content 1956 yılında Ankara ili Kızılcahamam ilçesinde doğdu.. Türkçe ve Türk Edebiyatı öğretmeni olarak 28 yıulını doldurdu. Şu an Balıkesir Lisesinde çalışmaktadır. Evli ve 2 babası. Eşi emekli edebiyat öğretmeni. Türkmenistan'da 5 yıl eğitim ve araştırma hizmeti verdi. Türkmen Devlet Üniversitesinde yüksek lisan yaptı. Doktorası yarıda kaldı. Dede Korkut Destanları konusunda yaptığı çalışmalar M.E.B Yayınları arasında çıktı.
06 Mar

İstiklal Marşı: Milli Direniş Destanı

İSTİKLAL MARŞI: MİLLİ DİRENİŞ DESTANI...

Bundan 89 yıl önce, 1921 yılının 1-12 Mart günleri arasında, Büyük Millet Meclisinde çok önemli bir kararın oylaması yapıldı. Büyük Türk milleti adına, halkın temsilcisi olan milletvekilleri, milletimizin hak ve hürriyet isteyen duygularına tercüman olan İstiklal Marşı adlı eseri, milli marş olarak kabul ettiler.

Sözlerini Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı bu eserin ilk 2 kıtasını marş olarak 89 yıldır, her defasında da büyük bir inanç ve heyecanla okuyor, huşu içinde dinliyoruz.

İlk kelimesi “Korkma!” ile başlayan İstiklal Marşımız;

“Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal…”

dizeleriyle tamamlanıyor.

Dünyanın süper güçlerinin sömürgeci emellerle topraklarımızı işgal ettiği, Türk insanını esaret zincirlerine mahkum etmeye kalkıştığı; buna karşılık, halkımızın hak ve hürriyet arayan, bu sebeple topyekün bir milli kurtuluş mücadelesi verdiği o karanlık ve karamsar günlerde İstiklal Marşımız, milli uyanış ve şahlanışımızın sembolü olmuştur.

İstiklal Marşıyla Türk milletine azim ve heyecan vermek üzere “Korkma!” diye seslenen şair, “Yurdumuzun üstünde tüten en son ocak sönmeden, bu semalarda dalgalanan ayyıldızlı bayrağın inmeyeceği”ni bütün dünyaya ilan ediyordu.

“Bayrak inmez. Ezan dinmez. Ocak sönmez.” diyordu…

İstiklal Marşı, Türk milletinin hukuki temsilcisi olan milletvekillerinin ortak irade buyurdukları milli bir mutabakat metni, yani toplumsal bir sözleşmedir. Ayyıldızlı bayrağımızın mavi göklerde dalgalandığı gibi, milli ruh ve şuur da, İstiklal Marşımızla Türkiye topraklarında dalga dalga yayılmış, “medeniyet” denilen tek dişi kalmış canavara karşı çelik bir duvara dönüşen imanlı göğüsler, Müslüman Türk yurdunu alçaklara teslim etmemiştir…

İstiklal Marşında, “Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!” diyerek bayrağa, “Arkadaş!” diyerek vatan savunmasındaki kahramanlara seslenen M.Akif Ersoy; “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda..” derken de adeta günümüz geçliğine seslenmektedir…

Milli marş yarışması açıldığı zaman tek şart, “Milli mücadelenin ruhunu ifade ve terennüm etmesi” idi. Türk genliği de milli ruh ve heyecanı İstiklal Marşında bulmaktadır.
Milletleri yaşatan ve geleceğe taşıyan en önemli unsur, vatan sevgisi ve vatanı savunma duygusudur. Mustafa Kemal'in Cumhuriyeti ve Türkiye’nin geleceğini emanet ettiği Türk gençliği, İstiklal Marşındaki milli ruhu ve heyecanı yakaladığı, çağdaş vasıtalarla işlediği oranda görevini yerine getirmiş olacaktır.

İstiklal Marşımızın seksen dokuzuncu kabul ediliş yıldönümü vesilesiyle, sesleniyor ve diyorum ki:

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milleti sonsuza kadar hür ve bağımsız olarak yaşayacaktır.”
“Hakkıdır hür yaşamış bayrağımız hürriyet
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal…”
Bayrak inmeyecek.. Ezan dinmeyecek.. Ocaklar sönmeyecek..

İSTİKLAL MARŞININ YAZILIŞI
VE KABUL EDİLİŞ ÖYKÜSÜ

İstiklal Savaşı’nın bütün şiddetiyle devam ettiği 1921 yılının ilk aylarında, ülkemizi kavuran siyaset ve savaş hayatının içinde bir de sanat fırtınası düşmüş; Ankara’da büyük bir fedakârlıkla çalışmalarını sürdüren Büyük Millet Meclisi’nde bir İstiklal Marşı yazılmasın hususunda eğilim ortaya çıkmıştı.

Bu istek üzerine Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, bir bütün halinde milletimizin başlattığı Milli Kurtuluş Hareketinin önemini ve yüceliğini dile getirerek kahramanlığını destanlaştıracak bir milli marş yazılması için yurt çapında bir yarışma açıldı.

Birinciliği kazanacak eser de, o zamanın parasıyla 500 TL’ sı ödül verileceği ilan edildi.

Belirtilen süre içinde yarışmaya 724 eser katıldı. Yazılan marşların hepsi de milli duygulara dayanılarak kaleme alınmıştır, fakat hiçbiri milletin duygularını tamamıyla dile getiremiyordu.

Devrin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, gelen eserler arasında Mehmet Akif Ersoy’a ait bir şiirin olmadığına işaret eder.

O, böyle bir marşın ancak M. Akif Ersoy tarafından yazılabileceğine inanmaktadır. Bu yüzden bütün gözler ondaydı, fakat o nedense bu yarışmaya katılmamıştı.

Bu husus el altından soruldu. Ankara’nın acımasız soğuğuna karşı kışı paltosuz geçiren şairin yarışmaya katılmayış sebebi, kazanacak olan esere para mükâfatı verilecek olmasıydı.

M. Akif, ucunda para ödülü olan bir yarışmaya nasıl giderdi ki! Milletinin kurtulacağını, hürriyete kavuşacağını para karşılığında mı söyleyecekti!

Bunun üzerine H. Suphi Bey, M. Akif’i ikna etmesi için Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Çantay ile görüştü. M. Akif ancak yakın dostu ve çalışma arkadaşı H. Basri Çantay tarafından ikna edilebilirdi.

H.Suphi Bey, M. Akif’e bir mektup yazarak, asil endişesinin gerektiği her şeyi yerine getireceğini, yarışmaya iştirak buyurmasını ondan rica etti.

H.Suphi’nin mektubu sonucunda, ayrıca H.Basri Çantay’ın da araya girmesiyle ikna olan ve yarışmaya katılmayı kabul eden M. Akif Ersoy, Ankara’daki Taceddin Dergâhı denilen sade ve konforsuz mekanda 17 Şubat 1921’nden itibaren İstiklal Marşını yazmaya başladı ve 10 kıtadan oluşan eseri, 14 günde tamamlandı.

23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisinin ikinci çalışma yılı 1 Mart 1921’ başladı. Büyük Millet Meclisinin toplantısına başkanlık eden Gazi Mustafa Kemâl, açılış nedeniyle yaptığı konuşmada şu cümleleri sarf etmişti:

“Arkadaşlar artık yeis ve keder dolu günlerimiz çok geride kaldı. Esarete karşı çocuklarını isyana davet eden ecdadın sesi, kalplerimizin içinde yükseldi; bizi son kurtuluş mücadelesine davet etti. Memlekete kurtuluş ve hakikat yolunu göstermiş ve bütün milleti istiklal bayrağı altına toplamış yüce Meclisimiz ikinci çalışma yılını girerken; bu, ufkunda gelişmeye başlayan ışıkların, büyük felaketler görmüş bahtsız vatanımızda hayırlı bir şafak olması için dua ediyorum.”

Gazi Paşa’nın bu heyecan dolu sözleri Büyük Millet Meclisini alkışlarla çınlatırken, Balıkesir Milletvekili H.Basri Çantay’ın önergesiyle, H. Suphi Bey’den marş yarışmasına katılan eserlerden birinin okunması istenir.

Kürsüye gelen Milli Eğitim Bakanı H. Suphi Bey, yarışmaya katılan eserlerden sadece 7 tanesinin kayda değer olduğunu, bunların içinde M. Akif Ersoy’a ait bir eser bulunduğunu belirtir.

Ve tok sesiyle tek tek 41 mısralık şiirin tamamını okur. Milletvekillerinin çılgın alkış ve tezahüratları arasında heyecan son haddini bulmuştur. Salon inlemektedir.

Bu sırada Meclis’in ön sıralarında bulunan M. Kemal Paşa gözleri dolu dolu alkışlıyordu. Mehmet Akif Ersoy ise mahcupluğundan yüzünü kollarının arasına gizlemiş, sıranın üzerine kapanmıştı.

İ stiklal Marşı’nın on kıtasının okunmasından sonra “Milli Marş” olarak kabul edilmesi için Balıkesir Milletvekili H. Basri Çantay ve Bursa Milletvekili Emin Bey tarafından Meclise bir önerge verildi. Yapılan oylama sonucunda eser büyük bit çoğunlukla milli marş olarak kabul edildi, adına da “İstiklal Marşı “ denildi.

İstiklal Marşımızın tamamı genel istek üzerine H. Suphi Bey tarafından tam dört kez okunmuş ve Millet Meclisi üyeleri ayakta dinleyerek çılgınca alkışlamışlardır.

Böylelikle milli marş olarak kabul edilen eser, devrin edebiyat dergilerinden Sebil-ür Reşat’ta “kahraman ordumuza” ithafen yayınlanmış ve büyük yankı uyandırmıştır.

Mehmet Akif Ersoy bu eserini Türk milletine hediye ettiği için, ‘bu benim değil milletimin eseridir’ diyerek Safahat adlı şiir kitabına koymamış, aldığı para ödülünü de hayır kurumlarına bağışlamıştır.

İstiklal Marşımız dünyada iki kez bestelenen tek milli marştır. Eser milli marş olarak kabul edildikten sonra bestelenmek üzere beste yarışması açıldı. Ancak bu, Kurtuluş Savaşı’nın şiddetlenmesi üzerine gerçekleşemedi.

Cumhuriyet’in ilanından sonra Milli Eğitim Bakanlığında yapılan bir toplantıda yarışmacılarından Ali Rıfat Çağtay’ın çalışması birinci seçildi. Bu ilk beste, altı ay icra edildi.

1930 yılında bu beste değiştirildi ve Türkiye’de ilk klasik orkestrayı kuran Osman Zeki Üngör’ün bestesi kabul edilerek çalınmaya başlandı.

Yurdumuzun düşman işgaline uğradığı o karanlık günlerde ümidin, sömürgeciliğe karşı duruşun, vatan sevgisi ve Türkün özgürlük aşkının sembolleşmiş bir ifadesi olan İstiklal Marşımız; hürriyetimizin, milli mücadele azmimizin ve mukaddesatımızın teminatı olarak ebediyen yaşayacak ve yaşatılacaktır.

1 Mart 1921 tarihi Büyük Millet Meclisi toplantısında benimsenen İstiklal Marşımızın kabul kararı, 12 Mart 1921 tarihi Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

O tarihten bu yana milletimizin hak ve hürriyet isteyen sesini dünyaya haykıran, masa başında değil bizzat yaşanarak yazılan ve bütün ruhuyla hissedilen bir İstiklal Marşımız vardır.

Mehmet Akif Ersoy’un hasta yatağında kendisini ziyarete gelen öğrencilere dediği gibi, en büyük dileğimiz:’Allah’ın bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmaması”dır.’

İstiklal Marşımızın kabul edilişinin 89. yıldönümü vesilesiyle; Hasan Basri Çantay’ı ve hususen milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u rahmet ve şükranla anıyoruz. …

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank