content
11 Kas

Ah Gurbet!

İlham kaynağım Ağabeyim’e ve bütün sıla özlemi çekenlere ithaf olunur…

Sol gökleri kaldıranın, donatarak dolduranın, ol deyince olduranın doksan dokuz adı ile…

Gurbet… Kabuk bağlamayan yaramız… Kanayan, sızlayan, acısı dinmeyen yara, gurbet!

Hepimiz birer yolcuyduk gurbete. İlla soladan ayrılmalı mıydık, o gurbet acisini illa ki tadacak mıydık?

Sevdiklerimizin yanında, bizi sevenlerle beraber olmak varken, neyin nesiydi bu gurbet?  Ne için geçilirdi ki anadan, babadan, gardastan, esten, dosttan? Yoksa bazen sevgi yetmiyor muydu? Sevginin gücü bizi bir arada tutamiyor muydu?

Tutamıyordu işte! Sevgi yetmiyordu. Bize de yalnizliklar düsmüştü. Ayrılığın tarıfsız acılarına biz de katlanacaktık.

Ne için?

Neyin uğruna?

Koşup gittiklerimiz, geride bıraktıklarımızdan değerli miydi yoksa?

Ve bu soruları sormak doru muydu?

Hiç karsılastırması olur muydu sıla sevgisiyle, gurbetin bize verdiklerinin?

Evet, gitmeliydik biz de.

Açmalıydık kalbimize gurbet yarasını kapanmamak üzere.

Vatan yapmalıydık gurbet elleri kendimize…

Zira vatan bekliyordu çocuklarını gelsinler hizmet etsinler, vefa borçlarını ödesinler diye. ‘Okuyun, adam olun, bana faydali işlerle gelin, bana ihanet etmeyin, milletiniz sizden büyük işler bekler’ diyordu vatan bize…

Sahi bu sözler tanidik gelmiyor muydu bize? Sıladaki sevdiklerimizin, anamızın, babamızın, dayımızın, amcamızın dedikleri de bu sözleri hatırlatmıyor muydu bize? Evet, onlar da böyle söylüyorlardi. ‘Vatan sizi bekler, biz sizi bu günler için yetiştirdik’ diyorlardi. Öyleyse alan memnun, satan memnundu.

Artik gurbet kaçınılmazdı, bizim de bahtımıza kömürle ‘gurbet’ kelimesi yazılıydı. Vatan bizi bekliyordu, fazla bekletmeye gelmezdi O… Sıladakiler de el sallıyordu gözyaşları eşliğinde. ‘Git sen de git, Minareler ezansız, camiler Kur’an’sız kalacaksa sen de git! ‘  sözleriyle yolluyorlardı, bizi gurbete. Bugün yollaniyorken, bir gurbete yeniden, gelecek miydi bir kisi bile? Bir kemigin ardindan saatlerce yol giden itler bile gülecek miydi kimsesizliğimize?

Gidiyorduk, gönlümüzde acisi yanıkların!

Yine özlemistim sılayı. Yine sarilmıştım türkülere. Yazmstı Karacaoglan dedem yıllar önce. Aski, sevdayı, gurbet acısını en iyi bilenlerdendi o. Söyle diyordu:

“Bir yiğit gurbete çıksa,

Gör basina neler gelir

Garip sılayı andıkça

Yas gözüne dolar gelir…”

Gurbete çıkan yiğitler türküye sarılırdı. Sılayı andıkça, yas gözüne dolar gelirdi…

Ah su eller, eller eller, gurbet eller yetti gayri. Birbirini çok sevenler, öyle durmaz ayrı gayri diyordu Zara…

Hayir, diyordum. Yetmedi! Verecek bir ömür vardi daha gurbete…

Yolumuz gurbete düstü

Hazin hazin aglar gönül

Araya hasretlik girdi
Dertli aglar gönül…

Diyordu Cem Karaca bir yandan… Dertli dertli ağlıyordu gönül, yolumuz gurbete düşmüştü çünkü…

Ah gurbet, zalim gurbet aglatırsın adamı. Gözümde yas kalmadı bıraksana yakami... Birakmazdi gurbet kolay kolay yakamizi, ille ölecek miyiz gurbet diyordum, bırak artık yakamızı. Yok diyordu, yok! Senle yapacak çok isimiz var diyordu gurbet…

Adım adım gurbet gezecektik daha, adım adım gurbet kokusu çekecektik akcigerlerimizin en derinine kadar… Gözümüzde muradimiz kalmayacak, silaya dair planlarımızı ikinci bahara bırakacaktık. Köselerde çok aglayacak, bazen “Ben bende değilim bugün” diyecektik…

Kelimeler kifayetsiz kalacaktı bazen. Tarifsiz duygular içinde olacaktik. Anlatamayacaktik hissettiklerimizi…

Kaleme sarılmalıydık o halde, tam tarif edemesek de duygularımızı, kifayetsiz kalsa da kelimeler yazmalıydık yine de. Yazmaliydik ki bir nebze dinmeliydi depresen duygularimiz. Ve susmalıydik, düsünmeliydik sadece, anayı, babayi, bacıyı gardaşı, gardaş gibi arkadasi, eşi, dostu, akrabayı…

‘Sus, Abdullah Oguz, yeter artik, ne yaptim ki ben sana diyordu!’  gurbet o sirada. Tamam diyordum, tamam. Yazmıyorum artık, ancak birkaç sey eklememe izin ver diyordum. Ve ekliyordum:

“İstanbul’un orta yeri sinema,
Garipligim, mahsunluğum duyurmayın anama!..”

Ve son kez degerli büyügüm Bekir ISLEK’in su sözünü yazıp bitiriyorum:

“Her Düziçili’ye, tren yolundan ötesi Fizan kadar gurbettir!”

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

3 Kere Cevaplanmış to “Ah Gurbet!”

  1. 1
    Serap DEMİRTÜRK Says:

    Gurbet yolunun çaresizliğiydi mısra mısra söz olan... "Neylersin, ölüm herkesin başında." demiş ya şair, ben de diyorum ki "Gurbetin taşlı yolu kanatsa da ayakları, yolcu yolunda gerek, sil gözyaşını anam."

  2. 2
    Ahmet AY Says:

    Harika bir gurbet yazısı.
    Sayın ALA,
    Bir de insanın mekân ötesi gurbeti var o daha acı.

  3. 3
    Asuman SOYDAN ATASAYAR Says:

    Şiir gibiydi,akıcıydı,içliydi yazınız...

    Zalim gurbette zehir oluyor bayram,
    İç diye sunduğu şey bardak bardak gam…...asuman soydan



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank