, ye’se kapılmış azap ateşinde kıvranan gönüller şiirle yeniden hayat bulur. Mükemmel olanın parıltısıdır şiir. Bazen munis bir sevgilidir insanı ışıklandıran, çiçeklendiren… Bazen bir çocuğun annesinin tatlı tokadından ürkerek yine annesinin sinesine sığındığı hâldir. Şiir edepte olgunlaşma ve kemâle ermedir. Şiir ki kalplere pencere… Her duygu uçmaya hazır bir kuş! Ve o şiir ki aydınlanma kalelerimizin tuğlaları…

Bu kale ki yükseldikçe yıkılma tehlikesi de artıyor!(?) Günümüzde çok yazılmasına rağmen, şiirin az okunuyor olması, kolay harcanması neden? Neden çok yazılma ihtiyacı duyulduğu halde okunmuyor şiir? Neden müşterisi olmayan bir şey bu kadar arz-ı endam ediliyor? Şiir olmadan edebiyat denilen olgu icra edilebilir mi? Şiir olmadan dil ne kadar gelişir? O dil ne kadar yaşayan diller arasında varlığını sürdürebilir? Bu kadar çok yazılan şiir içerisinde kaç şiir anlaşılabiliyor? O şiirlerin kaçında insana dair kelimeler nehir nehir coşuyor? Günümüz şairlerinin kaçının isminden önce şiirleri akılda tutulabiliyor? Bunu irdelemek gerekir. …

Kim ne derse desin günümüz şiirinde şifrelenmiş duygusal zaafiyet var. Şiirin az okunmasının nedeni, anlaşılmama üzerine kurgulanması ve insansız şiire yöneliştir. Kodlar üzerine inşa edilmiş ve çoğu zaman şairinin bile anlayamadığı/anlamlandıramadığı, tat alamadığı bir dil türetildi. Şiir ırmağında gönülden gönüle yürümek kolay mı? Hal böyle olunca duygu ile düşünce arasındaki köprüler ayaksız kaldı.

Maalesef zihinlerimizdeki parçalanmışlık, bölünmüşlük öylesine etkin ki, kullanılan sözcükleri bile sağcı, solcu ve muhafazakâr diye yaftaladık. Hâl böyle olunca edebiyatın boynuna astığımız taşın, edebiyatımıza topal görünümü verdiğini unuttuk. Zihniyet bütüncül değil de bölünme üzerine inşa edildiği sürece şiirimiz bize yabancılaşacaktır. Şiiri zihinsel ve fiziksel zincirlerimizden kurtarmadıkça özgürleştirmiş olmayız. Ne zaman şiiri yaşamın her alanına; okula, sokağa, kahveye, camiye sokabildik; işte o zaman gerçekten aydınlanma kalelerimiz yıkılmaz olacak. Dil kimliğinin üstün ve onurlu olması, yaşam alanına girmesi için bunu yapmak gerekir. Yoksa şiir olmadan düşüncenin duruşu eksik kalır…

Ne şairler, ne yazarlar var bu ülkede; birbirlerinin çıkardıkları dergilerden, kitaplardan bîhaber… Antoloji hazırlarken, düzenlenen şenlik ve panellerde de durum hep farksız. Oysa aynı dilde edebiyatı icra ediyorlar. Tabiî ki farklılıklar zenginliktir, farklılıklar güzeldir. Fakat birbirimizi farklılıklarımızla kabul etmek asıl zenginlik olsa gerek. Allah aşkına bu şekilde icra edilen bir edebiyatın hasta olmadığına kim beni ikna edecek? Edebiyatçılarımız da siyasetçilerimizden farklı değiller. Hâlbuki bir şair bütün sulara yelken açabilmeli, şiir meyvesini verebilmek için; bütün topraklara köklerini salıp toprağını besleyebilmelidir.

Beğenmeyebilirsin. Beğenmek(beğenmemek) ayrı, kabul etmek ayrıdır. Kaç defa farklı düşüncedeki bir yazarın başarısı bir başka minval üzere olan bir dergiye konu oldu ya da birileri tarafından kabul gördü bugüne kadar. Var mı? Ben rastlamadım! Oysa edebiyat vitrini tıpkı tabiat gibi olmalıdır, her rengi içinde barındıran. Hangi yayın evine bakarsanız bakın bu çok renklilikten uzak, hep tek renklilik mevcut. Bir edebiyat dergisini elime aldığımda her sesten ses işitmeliyim. Hani dergiler bu işin okuluydu. O zaman bu yapılan hesaplar neyin hesabı? Anlayamıyorum. Ortak derdimiz, ortak sevincimiz, ortak değerlerimiz olmayacak mı? Belki de şiir bundan ucuzladı. Çünkü her kesimin değerlerinden sayıp sahipleneceği kadar bütüncül değil. Dağınık, birbirine yabancılaşan ve gittikçe okurlarına yabancılaşan kalemler çoğalıyor. Anlaşılıyor ki edebiyatımızdaki gürültü şiirin kavgası değil, şairin kavgasıdır… Bir cüzamlıdan kaçar gibi birbirlerinden kaçıyor şairler. Edebî nezaket ebedî olarak yok olmaya koşuyor.

Bundandır şiirdeki tatsızlık, haşinlik, kalınlık, pıtraklık, yersizlik… Şiir mahzunlaştı şairden umut yok. Gerek okurun, gerekse yazarın altında bulunduğu çatının dışındaki yazarı ve yayını okumanın ayıp sayıldığı, dışlandığı herkesçe aşikâr. Edebiyat güzel olan demekse; bizim elimizde vücut bulmayan güzel olanı neden kötü görüp dışlar olduk. Birbirimizin üzerindeki blokajı kaldırmalıyız. Kaldırmadıkça; bizim olmayan kelimeler, bizim olmayan şiirler diye, dili de kendi dar dünyamıza hapseder olduk.

Evet, günümüzde edebiyata dolayısıyla şiire gereken ehemmiyet verilmemektedir. Gün geçtikçe görsel objelerin de etkisiyle “Edebiyata karnım tok.” diyenler artmaktadır. Edebiyatın karın doyurmadığı değişmez bir gerçektir. Ama zihni ve ruhu da doyurduğu inkâr edilmez bir hakikattir. Çoğu zaman bir şiirdeki gücü kalın ciltli psikoloji kitaplarında bulmak mümkün değil. Bir halkı tanımak, anlamak mı istiyoruz? Şiirine bakmalı, şiirini irdelemeli…

Mustafa Özçelik’in deyimiyle “İnsanı anlamak için kalın ciltli psikoloji kitapları yerine şiir kitaplarına bakmak gerekir.” Şiir; sosyal gerçekleri bir türküden, bir gazete haberinden, hatta bir sosyoloji kitabından daha iyi gösterebiliyor bize. Yeri gelir; birkaç mısra, pedagoji kitaplarından daha öğretici ve faydalı olabiliyor. Şiirdeki tezin gücünü edebiyat faaliyeti içerisinde olanlar ancak tahayyül edebilirler.

Edebiyat sözle vücut bulmuş bir gezegendir. Şiir de bu gezegenin kalbidir. Bu kalbin düzgün çalışıp çalışmaması ise elbette ki şairin duruşuna bağlıdır. Ama şairin damarlarındaki bu aşkı besleyen ise okur denilen sevgilidir. Bu sevgili ki karşılık vermese aşkına şairin, şiirin ömrü kısa kalır.

Bir okur, dizelerin sahibini kafasında ve gönlünde en güzel, en eşref haliyle konuk ediyor. Ama bir şair başka bir şaire karşı aynı zarafeti göstermiyor, onu küçümsüyor çoğu zaman, onu yok sayıyor. Bunun için şair; her yaşın, her seviyenin duyargalarını harekete geçirecek tatta ve renkte duygu ve düşünceyi okurun sofrasına koymakla yükümlüdür. Kendisi için özel olarak hazırlanan sofraya oturup oturmama hakkı okurun kendisindedir. Sofraya dilediği gibi oturup dilediği gibi kalkar.

Şair kapalı olan gözleri uyaran bir ışıktır. İnen göz kapaklarını bir güneş gibi aralayıp su gibi hayat veremiyorsa bir çift gözün sahibine o şair ki gözlerin üzerine gölge yapıyordur. Lakin okurun da şairini aldatmaya, gözlerini kapatıp inatla güneşi görmezlikten gelme hakkı yoktur. Böyle yaparsa kendine karanlık eder. Gönül ve zihin toprağımıza düşecek tohumun filize, fidana, ağaca, yaprağa, çiçeğe, meyveye dönüşmesi için meyvedeki tohumu idrak gücüne sahip olmalıyız okur olarak. Şeyh Galip’in “ Zannetme ki şöyle böyle bir söz, gel sen dahi söyle böyle bir söz.” tespiti şiirin kolay yazılmadığını ne güzel anlatıyor. Onun için şiir kolay harcanmamalı… Unutulmamalı ki şair vahyi getiren değil, şiiri de vahiy değil. O şiir ki zihin ve gönül kapılarımızı vahye açan anahtardır sadece. Vahye açılan kapıya yönelip yönelmemek aklî ve hissî melekelerimize kalmıştır.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

9 Kere Cevaplanmış to “Şiir Olmadan Düşüncenin Duruşu Eksik Kalır”

  1. 1
    Çapar Kanat Says:

    Duygusal düşüncenin duruşu da eksik kalır
    Çapar Kanat
    Çiftçi-Çiğ Süt üreticisi

  2. 2
    Yusuf Says:

    Günümüz şiir ve şairine dair yerinde tespitler... Behçet Bey, bu okuduğum iki yazınıza da şapka çıkarıyorum...

  3. 3
    Aysel Says:

    merhaba
    harika anlatımınız için çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim..

  4. 4
    Aysel Says:

    bu güzel yazınızın herkesçe okunmasını çok isterim teşekkür ederim harika anlatımınız için.

  5. 5
    Behçet Yani Says:

    Teveccühünüz Aysel Hanım,
    Asıl ben teşekkür ederim. İyilik ve kolaylıklar diliyorum.

  6. 6
    Asuman SOYDAN ATASAYAR Says:

    "Bir okur, dizelerin sahibini kafasında ve gönlünde en güzel, en eşref haliyle konuk ediyor. Ama bir şair başka bir şaire karşı aynı zarafeti göstermiyor, onu küçümsüyor çoğu zaman, onu yok sayıyor." çok haklısınız..
    her cümlesi benimsediğim sözlerle doluydu yazınızın..tebrik ediyorum.selamlar

  7. 7
    Behçet Yani Says:

    Teşekkür ederim Asuman Hanım,
    Saygı ve hürmetler

  8. 8
    ahmet fidan Says:

    Kaleminizin inceliği ve nezakezi her sözcüğe yansımış.
    Tebrik ederim.
    Birharf.net te girmiş olduğun derece için ayrıca tebrik ederim.

  9. 9
    Behçet Yani Says:

    Çok teşekkür ederim saygıdeğer Hocam.Teveccühünüz... "Güzellik bakanın gözlerindedir" selamlar...



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank