content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

18 Oca

Devlet Ne Yapacak?

Yaşar Nuri Öztürk’ün karşısında “Hocam, Hah! Hah! Hah!...” diyen Saba Tümer’in kahkahaları hiç durmaz! “Ağza bak ağza… Tring, tiring..”diye tespih çeviren Akasya Durağı’nın üç kağıtçısı Kadir’i, ‘Yemekteyiz’ programının çılgın konuklarını, evlenmek için ev, araba, arsa sözcüklerinin ortalıkta dolaştığı evlenme programlarını, ‘Seksenler’ dizisinin nostalji rüzgarını, “Öyle Bir Geçer Zaman Ki”nin büyüyen Osman’ının yaptığı kavgayla, maçların özetleri ve tartışma programlarının özgürsüzlüğünü yandaş medyanın ekranlarında artık APO’da izleyerek ortak olacak!

Evet, Apo İmralı’da şov dünyasında uyuduğumuz programları ne kadar ilgi gösterir bilinmez ancak yandaşlarıyla televizyon kanalı vasıtasıyla şimdi daha yakın mesafede olacağı da aşikardır.

Neyse bu gündem son sürat devam ededursun, ilaç katılım payının düzenlenmesi için toplanan Meclis, emekli vekiller için ilaç gibi zam yaparak Aralık 2020 tarihine kadar maaşlarını 7 bin 750 TL’ye çıkarttı! Haberiniz var mı yok mu bilinmez ama sizi gündemle meşgul ederken ‘gaydırı guppak cemilem’ diyerek yağ gibi geçip gitti!  Şunun şurasında Sayın Başbakan’ın 2071’den önce hedef gösterdiği 2023’e de sanki ne kalmıştı ki?

Memurlar 2013’te ne aldı?  Daha doğrusu biber gazının gölgesinde ne verildi de kabul etmek zorunda kaldı? Yüzde 6’lık bir zam!  Sahi unutuyordum ya! İktidarın hakkını yemeyelim! Nasıl olduğu ve tespitine pek inanmadığım enflasyon farkını da verdiler! Tam tamına %0,38’lük bir enflasyon farkı!  Memur başına 1,25 TL Yani çay ve simit parası. Verilen bu zamları memurlar Kamu-Sen aracılığıyla Maliye Bakanlarına geri göndermişler. Malum bütçemize kaynak lazım!  Kaynak dedim de aklıma geçenlerde telefonuma düşen bir mesaj geldi. Oğlumun Bursa Tophane End. Meslek Lisesi Aile Birliği’nin cep telefonundan (nosu bende saklı) geliyor, mesaj aynen şöyle; “Tarihi 14.01.2013 Saat: 17:19:54 Sayın Velimiz, Devlet ödenek göndermediği için temizlik ve güvenlikte çalıştırdığımız personelin maaşını ödemede zorlanıyoruz. 30 TL desteğinizi bekliyoruz.” Diyor.  Evet, “Devlet Ödenek Vermediğinden” sözü beni yaraladı. Yahu düşündüm, bu devletimiz milyonlarca doları Libya ve Özgür Suriye için harcamadı mı? İktidarın “Tablet Bilgisayar Projesi”ni yaygınlaştırmaya çalıştığı bir ortamda,  böyle bir duruma anlam veremedim.

Gündem önemli bir süreç içinde tıkır tıkır işliyor…

Devlet-İmralı görüşmeleri sürecinde; neler konuşuluyor? Ne gibi kararlara doğru yol alınıyor? Bunu her vatandaşın bilmesi gereken bir bilgi edinme hakkı olduğuna inanıyorum.

Görüşmelerin “Barış” adına yapıldığı söyleniyor. Evet, “Barış” sözcüğü bu kavramı anlayanlar için çok önemlidir. Kim istemez ki barışı? Tabi ki barışı isteyen kadar istemeyenlerde olacaktır. Kimler mi istemez? Amaçlarına ulaşamayanlar, daha çok talebi olanlar, terörden nemalanan terör odakları, silah tüccarları ile ülkeleri parçalamak isteyen emperyalist devletler, barışı maalesef istemezler. 

Peki, silahların gölgesinde “Barış” nasıl sağlanacak, sağlandığında uzun süre güncelliğini koruyacak mı? Soruları arasında:

PKK ne istiyor?

Türkiye ne istiyor?

“Barış” iki ülke arasında masaya oturulduğu gibi mi yapılacak? Kimler muhatap olacak ve bu anlaşmalara kimler imza atacak? Muhalefetçe “Devlet terör örgütü ile masaya otururmuymuş!”  Tartışmaları arasında görüşmeler başladı bile…

Kulaklarımız gelişmelerde…

Tarihte ülkeler arası bir çok anlaşma bulunmakta. Hatta öylesi var ki; tarih kitaplarında okuduğumuz “Sevr Antlaşması” ile “Lozan Antlaşması”nın tarihleri ile maddelerini ezberleyerek notlarımızı yükseltmede önemli etkenlerdi.

Sevr Anlaşmasına göre Osmanlı batılılarca sıkıştırılarak parçalanma aşamasına gelmişti. Bu durumu kabul etmeyen Atatürk, silah arkadaşlarıyla yaptığı mücadele ile Türk halkını da arkasına alarak büyük yürek ve yokluklar içinde yapılan Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra Lozan Antlaşması ile bağımsız bir Türkiye Cumhuriyetinin önü açılmıştı.

Ancak her anlaşma, ülkelerce dünyanın konjoktürel gelişmesine göre uygulanmıyor. Nasıl mı? Örneğin Ankara Antlaşması’nı da sınavlarda çalışmışsınızdır. Belki tarihini ve kimler arasında imzalandığını da hatırlarsınız. Size bu antlaşmanın II. Bölümü’nün 7. Maddesinde; “… sınır bölgesinde yağmacılık ya da eşkıyacılık yapmak üzere bir ya da birkaç silahlı kişinin hazırlıklarda bulunduğunu öğrendiklerinde, bunu karşılıklı olarak ve ivedilikle birbirine bildireceklerdir.” Denilmektedir.

Ve Irak ABD’ce parçalandı. Irak’ın kuzeyinde “Irak Kürdistan” adı altında Barzani yönetiminde federe bir yapı oluştu. Yıllık 15 milyar doları aşan ve bini aşkın şirketimizin bulunduğu Kuzey Irak’ta ekonomik ilişkilerimiz de üst düzeyde. Irak’ın bölünmesini istemediğimiz ve zaman zaman bürokratik sorunlar yaşadığımız Maliki yönetimindeki Merkezi Irak’la yukarıdaki maddeye göre herhangi bir önlem için ne gibi girişimlerde bulunduk? Irak,  sınırımızda silahlanan ve sınır ihlali yapan PKK için neler yaptı? Biz neler yaptık? İşte size ince iki soru.

Şimdi biz devlet olarak karşımıza “Barış” için, kimleri muhatap aldık? Yıllardır Türkiye’ye dost görünüp, Ortadoğu’nun duayen ülkeleri ile bizi parçalamanın hesaplarını yapanların görüşleri nelerdir? Onlarda bu süreçte muhatap olacaklar mı?  İşte size bir değil birçok bilinmeyenli denklem!

Apo’ya verilen veya almak istemediğini belirttiği televizyon vs. bunlar olayın magazin yönü! Asıl olan ülkenin bağımsızlığı ve bütünlüğüdür. Bunun önemini kavradığımızda, ne istediğimizi biliyoruz demektir.  İktidarın yapması gereken de; milletine bu konuda açık ve sarih olmasıdır. Gizli kapaklı yapılacak gidişattan, halk sorumlu olmayacaktır…

Ertuğrul Erdoğan

Ocak 2013/Bursa

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank