content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

30 Ağu

Bilimi ve Sanatı Unutmuş Toplum

Kilise tarafından aforoz edilen ve öldüğünde dinsel geleneklere göre gömülmesine izin verilmeyen Galileo'nun cansız bedeni ölümünden yüz yıl sonra başka bir yere aktarıldığı sırada, hayranlarından biri gizlice sağ elinin parmağını kesiverdi. Galileo'nun parmağı şimdi Floransa Bilim Tarihi Müzesi'nde sergileniyor. Dünyaya yön vermiş tarihe ışık tutmuş bir dehaydı GALİLEO.17'nci yüz yılda bir bilimsel devrim yarattı bana göre. Ardından İnsanlık tarihinin en büyük dehalarından THOMAS EDİSON geldi aklıma. Gökyüzünde var olan hayatı anlatan JOHANNES KEPLEN, Doga bilimcisi (1744-1829)JEAN BAPTİSTE DE LAMARCK. Galileo'nun en büyük hayranlarından fizikçi ALBERT EINSTEIN (1879-1955)ANDERS CELSIUS (1701-1744) Hayvanlar âlemini araştırmış CHARLES DARWİN (1809-1882) Matematik biliminin ustalarından SIRISSAC NEWTON. Felsefe biliminin yaratıcısı SOKRAT, burada Sokrat adına ne yazsam sayfalara sığmayacağını biliyorum, kendisini haksız yere idama götüren yargıçlara dönerek ''param yok nereye gömüleceğimi bilmiyorum bu mahkeme ölüme bile saygı göstermeyecek bunu da biliyorum, âmâ şimdi huzur içinde ölmek istiyorum artık beni daha fazla yormayın verin kararınızı' ‘diyen ve o ana kadar dünya için nasıl bir değişimselliğe imza attığını bilerek huzuru arayan bir deha. Bunları neden yazdım, hepsi de elbette bu güne kadar bilinen değerlerdi. Âmâ hala bilimselliğin sadece adını söylüyoruz başka bir şey yok yaptıklarımızda.

DÜNYA SIRALAMASINDA TÜRKİYE YOK...

CHARLES AUGUSTIN DE COULOMB elektrik güçlerinin birleşmesinde birbirini iterek hareket etme aygıtını buldu, DOSCONTES Modern felsefe ve analitik geometriyi çalıştı, NİOLS BEHT Atom bilimini ortaya çıkardı. Matematik biliminin bir başka dehası DANTE.17'nci Yüzyılı tarihe hediye etmiş, ARİSTO, MAKYAVEL, MİKELANJ dünya bilimine hizmet etmiş şimdi birer tarih olmuş bilim adamları. Peki, sormak isterim, biz hala neden tarihe Türk bilimselliğini yerleştiremedik? Bilim adamı yetişmiyor ülkemizde. Bilime bilimsel araştırmalara ayrılmış para yok. Uluslararası nitelikte bir bilimsel araştırma merkezimiz yok, var olanlar da sadece kısır kalmış çalışmaların ötesine geçemiyor imkânsızlıklardan. 160'dan fazla üniversitemiz var, yılda kaç bilimsel proje hazırlanıyor? Uluslararası bilim kurumları, yetersiz bilimsel proje üreten ülkeler arasında gösterdiği Türkiye'de, bu vahim sonuç kimsenin umurunda değil.

Türkiye'de bilim bu kadar yalnızlığa terkedilmişken, ya sanat kültür ve edebiyat ne durumda dersiniz. Sanatın yok edildiği bir ülke profilinden bahsetmiştim yazılarımda. Edebiyatın tüm kanallarında ne yazık ki Türkiye'de öksüzlük fukaralık gizli kalmış, şimdi bu yazımdan çıkardığım tabloya baktığımda ne kadar haklı olduğumu gördüm. Sanatçının ve sanatın ürettiği emek verdiği çalışmanın değeri yok. Batı bizi hala okumayan bir millet olarak görüyor, kendi sanatçısına sanata değer vermeyen olarak görüyor. Biz sanatçımızı öldürüp yok ediyoruz. Mesela yaşadığım Almanya Hamburg ‘ta 75 yaşında bir değer olan, bana göre Şiirin bir ustası Özer Meral adlı kıymetli şairimizi bile yıllar önce biz öldürmedik mi. Şimdi Türkiye'den onun yaşadığına inanamayan yüzlerce Prof. Dr. Sanatçı her bir sanatsever dostu, onun yaşadığını öğrendiğinde, Özer Meral için Türkiye'de yeniden hayata dönüş geceleri düzenlemek için bunun sevincini yaşıyorlar. Dünyanın birçok yerinden, Şiire gönül vermiş çok değerli sanat adamları onu tanımak için Özer Meral ustaya saygı göstermek için yazılar yazıyor. Altın madalyalı Şair olmak, ya da onlarca ödül almak değil onun aradığı, Özer Meral sadece Şiirlerindeki sevgiyi sıcaklığı tüm insanlarla paylaşmanın hazzını duymak istiyor, Şiire bunca yıldır gönül vermiş bir dehanın bundan sonra da edebiyatın en güzel dalı olan Şiirle yaşıyor olmanın tadında kalmak, işte onun en çok istediği bu bana göre, yeter ki insanlar içlerindeki namert ve hain duyguların sonunda Şiir sevgisiyle sevinçlere sevgilere dönüşmüş olmayı yaşıyor olsun. Özer Meral ustanın istediği de buydu sanırım. Âmâ şimdi o Şiirin Galileo'su bana göre.

TIKANMANIN ORTASINDA KALMAK...

Türkiye'de sanat bitti, edebiyatın tüm güzel dallarını yansıtan değerler yok edildi, sanata ''UCUBE'' sanatçıya ''MÜSVEDDE'' diyen bir anlayışın sanatı sevmesi mümkünmü. Sanatın yalnızlığını edebiyatımızın öksüzlüğünü ben Almanya'da bunca yıl yaşadım, tüm kurumlarıyla burada kendilerine Türk toplumunu temsil yetkisi verenlerin, bunca yıl burada yaşayan Türk toplumunu nasıl bir çölün ortasında susuz bıraktıkları gördüm. Çıkıp bana ''Arkadaş bu kadar acımasız bizi eleştirme'' deme cesaretini gösterebilseler bari. Kimin umurunda toplum aydınlansın okusun yazsın araştırsın, yukarda dünyaya yön vermiş nice dehaları anlatmaya çalıştım, onlar hala unutulmuyorlar neden? Çünkü her biri dünyanın bu günkü şekillenmesini sağladıkları için, tıpkı Galileo'nun dünya dönüyor diye bağırdığı gibi. Âmâ bu günün Almanya'sın da Türk toplumu, artık bundan sonrasında yaşayacağı zor yılların nasıl aşılacağını düşünmekten, ne bilim, ne sanat, ne edebiyat, ne şiir, ne tiyatro hiç birini düşünecek durumda değil. Bunun da asıl sorumluları toplumu bu tıkanmanın içinde bırakanlar. Edebiyat akşamları adıyla yapılanlar da bir fiyasko bana göre. Herkes bu ülkede kurmuş düzeni ve sadece kendi imtiyazlıklarını kaybetmemek adına bir görüntü içindeler, toplum adına yapılanlara baktığımda her biri sadece Lafonten den masallar. Almanya'da yaşamak ve kalıcı olmak adına, bu toplumun daha çok bilinçlenmesi okuması bilimsel değerlere önem vermesi gerek, bunu da kendilerini başkan ya da reis sananların yapacakları projeler çalışmalar ortaya koyacaktır. Atatürk'ü cumhuriyeti anlatamayanların konuşamayanların (ADD) Atatür

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank