content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

17 Tem

Bakan Beyin Vicdan Azabı

TBMM’nin tatile başlamadan önce çıkardığı 3. yargı paketi içindeki bir kanun maddesi ile bir hükümlünün birden fazla idam alması önlendi. Benzeri bir madde  1991’de Seyfi Oktay’ın Adalet Bakanı olduğudönemde çıkarılmış yalnızca sol görüşlü mahkumlar bundan faydalandırılmıştı. Hernasılsa sağ görüşlü mahkumlar bu uygulamanın dışında tutuluş o dönemde ve takipeden bir kaç yıl içinde sol görüşlü mahkumlar Salı verilmiş, bir çeşit örtülüaffa uğramışken kapsam dışında tutulan sağ görüşlü mahkumlar için de şimdiçıkarılan 3. yargı içindeki bir maddeyle aynı işlem yapılmaktadır.

Aslında devlet’in böyle bir işlemyapmaya yetkisi olabilir mi? Bunun ele alınması gerekir. Çünkü devlet, birtüzel kişilik olduğundan, kendisine karşı işlenmiş olan suçları bağışlayabilir.Daha doğrusu bağışlama yetkisi, kendisine karşı işlenmiş suçlarla ilgiliolabilir. Ancak şahıslarla ilgili işlenmiş suçları hangi hakla yetkiylebağışlayabilir? Böyle bir şeye hakkı olabilir mi?

Türkiye’de devlet, Tanrısal birirade gibi sınırsız bir yetkinin sahibi kabul ediliyor. Karışamadığı, düzenleyemediğihiçbir konu yoktur. Kişilere karşı işlenmiş her türlü suçu dilediğince dilediğişekilde bağışlayabilmektedir. Bazılarını 1991’de bazılarını 2012’deyapmaktadır. Ancak kendilerine karşı suç işlenmiş olan, öldürülmüş veyayaralanmış, sakatlanmış olan insanların, veli ve yakınlarının görüşü hiçönemsenmemektedir.

Aslında bu idare tarzı dahadoğrusu affetme tarzı da batılı bir anlayışın sonucudur. Devleti hemen heralanda düzenleme yetkisine sahip gören bir anlayışın uzantısıdır. Kendimizi öldürülenlerin,kardeşleri, anne/babası olarak düşünelim. Böyle bir durum karşısında adaletduygularımız ne ölçüde incinir? Öldürülenlerin, yaralanan veya sakatlananlardanbaşka onların yakınlarının da bu şekilde incitilmesine, adalete karşı kin veöfkeyle dolmasına kimin ne adına nasıl hakkı olabilir?

Oysa adaletin temel kuralı, suçadenk gelen, suçla orantılı olan bir cezanın uygulanmasıdır. Bu adaleti tesisedeceği gibi, toplum içinde kin ve nefrete, kan davası gütmeye de bir nedenbırakmayacaktır. Suçluların nasıl olsa cezalarını bulduğu/bulacağı inancını herkesin gönlüne yerleştirmiş olacaktır. Bir insanı, birkaç insanı siyasinedenlere bağlı olarak öldüren bir şahsın TBMM’nin bir düzenlemesi ile bir süresonra salı verilmesi, öldüren için bir çeşit ödül de sayılabilir. Ancak öldürmefiilinin de karşılığı verilmediği gibi, öldürülenin yakınları için de bu durumfeci bir sonuç olmaktadır.

Teslim edilmelidir ki idamcezasının kaldırılması büyük bir yanlıştır. Devletin kendisine karşı işlenmişolan suçların dışında, şahıslara karşı işlenmiş olan her türlü suç için dekendisini yetkili sayması daha büyük bir yanlıştır. Devlet kendisine karşıişlenen suçların bağışlanmasında istediği gibi tasarrufta bulunabilir. Türkiye’deise devlet çoğu kere bunun tersini yapmaktadır; kendisine karşı işlenensuçların cezalandırılmasında katı bir şekilde ısrarlı olurken şahıslara karşıişlenen suçları kolayca bağışlamakta dolayısı ile devletin kendisi doğrudanadalete karşı suç işlemektedir.

Toplumun barış ve adaletduygularının yaşaması için, kimse de kin intikam ve kan davası gibi bir isteğinolmaması için idam cezası olmalıdır. İdam cezası, kesin, açık, somut, yorumadayalı olmayacak şekilde yürürlükte olmalıdır. Devlet hiçbir şekilde kendisinekarşı işlenmiş suçlarda af çıkaramamalıdır. Devletin şahıslara karşı işlenensuçlarda ki af tasarrufunun doğrudan, öldürülen, yaralanan veya sakatlananşahıslara karşı kamu adına işlenmiş kolektif bir suç olduğu kabul edilmelidir.

Bütün bunlara rağmen 3. yargıpaketiyle birlikte 1991’de kapsam dışında tutulan sağ görüşlü / ülkücülerinşimdi 2012’de bir çeşit affa uğramaları, bir suçtan bir kere idam/müebbetalacakları şeklinde bir düzenleme yapılmış olmasına Kültür Bakanı ErtuğrulGünay tepki göstererek: “Ben de bu uygulamanın bilmeden bir ortaklarındanbirisi olarak doğrusu vicdan azabı yaşıyorum, bunu yüksek sesle ifade etmekistiyorum” demiştir (Milliyet 15/07/2012).

Bakan Günay, olaya ülkücü vesolcu suçlular için bakmadığı iddiasına yer vermiş olsa da 1991’de sol görüşlümahkumlar için yapılmış olan düzenlemeye geçen 20 yıllık süre içinde tepkigöstermemiştir. Bakan Günay’ın bu süre içinde hiçbir tepkisi görülmemişduyulmamış iken şimdi ülkücü mahkumlar için böyle vicdan azapları çekmeyebaşlaması ikircikli hatta iki yüzlü bir tutum değil midir?

Bakan Günay, nasıl bilmedenanlamadan bu işin ortağı olabiliyor? Bakanlık, bilmeden anlamadan, görmeden işyapmak mıdır? Böyle bir tutumu “bakanlık” kavramı ile değil de belki “bakmazlık”kavramı ile açıklamak gerçekçi olabilir.

Bakan Günay AKP’de yedi yıllıkbakanlık geçmişi olmasına rağmen geldiği mahallenin bazı etkilerini üzerindenatamamış olmalıdır. O mahallede çifte standart her zaman makbul bir tutumolmuştur. Solculuk her zaman bir çeşit ayrıcalığı sahip sayılmaktadır.Solcuların bazı suçları işlemeleri bir çeşit meziyet bile sayılmaktadır. Devletsolcu mahkumlar için af çıkardığında “toplumsa barış” diye sunulmaktadır. 1991’dekidüzenlemenin gerekçelerinden birisi de toplumsal barış iddiası değil midir?Solcuların eliyle hayatını kaybedenler, yaralananlar, sakatlananlar çok fazlaönemli sayılmamıştır. O suçları işleyenlerin hangileri ne kadar cezaevindekalmış, kimin hangi yetkiyle (doğrusu yetkisizlikle) çıkardığı afla Salı verilmişlerdir?Öldürülenlerin eş ve çocukların duyguları, tepkileri nedir gibi soruların BakanGünay’ın eski mahallesi için hiçbir değeri yoktur.

12 Eylül 1980 darbesinden öncesolcular (bunu aslında sosyalist/komünist diye anlamak gerekir) tarafındankatledilen bakanlar (Gün Sazak gibi), Başbakanlar (Nihat Erim gibi) olduğu gibibinlerce vatandaş da sırf sol görüşlü olmadığı için öldürülmüştür. Bu suçlarıişleyenler hakkında medyada kayda değer bir yayın var mıdır? Bu suçlarıişleyenler, azmettirenler şimdi nerede nelerle meşguldür? Bu sorularönemsizdir. Fatsa, Artvin vb yerlerde sol görüşlü olmayan aileler bile topluhalde tehcir edilmemişler miydi? Bu suçları işledikleri halde 1991 düzenlemesiile salıverilenler için Bakan Günay’ın vicdan azabını duyan var mı? Hayıryoktur. Bakan Günay’ın vicdanı yalnızca ülkücü suçlular için azap çekmeye miprogramlanmıştır? Eğer öyle ise Bakan Günay’ın bu halini vicdan azabı ile değilde kin ve nefretle açıklamak daha gerçekçi olacaktır.

Ancak Bakan Günay, kendisini buiki yüzlü, ikircikli kin ve nefretle harmanlanmış, bilmeden iş yapma ezikliğive sıkıntısı içinde olmanın mahcubiyetinden istifa yoluyla kurtulabilir. Mademki kendisi bakmadan, bilmeden bazı işleri yapmaktadır, kendi kendisine biriyilik yaparak istifa edebilir.

Bakan Günay’ın bu tutumunedeniyle belki AKP’nin seçmeni de bir çeşit vicdan azabı yaşamaktadır.Bilmeden görmeden iş yapan birilerini seçmiş olmanın mahcubiyetini AKP’liseçmene Bakan Günay’ın yaşatmaya hakkı yoktur. Olmamalıdır.

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank